|
Hayatın şartları

Geçtiğimiz pazar günü, ikindi vakti, kıymetli bir büyüğümüzün cenazesi ve sevgili bir kardeşimizin nikâhı vardı. İstanbul şehrinin iki ayrı ucunda. Aynı anda ikisine birden yetişme imkânımız maalesef yoktu. Şahit yazıldığımız için nikâha gittik.



Niyet, her şeyin başıdır.

Ağabeyimizin iyiliğine de uzaktan şahitlik ettik. Emeğini emanet bildik.



Dünya galiba sevinç ve keder üzerine kurulu. Fakat ikisini beraber yaşayamıyoruz. Sırayla geliyorlar.



Hep düşünüyorum.

Kederli zamanlarımız, acı hatıralarımız daha kuvvetli kalıyor.

Neşe nedense çabuk siliniyor. Hemen akıp gidiyor. Pek iz bırakmıyor.



İnsan biraz da unutmak ve unutulmak değil midir? Ölümün en kuvvetli parçası olduğumuz halde, çoğu vakit onu bile unutmuyor muyuz? Sürekli akılda tutmak da iyi değil gerçi.

Durduğumuz yer: Allah'a itimat etmenin emniyeti içindeyiz.


Unutmak ve unutulmak, bakın neyi hatırlattı bana? Ziya Gökalp, San'at başlıklı şiirine “Dinle, yeni şâir, eski ozanı” diye başlar. Hitap ettiği yeni ve genç şairlerin hiçbiri hayatta değil. Yıllar önce dünyadan ayrıldılar, çoğunlukla unutuldular. Yeni olan sözdür, dizedir, daima tazelenen nesillerdir. O gençler gitti, bu gençler geldi.



***



Hayatımıza giren her yeni insan, aslında şudur: Görmeden, dokunmadan aldığımız bir şeyi beklerken yaşadığımız heyecan ve endişe. Bakalım umduğumuz gibi çıkacak mı? Kusurları var mı? Beğenecek miyiz? Tam 'kafamıza' göre mi?



Cahit Külebi, İçi Sevda Dolu Yolculuk kitabında bize bir şey söylüyor. İkaz da diyebiliriz: “Bütün yaratıkların mutluları da, mutsuzları da vardır. Özellikle hayvanların bu durumları (mutsuzlukları) insanlara yakınlaştıkları oranda artar.” (Başak Basın Yayın, sayfa 112.) Aynı durum bizim için de geçerli görünüyor. Hayır, hayvanlara yaklaştıkça değil.



15 Ekim tarihli yazımızda, “Kabalık ve kalabalık içindeyiz; nezaketi korkaklık olarak görenlerin arasında yaşıyoruz” demiştik. Girişe uygun olarak bir ilave yapalım:

Aynı anda birçok yerde bulunmak isteyen insanların sayısı şaşırtıcı biçimde artıyor.

Üstelik en önde görünmek istiyorlar. Olmadıkları her yeri ve elbette bütün işleri sorguluyorlar. Haklısınız.



***



Ölümle başladık, hayatla devam ediyoruz. Bu ikisi dokunaklı bir şekilde birbirini tamamlıyor. Yalnız hayat şartları ile hayatın şartlarını karıştırmamak gerekiyor.

İhsan, insaf, iyilik, merhamet, vefa gibi erdemler hayatın şartlarındandır mesela. Bu inceliklerden uzak kalan bir kimseye yaşıyor diyebilir miyiz?


Bir misal daha verelim: Özür dilemek ile pişman olmak ayrı şeylerdir. Mecburen özür diler, fakat pişmanlık duymayız. Eskilerin deyimiyle; samimi bir özür. Böylece helallik bahsine girmiş oluyoruz.



Helallik almak ile konumuzun ne ilgisi var? Henüz bilmiyoruz. Çünkü ölmedik, hayattayız.


#Hayatın şartları
#İhsan
#İnsaf
7 yıl önce
Hayatın şartları
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti