İnsan ömrünün dönüm yılları olur. Unutulmayan. Kaderin derin izler bıraktığı. Alın yazısının daha belirgin okunduğu. Bazen bir günde büyürsünüz.
Millet hayatı da böyledir. Bazı yıllar ve olaylar, millî hafızada kalıcı yer edinir. Hiç unutulmaz. Daima hatırlanır. Sıklıkla dönüp bakarız. İlham veya ibret alırız.
Yılın son günündeyiz. Bitiyor mu gerçekten? Hâlâ emin değilim.
Tahammül sınırını aşan sayısız acımasızlığa ve alçaklığa maruz kaldık. Kalbimize kıymık gibi batan ve asla unutamayacağımız bir görüntü: Gölbaşı'nda şehit edilen polis kardeşlerimizin erimiş tabancaları.
Gavur, acımasız olana denir. Milletimizin ana gövdesi hep bunu dile getirmiştir:
İnsan, insaftan gelir.
Altın çamura düşse bile altındır. Böyle biliyorduk. Altın nesil için seçilenlerin birer caniye dönüştüğünü görünce, bu söz de hükmünü yitirdi.
***
Bu yıl kaybımız ve acımız çok oldu. Şehitler verdik. İhanetin ne demek olduğunu gördük. Uşaklığın neye karşılık geldiğini anladık. Bedeni yahut cüzdanı burada, kalbi başka yerde nice insan tanıdık. Saymaya kalktık, sayamadık. İşimiz zor. Mesuliyetimiz ağır. Vaktimiz dar. İmkânımız az. Fakat:
Hiçbir vatan evladına zarar gelsin istemeyiz. İsteyenin niyeti bozuk, kendisi kirlidir.
Her şehadet haberinden sonra kara kampanya başlatanlar, devletin üzerine yürüyenler, şu hakikati bilmiyor olabilirler mi?
Bunun böyle olduğunu elbette biliyorlar. Dertleri başka.
Bizim fikrimiz bellidir ve budur: Türkiye, gidenlerin kalanlara bıraktığı kutsal emanettir.
15 Temmuz gecesi, birkaç saat içinde yeniden millet olduk. Çetin bir imtihan yaşandı. Saflar belli oldu, sadıklar ortaya çıktı. Yahya Kemal, mütareke dönemini anlattığı şiirinde “Vatanda hor görülen bir cemâatiz artık” der. O uzun geceden sonra artık değiliz. Onurlu ve olgun insanların çoğunlukta olduğuna şahitlik ettik.
Bir diğer şahitliğimiz / şaşkınlığımız da, ahlâk buhranı ve vicdan tutulması yaşayan kimselerin hafife alınmayacak bir sayıya ulaşması.
İyiler iyi yapar, kötüler kötü.
***
2016 yılı çok şey gösterdi, öğretti bize. Mesela: Camiamızdaki birçok büyüğün aslında küçük bile olmadığını anladık. Meğer ayrı dünyalarda yaşıyormuşuz. Meydan ortaya çıktığı halde söz söylemeye cesaret edemediler. Bölücü terör örgütü, birçok beldemizde siper kazıp işgal girişimde bulundu. Uluslararası terör saldırılarına maruz kaldık. Suriye'de büyük bir mezalim yaşandı. Irak'ta korkunç şeyler oldu. Kıyıcı bir mezhepçilik yapıldı, yapılıyor Paralel ihanet çetesi millet hayatına kastetti.
Tek kelime duyamadık onlardan. Kibirleri ve hırslarıyla beraber mutlu mesut yaşadılar. Bazıları da zalimleri destekledi ve ters akıntıya kapılıp gitti. Aklımıza ilk geleni hemen buraya yazalım: Merdivenden çıkarken değil de inerken düşülür daha çok.
Evet, 2016 kaybedeni bol bir yıl oldu. Bugüne kadar risk almadan ilerleyenler, böyle bir yürüyüşün artık mümkün olmadığını gördüler, görüyorlar.
2016, aziz milletimizin topluca sınandığı bir yıl olarak tarihteki yerini aldı. İhanet, terör ve savaşla. İhanetin üzerine cesaretle yürüdük. Terörün karşısına metanetle dikildik. Dirayet gösterdik. Bazı adımları atabilmek için biraz daha kuvvet lazım geldiğini anladık.
Her başlangıcın bir bitişi vardır. Bitişlerden ziyade başlangıçlara dikkat etmemiz gerekir. Miladi takvime göre yeni bir yıl başlıyor.
Ataullah İskenderî'nin üstümüzden bir dua gibi süzülen ve içimizi ferahlatan sözleri: