|
Beni bi kere bile gerçekten sevmediler

İki çay bir tost günlerimden biri miydi yine? Elbette öyleydi. Başıbozuk bir asker gibi nöbet yazmıştım yine kendime: Üsküdar-Kızkulesi, Kızkulesi-Üsküdar. Nizami bir yürüyüş tutturmuştum. Aklımda bazı kitapların bazı cümleleri, bazı şiirlerin bazı dizeleri ve bir çift göz… Şairin 'gözleri göz değil gözistan' dediği yerdeyim. Nihat Genç'in Soğuk Sabun'u var cebimde. Masanın ayağına makarna bağlayan anneler, duvara kafa atan delikanlılar doluşuyor böylelikle zihnimin en ücra köşelerine.



Yatsı mı bu okunan? Belki de sabahtır. Hayır hayır. Üsküdar Meydanı bu denli kalabalıksa yatsıdır.



Müezzinin ilk 'hayyael elfelah'ı okuduğu demdeyiz. Yeni Cami'nin tam önünde… Yerde siyahlar içerisinde bir kız. Kıvranıyor. Hayır. Bir sara nöbeti gibi değil. Başka bir kıvranma bu. Kesik kesik 'baba' diyor. Kesik kesik kıvranıyor. Başında üç kişiyiz. Hayır. Benimle birlikte dört… 'Baba' deyişi büyüyor kızın. Üsküdar Meydanı'nı dolduruyor.



Müezzinin ikinci Allahuekber'i okuduğu demdeyiz. Lailaheillallahla birlik olup eğiliyorum yere.



'Kriz mi geçiriyorsun?'



Ne aptal bir soru bu böyle? Fakat başka bir şey bulamadım. O kelimeler çıktı ağzımdan. Teyzenin biri su uzattı. Sonradan gelen bir teyze bu… 'Dün Üsküdar'da gencecik bir kız uyuşturucu krizine girmişti. Görsen ne kadar güzeldi. Aman evlerden ırak... Cümlenin çocuğunu koru Yarabbim' diye anlatacak meseleyi yarın arayacağı ahretliğine. Ahretliği güçlükle duyacak teyzeyi: Ne krizi Nezaket? Tansiyonun mu fırladı yine? Hiç dikkat etmiyorsun kendine?



'Su ister misin?'



Sol elimde şişenin kapağı, sağ elimde şişe. Ama cevap yok. Sadece o kesik kesik kıvranma. Sadece 'baba' kelimesi arada bir… Soluma. Hayır. Hırlama. Öyle de değil aslında. Daha çok dünyaya çok öfkelenmiş de bunu nefesiyle ifade ediyormuş gibi bir soluk alıp verme hali.



Niçin sürekli her şeyi düzeltiyor şu olmaz olası zihnim. Bunu bir dizeye çevirebilir miyim acaba? Bu dizeden bir şiir belki… Bu şiirden birkaç başka şiir belki... Sonra bir kitap…



'Su ister misin?'



Müezzinin cemaati yatsının ilk sünnetine salavatla davet ettiği demdeyiz. Şimdi cemaatin yaşlıları 'Allah, çok şükür Yarabbi' diyerek yerlerinden kalkıyorlardır.



'Seni kaldırmamı ister misin?'



Soluma. Kesik. Baba. Hırıltı. Öfke. Kriz. Siyah. Kız. Baba. Su. Allah.



Bir şey oluyor. Gözlerini bir iki kez kapatıp açıyor. Bunu 'evet' olarak alıyorum. Şişeyi teyzeye veriyorum. Kızın koluna giriyorum. Şişeyi teyzeden tekrar alıyorum. Hemen camiye girer girmez sağda bir bank var. Biliyorum.



Siyahlar içerisindeki kızı banka oturtuyorum. Suyu uzatıyorum. İçiyor. Ben ayaktayım. Susuyoruz. Uzun susuyoruz. Nefesi düzeliyor yavaş yavaş.



Müezzinin kamet getirdiği demdeyiz. Ağır ağır saf tutuyordur cemaat. Hoca 'safları saf ve düzgün tutalım aziz cemaat' dedi bile işte.



'Daha iyi misin?'



'İyiyim. Daha iyiyim' diyor.



'Senin için yapabileceğim bir şey var mı?' diye soruyorum.



'Yok' deyip susuyor.



'İyiysen ben namaza yetişeyim.'



Başıyla onaylıyor. 'Teşekkür ederim' diyor. Arkamı dönüp camiye yürüyorum. 'Beni bir kere bile gerçekten sevmediler. Bunların hepsi ondan' diyor.



Camiye giriyorum. Hocanın Duha'yı okuduğu demdeyiz: 'Kuşluk vaktine and olsun. Ve karanlık çöktüğü vakit geceye… Rabbin seni terk etmedi ve sana darılmadı da. Ve sonraki hayat mutlaka senin için evvelkinden daha hayırlıdır…'



Ayetler nazil oluyor. Tekrar ve tekrar iniyor yeryüzüne ayetler. Farkındayım.



Hocanın 'Allahuekber' dediği demdeyiz. Allahuekber.


#Nihat Genç
#Soğuk
#Üsküdar Meydanı
8 yıl önce
Beni bi kere bile gerçekten sevmediler
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset