|
Cumhuriyet Osmanlı"dan daha "muhteşem"dir (2)
Hürrem" Sultan"ın yanında çırak kalacağı Nazime Hanım, Yunus Nadi"nin vefatından sonra, darbe nasıl yapılırı göstermiş, "örnek bir Cumhuriyet kadını"dır.

Cumhuriyet"in köşe yazarları, adeta bir koro gibi, geri kalmamızın nedeni olarak, matbaanın bu topraklara geç gelmesini gösterirler. Ne ilginçtir ki, "çağdaş matbaa", 1990"lara kadar Cumhuriyet gazetesine de geç gelmiştir.

Meclis"te soru önergelerine neden olan, nasıl elde edildiği şaibeli olan ilk matbaasını saymazsak, bugüne kadar, Cumhuriyet"in matbaasının çağın hep gerisinde kalması, trajikomik değil midir?

Neredeyse her sayfasında, her köşe yazısında bilim ve teknolojinin öneminden bahsedilen Cumhuriyet"in matbaası, neden, hep çağın gerisinde kalmıştır?

Bu ve benzeri soruların cevabını vermek için, Yunus Nadi"nin torunu Emine Uşaklıgil"in "Benim Cumhuriyet"im" adlı hatıratına başvurmakta kamu yararı var. Cumhuriyet"in ne kadar "aklın ve bilimin ışığı»nda yönetildiğine, aile içindeki iktidar kavgasının gazeteyi nasıl iflasa götürdüğüne, 18 yıl orada çalışmış, Yunus Nadi"nin torunu "müessese müdürü" Emine Uşaklıgil şahitlik ediyor.

"Nakit akışı planlaması olmayan, bir gazete yaprağının maliyetini hesaplamaktan aciz bir muhasebeyi, sürekli zarar edip nakit sıkıntısıyla boğuşan, tutucu alışkanlıkları olan bir gazeteyi ayağa kaldırmak kolay olmadı."

Bu duruma şaşıranlar için, Nadir Nadi"nin zihniyetini, bir müessese müdüründen beklentilerini hatırlayalım:

"Beni odasına çağırdığında artık müessese müdürü olduğumu, asli görevimin de tuvaletleri temiz tutmak olduğunu söylemesi, Nadir Nadi"nin idari konulara ve yeğenine verdiği önemin kanıtıdır."

Nadir Nadi demişken, onun kadınlara bakışıyla ilgili birkaç olayı da hatırlatmakta fayda var. Kardeşi Doğan Nadi"nin 1969 yılında vefatından sonra, annesi Nazime Hanım"a, "Ne yazık ki Medeni Kanun mirasta kızlara eşit hak vermiştir." diyen de odur. Olayın şahidi, Emine Uşaklıgil"in babası, Halid Ziya Uşaklıgil"in oğlu Bülent Bey"dir. Bir cümleyle kendisini mahkum etmeyelim, ömrünün son demlerine de bakalım. "Veliaht"sızlık hasreti çeken de odur. "Lemis Saran"a "Benden sonra zaten bu gazete yaşamaz," deyip "Bir veliaht olsaydı farklı olabilirdi," diye ilave eder. Veliaht ama erkek elbette..."

Çağın gerisinde kalmış Cumhuriyet"in teknolojisini "çağdaşlaştırmak" için yapılması gereken büyük yatırımın kredisi, iflastan önceki son kavşaktır. "Veliaht" olarak görülmeyen kız yeğen, yani müessese müdürü Emine Uşaklıgil, krediyi "leasing" olarak 48 taksitte ödemeyi planlar. Fakat yönetim kurulu, kız yeğene güvenmez, mali müşaviri ve "yüzlerce" örneği dinlemez, "leasing"in gider olarak yazılamayacağını iddia eder. "Leasing" yerine Uzanlar"ın İmar Bankası"ndan kısa vadeli kredi kullanılır. Çok geçmeden Körfez Savaşı çıkar ve faizler alır başını gider. Krediler ödenemeyince, iflas gazetenin kapısını çalacaktır...

Eldekileri, eşit oranda alacaklılara dağıtmak varken, bu konkordato hazırlığından vazgeçilerek şirket iflas ettirilecek, kimseye tek kuruş ödenmeyecektir. Bazı "hakimler yardımcı oldu"ğu için midir nedir, bilinmez, hileli iflas davası açılmaz, Cumhuriyet"in yönetim kurulu yargılanmaktan kurtulur.

Eğer Yunus Nadi"nin karısı Nazime Hanım, o günlerde hayatta olsaydı, hileli iflastan kurtulan Cumhuriyet"in yöneticileri, onun elinden kurtulamazlardı. Hürrem" Sultan"ın yanında çırak kalacağı Nazime Hanım, Yunus Nadi"nin vefatından sonra, Cumhuriyet"in yönetimine el koymuş, darbe nasıl yapılırı göstermiş, "örnek bir Cumhuriyet kadını"dır. Yurtdışında vefat eden Yunus Nadi"nin cenazesi daha İstanbul"a gelmeden, o, soluğu gazetede almış ve herkesi toplamıştır:

"Babamızı kaybettik, hepiniz de biliyorsunuz ki, Atatürk"ün emir ve tavsiyeleriyle Cumhuriyet gazetesini 1924 senesinin 7 Mayıs tarihinde babanızla beraber kurduk. Bugünden itibaren gazetemiz, idarehane ve bütün çalışanlarla beraber benim sorumluluğuma girmiştir."

Nazime Hanım, Ankara temsilcisinin "zırt pırt" Ankara"ya gitmesini yasakladığı gibi, gazetede günde iki taneden fazla çay ve kahve içilmesini de yasaklar. Fazlası maaştan kesilecektir.

Sadece gazeteyi yönetmekle kalmaz, büyükelçi atamalarına da karışır. Damadı Bülent Uşaklıgil"in Paris Büyükelçisi olmasını engellemek için oğlu Doğan"ı Ankara"ya yollayan da odur. Vicdan azabından olsa gerek, Doğan Nadi bu sorumluluğu taşıyamaz ve Bülent Bey"e bu durumu itiraf eder.

Nadi ailesinin kadınları, bir dizi film olacak kadar renkli karakterlerdir. Yunus Nadi"nin eşi Nazime Hanım"ın hikayelerine devam edersek, oğulları Nadir Nadi"nin eşi Berin Hanım"a yer kalmayacak. Gelen misafirleri kapıda kimin karşılayacağından tutun da, ailenin gazeteden sonraki en önemli gayrimenkulü olan apartmanın satılmasına kadar birçok işi organize eden kişi ondan başkası değildir. Belli ki apartman satılmadan önce, kocası Nadir Nadi kazaen vefat ederse, bu mirası başkalarıyla paylaşmak istemiyordu.

Yunus-Nazime Nadi çiftinin kızları Nilüfer Hanım ise bir başka hikaye... Londra"da kanser tedavisi olmak için yattığı hastanede, gizlice sigara içmeye çalışırken, uyuyakaldığı için, yanarak vefat eder.

Kocası avukat Niyazi Nun, darbe geleneğinin bir başka temsilcisi. Kısa bir süre Cumhuriyet gazetesini eline geçirip, Nadir Nadi"yi gazeteden uzaklaştırsa da, bahar uzun sürmez, sonbahar olur. İntikamını almak için bekleyecek, kaynanası Nazime Hanım vefat edince emeline ulaşacaktır. Vefatından sonra, gardırobuna varıncaya kadar Nazime Hanım"ın her şeyini haraç mezat satacaktır. Yunus-Nazime Nadi"nin küçük oğlu Doğan, bugünleri göremeyecek kadar naiftir, erken yaşta kanserden vefat etmiştir.

Babıali"de sayıları altı-yediyi geçmeyen gazete patronunun arabası olduğu o günlerde, sadece Yunus Nadi"nin değil, iki oğlunun da hususi arabası olduğu hatırlanacak olursa, ne kadar başarılı oldukları daha iyi anlaşılır.

Başarı, pratik olmakla, aynı anda bir kaç işi birlikte yapabilmekle izah edilebilir. Gazete patronu Yunus Nadi bugünkü medya patronlarının atasıdır. Aynı anda bir kaç işi yapabilen, yabancı sermayeye karşı olmayan biridir. Başarıları kıskanıldığı için olsa gerek, abartılı eleştirilere ve iftiralara muhatap olsa da, uluslararası bir işadamı olduğu tartışılmaz bir gerçektir. "Yabancı sermaye"yi temsilen bir çok şirkette, birçok ortaklıkta görev almıştır."

Yunus Nadi olsaydı, büyük ihtimalle Cumhuriyet iflas etmez, bu hallere, bu tirajlara düşmezdi. O ki ne badireler atlattı, gerçekleri kendisine göre başarıyla anlattı.

Bugün "manda" konusu açıldığında, ihale Halide Edip Adıvar"a kalıyor, ama kimse Yunus Nadi"nin elebaşı olduğunu hatırlamıyorsa, bu da onun başarısıdır. Mustafa Kemal"le arası bozulduktan sonra, dönemin gazeteleri, Halide Edip hakkında "Amerikan mandacısı" haberleri yaparak itibarsızlaştırmaya çalışmıştı onu.

Oysa, Halide Edip Adıvar Yunus Nadi"nin eline su dökemezdi Amerikan mandacılığı konusunda. Yunus Nadi"nin dönemin Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Willson"a yazdığı mektubun Türkçesi, bir türlü bulunamasa da, mektubun İngilizcesi mevcuttur. Yunus Nadi, o mektupta da yeteneğini konuşturur: "Ve siz çağımızın peygamberisiniz."

***

Willson ne kadar peygamberse, Nadi de o kadar gazeteciydi...

11 yıl önce
Cumhuriyet Osmanlı"dan daha "muhteşem"dir (2)
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi