|
Cesaret ile esaret arasında

İnsan tecrübeden ibarettir. Devletler ve milletler de öyledir. Gelişmeler karşısında yüksek hayat tecrübemiz bize ne diyor?



Unutmayalım, daima hatırlayalım: Başlangıç olarak kabul edilen Süleyman Şah'ın yanı sıra, bir devrin bitişini simgeleyen Sultan Vahdeddin Han'ın kabri de Suriye topraklarındadır. Osmanlı devletine giden yürüyüş orada başlamıştır. Son sultan yine oraya defnedilmiştir.

Bu iki örneğin bize bir şey anlatıyor olması lazım. Anlatıyor mu?


Tarihimiz, telâfisi mümkün olmayan ihmal ve hatalarla doludur. Kırılma anlarıyla. Sonuç itibariyle, kalan da, olan da budur; Anadolu'dur.



Şimdi, kırılma anlarından birinin daha içinde, eşiğindeyiz. Malum:

Cesaret ile esaret arasında bir harflik fark vardır. Bu küçük fark, milletin ve memleketin kaderini tayin eder.


Şunu da söylemiş olalım: Bu aziz millet, en zayıf dönemlerinden birinde, üstelik ikinci el silahlarla Kıbrıs Barış Harekâtı'nı düzenlemiştir.



Soru: Kimlere rağmen?



***


Dar sayılabilecek bir bölgede, aynı anda iki şey birden oluyor: Yapay sınırın Suriye tarafında mezalim, etnik temizlik ve yeni oluşumlar.

Suriye'nin içini boşaltıyorlar.

Rusya bu konuda yeterli tecrübeye sahiptir. Uzaktan yakına: Kırım, Kafkas, Kars. (Kars vilayetinin nüfus yapısını değiştirmek için dışardan insan getirmişlerdi.)



Sınırın Türkiye tarafında ise beldeler işgale uğruyor. İşgalin biri bitiriliyor, diğeri başlıyor. Sokaklara siper kazılıyor, tahkimat yapılıyor, türlü tuzaklar kuruluyor, savunma hatları oluşturuluyor.

Dünyanın hangi ülkesi böyle bir ihanete kayıtsız kalabilir?


'Oyalama muharebesi' diye askeri bir terim vardır. Yaşanan tam manâsıyla budur. Arkasında kimlerin olduğunu artık bildiğimiz terör örgütü, ülkemize karşı bu taktiği uyguluyor. Kaybedeceğini bildiği halde.

Çünkü burada bir şey kaybederken, orada onlarcasını kazanıyorlar.

Emsali görülmemiş ve orantısız bir şekilde.



Türkiye, kendi derdinden dolayı kafasını kaldıramazken, hemen yanı başında kanlı ve tehlikeli bir dünya kuruluyor.



Sonrası ne olur dersiniz?



***


Söyledik, söylüyoruz, söyleyeceğiz:

Türkiye, İslâm âleminin iç kalesidir.

Kıyamet günlerinde önce Yaradan'a, sonra buraya sığınılır. Değerli şeyler burada muhafaza edilir. Kaleyi sadıklar bekler, korur.



Yazdık, yazıyoruz, yazacağız:

Kardeşlikte ısrarcı olmak, dostlukta sebat etmek birinci arzumuzdur. Öte yandan, millet hayatını tehdit edenlere karşı tavrımız / vazifemiz bellidir.


Üstünde yaşadığımız toprakların acemisi olabiliriz. Lâkin hasmı yahut fırsatçısı olamayız.



“Ortak vatan” vurgusuna da şerh düşüyoruz. Ortaklıkların sonu çoğunlukla iyi bitmez. Kavgalı ayrılırlar. İyisi ve doğrusu: Tek vatan.



Bir ilave yapalım: Ne kadar maharetli olursanız olun, anlamak istemeyene hiçbir şey anlatamazsınız. Geriye yorgunluk ve pişmanlık kalır.



Kaç vakittir, buralara nasıl gelindi, onu düşünüyorum. İlk fikir:

Türkiye Cumhuriyeti, Batı dünyasının kendisine çizdiği 'güneş, deniz, kum' üçgeninden çıkmak istedi ve başına bunlar geldi.

#Cesaret ile esaret arasında
#İslâm âlemi
#tecrübe
#Batı dünyası
8 yıl önce
Cesaret ile esaret arasında
Var mı İstanbul’un canına okuyacağız diyen?
Dokunmayın...
Katılım bankaları ve faiz
Kimin DAEŞ'i kimin islamofabia'sına hizmet ediyor
bir haber kanalına dâir