|
M. Es'ad Coşan Hocaefendi, yirmi beş yıl öncesinden bize sesleniyor: “Müslümanların yekvücut olmaları, birleşmeleri, anlaşmaları, yardımlaşmaları vazgeçilmez şarttır; aklın, basiretin, imanın, izanın yegâne yolu budur. Başka yollar ve davranışlar, dünyada ve âhirette büyük ziyan getirir.” (Başmakaleler, sayfa 211) Bu hayırlı yolda, aşılması gereken iki büyük engel vardır:
Benlik ve fitne
.

Fitne, en samimi ve bilgili kimseleri bile şaşırtır.
Onu uyandırmak, insanlığımızı uyutmaktır
. Daima, insana mahsus güzellikleri ve incelikleri yok ederek ilerler. Neredeyse herkesi şüpheli hale getirir. Böyle zamanlarda, iki kere ikinin dört ettiğini ispatlamak dahi ciddi emek ister.

Peki, fenalığını bildiğimiz bir hatayı ısrarla yapmak, sürdürmek, ne anlama gelir? Bu sorunun cevabını, sanırım bilmeyen yoktur. Ayrıca, bazı davranışların büyüğü - küçüğü olmaz: İyiliğin, kötülüğün, yalanın ve fitnenin.

Fitne ve fesat kelimelerinin beraber kullanılması, elbette boşuna değildir. Fesat, nifak anlamına da geliyor. Nifak ise çok ağır. Yazmayalım, kaynağını gösterelim: Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük, sayfa 1310.

***

Maalesef, çoğunlukla, hassasiyetlerimizi taşımayanların sözleriyle / malzemeleriyle düşünüyor, tartışıyor, adım atıyoruz. Birbirimize tepki verirken, kim ne alıyor, ona da bakmamız lazım. Daha net soralım:
Bizler kaybederken, kimler kazanıyor?

Herkes için söylüyorum:
Yanlı ve yanlış bilgilerle hiçbir yere varamayız. Aksine, itimat, kardeşlik, merhamet gibi, bütün o kıymetlerden döneriz.

Peygamber Efendimiz, “sizin imanca en güzeliniz, ahlakça en güzel olanınızdır” buyuruyor. (Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihâli, sayfa 440) Cümle içinde yanyana duran iki kelimeyi alalım; '
güzel ahlak
.'

Güzel ahlak, bize, kardeşliği, kalbî olanı önerir. 'Diken olma, gül ol' der. (Yunus Emre) 'Yalnız taş duvar olmaz' diye hatırlatır. (Türk atasözü) 'Dile kemik, zihne fren, insana insaf şarttır' uyarısında bulunur. (Gökhan Özcan) 'Dostlarımızın sırrını herkesten gizlememiz' yönünde nasihat eder. (Marifetname, sayfa 1275) Kırgınlık ve kızgınlık olmaması, oluşmaması için, eski defterleri açtırmaz, kapattırır. Malum, eski defterler, yeni dertler.

Kadim kurallarımızdan biri de şudur: 'Dilini tutan kurtuldu.' Çünkü dilimiz, bizi, şu ikisinden birine götürür: Saadet yahut felaket.

Dilimizin yanına, artık parmaklarımızı da eklememiz gerekiyor
. Nedeni belli: Sosyal medya, ne yazık ki, kötü niyetli kimselere fırsat vermiştir.

***

Dokuz yaşındaki evladım, defterine, “güller ne güzel bakıyor” diye yazmış. Her insan, işte böyle dokunaklı, içli bir yerden yola çıkar. Sonrası kendisine kalmıştır.

İsra sûresinin seksen dördüncü ayetinde, “herkes kendine uygun yolda hareket eder” deniliyor. “Mizaç ve meşrebine göre.” Yanlışa kapılmamak için, her daim 'yoldaki işaretler'e dikkat etmeliyiz. Özellikle önümüzde ve 'arkamızda' kimler var, iyi bakmalıyız. Bizi nereye sürüklüyor yahut itekliyorlar?
Bazen, tüm iyi niyetimize ve samimiyetimize rağmen, bir operasyonun parçası haline gelebiliyoruz.

Belya Düz, “kimsenin haksız olmadığı zamanlardayız” diyor. (İtibar, sayı 28) Bunu çoğaltabiliriz. Hak aramak, haksızlık etmeye, kardeşlik duygusunu zedelemeye dönüşebiliyor. Tersi de geçerli: Yaparken yıkmak gibi.


Evet, fitne, şiddetli bir akıntıdır. Karşısında kim varsa, ayrım yapmadan alıp götürür veya zarar verir
. Sorunları, kardeşlik dairesinde kalarak çözmeye çalışmalıyız.

M. Es'ad Coşan Hocaefendi'yle başladık, yine onunla bitirelim: “Bunca dış düşmanın yanı sıra, müslümanın bir yığın da mânevi iç düşmanı vardır.” (Başmakaleler, sayfa 116)
#Es'ad Coşan Hocaefendi
#fitne
#Belya Düz
8 years ago
Fitne
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi