|
Zulüm 1918’de başladı
Said Halim Paşa, paylaştığımız bu metni 1918'de kaleme almış: “Batı medeniyeti görülmemiş teknikler bularak, az bir külfetle en büyük verimi sağlayacak mükemmel ve sağlam vasıtalar yaptı. Bu da batı medeniyetindeki zahmetsiz kazanç, sömürme ve tahakküm hislerini son derece arttırdı. Doğu'nun zenginliğine göz diken bu milletler, cehennemî harp âlet ve cihazlarıyla, kendilerine karşı durmaktan âciz kalan İslâm memleketlerini istilâ ettiler. Bununla beraber, insaf ve uzak görüşlülükten iyice mahrum olduklarını ispat eden bu istilâcılar, müslümanlara reva gördükleri zulüm ve gaddarca muamelelerle, günün birinde meydana çıkacak olan tepkiyi de çabuklaştırmaktan geri kalmıyorlardı. Bu tepki elbette vukubulacaktır.” (Buhranlarımız, İz Yayıncılık, sayfa 165.)

Okuduklarımızın üstüne doksan sekiz sene daha ilave edelim.

İşin aslı:
İstiyorlar ki, her türlü fenalığı yapalım, kötülüğü işleyelim, buna karşılık hiçbir bedel ödemeden hayatımızı sürdürelim. Bütün bu acıların kaynağı, yıkımların sorumlusu kendileri değilmiş gibi.

İşte bu istilâcılar, İslâm âlemindeki bin yıllık taşları yerinden oynattılar. Milletsiz ülkeler kurdular
. Birlik ve beraberliği, ortak hareket etmeyi neredeyse imkânsız hale getirdiler. İnancımız gereği İslâm Birliği'ni savunan insanlarız. Öte yandan, halimizin de farkındayız. Nasıl olacak, bilmiyoruz.

**

Her fırsatta, yaşananlar için 'üçüncü dünya savaşı' ifadesini kullanıyoruz. Paris saldırılarından sonra papa da bunu söyledi.

Artık bir adım ileriye gidelim: İslâm diyemedikleri için terör diyorlar. Yakında onu da derler.

Birlikte hatırlayalım: Siyonist işgal güçleri, Dökme Kurşun Harekâtı (27 Aralık 2008) adı altında, Gazze'de büyük bir kıyım yaptılar. Yasak olan silahları kullandılar. Savaş suçu işlediler. Katledilenlerin önemli bir kısmı çocuk ve kadındı. Aynı günlerde bir anket yayınlandı. İsrail halkının tamamına yakını, insanlık dışı bu saldırıyı destekliyordu. (Aklımda kaldığı kadarıyla, yüzde doksan sekiz.) Buna karşılık, hiç kimse, yahudileri topyekûn katil ilan etmedi. Kara kampanya düzenlenmedi. İslâm beldelerindeki yahudilere saldırılar yaşanmadı.

Müslümanlar söz konusu olunca durum değişiyor. Bireysel bir öfke patlaması bile koca bir memleketin işgaline, yıkımına mazeret olabiliyor
. Müslümanlar potansiyel suçlu muamelesi görebiliyor. Bu konuda yazılacak yüzlerce şey var. 'Derdim çoktur hangisine yanayım?' Gündüz 'İslâm barış dinidir' diyenler, gece olunca camilerimizi kundaklıyor.

Evet, garip düştük. Dünya gurbetinde mazlum olduk. Zalimlerden adalet bekler hale geldik. Nasıl bir zalimlik?
Kimyasal silah yalanıyla Irak'ı işgal edenler, aynı silahların Suriye'de kullanılmasına ses çıkarmadılar.

Nasıl bir zalimlik? 'Önleyici saldırı' bahanesiyle nice masumun uykuda vurulması. Nokta atışlarıyla, sayısız insanın teşhis edilemeyecek hale getirilmesi. Bir de bunları kaydedip bize seyrettiriyorlar. Bu bile bir tehdit çeşidi.

***

Evveliyatı olmakla beraber, asıl zulüm, yani bölgemizde yaşanan, 1918'de başlamıştır.
Ümmet için söylersek, Gazze / Medine / Bağdat savunma hattının çökmesiyle. Millet için söylersek, Musul ve Halep hattında tutunamamakla. Sözgelimi Halep hattında tutunabilseydik, her şey daha farklı yaşanırdı. Son olarak bakınız: Bayırbucak Türkmenleri'ne yapılan saldırılar.

Konuya ilgisi olanlara Yahya Kemal'in Urfa mebusu olarak Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmayı (21 Ağustos 1923) öneririm. Çizilen Irak ve Suriye hududunu 'kanayan cerîha'ya benzetir. “Yalnız ırk ve milliyet nazariyesi aleyhinde değil, tabiat aleyhinde de bir hudud” olduğunu söyler. “O hududa karşı tabiat isyan ediyor.” (Karaçi Mektupları, yayına hazırlayan: Beşir Ayvazoğlu, Aralık 2008, sayfa 174.) Konuşmanın tam metnini okuma imkânı bulanlar, bir şairin bugünleri nasıl gördüğüne büyük bir şaşkınlıkla şahitlik edecektir.

Öyle anlaşılıyor ki, vaziyet daha da üzücü noktalara doğru gidecek. İnşallah yanılırız.

Bu ağır saldırıyı, bu kötü gidişatı durdurabilecek yegâne kuvvet, mazlumların duasıyla ayakta duran Türkiye'dir.

Birçok olumsuzluğa ve toplumsal çatlağa rağmen, İslâm âleminin gücü ve umudu biziz. Hesabımızı buna göre yapalım. Mesuliyetimizin şuurunda olalım.
#Said Halim Paşa
#Batı medeniyeti
#Büyük Millet Meclisi
8 yıl önce
Zulüm 1918’de başladı
Paranın insanlığa faydaları
Önümüzü açacak öncü kuşak için 100 Kitaplık Okuma Listesi-2. Aşama
Kara dinlilerle milletin savaşı
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru