İslâm âlemini bir bütün olarak gördük, görüyoruz. Her türlü ayrımcılığın uzağında ve müminlerin yanındayız. Kardeşlik ahlâkının birinci şartı.
İslâm milletinin ayrılmaz bir parçasıyız. Kimsenin mezhebine bakmadık. Böyle bir siyasetin temsilcisi olmadık.
Türk dış politikasının trajik başarısızlığının ilk nedeni, biraz da budur. Şikâyetçi miyiz? Hayır
Yanlış yapılmadı mı? Yapıldı. Bazı mecburiyetleri de buna ekleyelim. Bazen gücünüzün yetmediği durumlar olur.
***
Bugün üzücü bir yere geldiğimiz görülüyor. Batı dünyasının gayreti ve İran'ın gafleti.
Sahibinin sesi idarecilere ve atanmış yöneticilere rağmen. Aradan yüz yıl geçti. Şimdi yapamadıklarını yapmaya çalışıyorlar.
Şunu da belirtelim: Bir beldenin / bölgenin nüfus yapısını değiştirmek, batılıların uzmanlık alanına giriyor.
Birkaç yıldır Irak ve Suriye'de Sünni kıyımı yaşanıyor. Gözümüzün önünde, canlı yayın eşliğinde. Kadim İslâm beldeleri, tarihi, kültürü ve sakinleriyle birlikte yok ediliyor. Kendini intikam / infaz memuru gibi görenler ve onların dış destekçileri eliyle. Aşırı ifadesi karşılamadığı için azılı diyelim. Bu sırada bizler sadece DAİŞ görüntüleri izliyoruz.
Basra ve Bağdat artık uzakta kaldı. Bu satırlar yazılırken, oralarda ülkemiz aleyhine gösteri düzenleniyor. Felluce, Tikrit, Diyala, Sana, Hama ve Şam nerede, bilmiyoruz. Halep'in vaziyeti ortada.
***
Her daim hatırlatıyoruz: Ağaç düşer de yakınına yaslanır. Yakınımızda olanları yok ediyor veya bize hasım hale getiriyorlar.
Tam beş asır sonra, şartlar bizi yine bir tercihe zorluyor. Yahya Kemal'e göre, Çaldıran, Türklerin Acem olmamak için giriştikleri bir savaştı.
Şu saatten sonra dışında kaldığımız her gelişme, bizi içimizden vuracak. Ayrıca vebal altında bırakacak.
Önü alınmaz ve kararlılık gösterilmezse, bu musibetin Azerbaycan'a bulaşacağı da aşikârdır.
***
Ne yaparlarsa yapsınlar, yadırganmaz. “Ondan her türlü kötülük beklenir” dediğimiz kimseler vardır ya, öyle. Konumuza uygun olarak güncelleyelim: Amerika ve müttefikleri.
Yalancıya inanmanın bedelini ödedik, ödüyoruz.
İslâm dünyasını mezhep savaşına doğru sürükleyenler, 'Sünni' dediğimiz andan itibaren bizi mezhepçilik yapmakla suçluyorlar. Bu da başka bir siyaset.