|
Bosna"da imkansızı istemek

Boşnakların milli şairi Cemalüddin Latiç, Yunus Emre Kültür Merkezi"nin "Şark köşesi" olarak dizayn ettiği odada, daha önce kendisinde pek de görmediğim bir heyecanla anlatıyor. "Boşnaklar" diyor, "üç önemli rönesans yaşadı. Bunlardan ilki Osmanlı"yla tanışmaları, ikincisi Osmanlı"dan ayrılmaları, üçüncüsü ise 92-95 arasında Sırplarla ve Hırvatlarla savaşmalarıydı. Üçüncü Rönesans halen devam ediyor ve gideceği yönü hem Boşnaklar, hem de Boşnaklarla ilişkileri olan diğer milletlerin hamleleri belirleyecek."

Bu, burada bir dursun.

Fransız bilmem ne Henri Levi, Aliya"nın vefatı nedeniyle Saraybosna"da katıldığı bir anma toplantısında rahmetli Aliya için "o tam bir Avrupalı liderdi" cümlesini kurdu bir ay kadar önce. Bir Osmanlı evinde doğan, "Doğu Batı Arasında İslam" ve "İslam Deklarasyonu" gibi önemli kitaplara imza atan, hayat algısının merkezine İslam"ı koymaktan gurur duyan Aliya için kurulan bu cümle açıkçası "planlı bir hainlik" olarak geldi bana.

Bir de "plansız hatalar" var tabii. Mesela 15 gün önce Türkiye"nin parasıyla düzenlenen Aliya Sempozyumu"nda "kötü niyeti olmadığına emin olduğum" bir Türk akademisyen "Srebrenica katliamı Aliya açısından büyük bir hataydı" deyiverdi. Ertesi gün nerdeyse bütün Boşnak gazetelerinde, bütün haber sitelerinde bu cümle vardı.

Birkaç gün önce düzenlenen bir konserde ise bir Türk siyasetçi, salonu dolduran Boşnaklara "biz size savaşta bileziklerimizi gönderdik" diyerek Boşnak kardeşlerimize yaptığımız iyiliği başlarına kaktı mesela. Alın size akıl almaz bir "iyi niyet" hatası daha.

Müzeye girmek için ücret ödemesi gerekirken "burası benim dedemin toprağı, giriş parası ödemem" diye böğüren danalardansa bahsetmiyorum bile. "Bunlar ne biçim namaz kılıyor yahu" diye şaşıran ve Boşnaklara hemen oracıkta "din zannettiği şeyi" öğretmek için kolları sıvayan hacı abiler ise bahsi diğer.

Şurası açık. Bosna"da çeşitli hedefleri olan Batı ülkeleri son derece bilinçli bir "deislamizasyon" kampanyası yürütüyor. Bunu da, rahmetli Aliya üzerinden yapmaya çabalıyorlar. "Aliya, Bosna"yı boşuna savaşa soktu" cümlesinden "Aliya, Dayton Anlaşması dışında bir çözüm bulanabilecekken bulmadı" cümlesine kadar uzanan bir argümanlar galerisi söz konusu. "Deislamisazyon kampanyası"nı Aliya üzerinden yürütmeleri ise son derece doğal. Zira Aliya demek İslam demek. Aliya demek Osmanlı demek. Aliya demek "dünyada kendimi en yakın hissettiğim millet Türkler" cümlesini kurmak demek.

Boşnakların üçüncü rönesansı ve bu rönesansın gitmesi gereken yön diyorduk değil mi?

Aslına bakılırsa Türkiye, Bosna Hersek topraklarında çok önemli kurumlarla çok önemli işler başarıyor.

Bu kurumlardan ilki, Türkiye"nin yüz akı kuruluşu TİKA. 1995"ten beri Bosna"da olan TİKA, 2006 sonrasında baş döndürücü bir hızla projeler yapmaya başlamış. Sadece son 3,5 yılda yapılan projelerin sayısı 135. Bu projelerin içinde hastaneler, sağlık kuruluşları, balıkçılık enstitüleri, seralar, arıcılık tesisleri, laboratuvarlar, kreşler, medreseler, liseler, konferans salonları var. "Mutlaka Boşnaklara ve Bosna ekonomisine gelir getirici faaliyetlere imza atıyoruz, kalıcılık böyle tesis edilir" diyor TİKA"nın Bosna koordinatörü Zülküf Oruç. Belli ki gurur duyuyor TİKA eliyle yapılanlardan. 900 kişinin işsiz olduğu bir Boşnak şehrinde açtığınız kilim atölyesi ile 200 Boşnak kadını iş sahibi yaparsanız "yaptığınız işten gurur duymak" hakkınızdır elbet.

Tabii, TİKA"nın bir diğer çalışma alanı ise Osmanlı dönemi eserlerinin restorasyonu ve ülke ekonomisine kazandırılması. Vişegrad"daki Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü"nden, Travnik"teki Karagöz Medresesi"ne değin uzunca bir liste söz konusu. Hedef, Bosna"da restore edilmeyen tek bir Osmanlı eserinin kalmaması…

Yunus Emre Enstitüsü"nün eğitim, kültür ve meslek edindirme kursu faaliyetleri de anlatmakla bitecek gibi değil. "Bosna Milli Eğitim Bakanlığı ile yapılan protokol ile 5.000 Boşnak çocuk okullarında seçmeli dil olarak Türkçe öğreniyor" diyeyim de anlayın. Bir diğer gurur duyacağımız şey ise Saraybosna"da bulunan Türk Askeri Birliğimizin gerçekleştirdiği insani yardım faaliyetleri. Birliğimizin komutanı Albay Alptekin Tartıcı, köy okullarına götürdükleri yardımları gözleri dolarak anlatıyor.

"Bosna"da bir şey yapmak" isteyen yerel yönetimlere de ufak bir hatırlatma olsun. Bosna"da yapacağınız her projeyi buranın tüm ihtiyaçlarını bilen kurumlarımıza danışarak yapın. Çok daha etkili sonuçlar alacağınıza emin olabilirsiniz.

"İyi ya işte, kurumlarımız bizim adımıza çalışıyormuş, daha ne" mi diyorsunuz?

İşte tam bu noktada durun. Kurumlarımızın olağanüstü çalışmaları "üçüncü Bosna rönesansının hangi yöne ilerleyeceği" hususunda çok önemli katkılar gerçekleştiriyor olsa da, Bosna"da bize düşen en önemli mesele Bosna"ya bakışımızı gözden geçirmektir. Bosna"da kolonyal "abi-kardeş" diskuruyla da, "şanlı tarih" nutuklarıyla da alınacak gram mesafemiz yok. Boşnaklarla yatay ilişkiler, yatay işbirlikleri geliştirerek, Bosna"nın kılcal damarlarına nüfuz edecek hareketlenmeler gerçekleştirmemiz şart. Mesela işe, sevgili Yusuf Armağan"ın senelerdir hayalini kurduğu ve Balkan dillerinden Türkçeye, Türkçe"den Balkan dillerine kitap çevirme ve yayımlama işiyle meşgul olacak Aliya Enstitüsü ile başlanabilir. Ortak dergi çıkarmaktan ortak yemek festivalleri düzenlemeye, Boşnak bağlamasıyla Neşet Ertaş türküleri söylemekten Sultanahmet"te bir Cuma namazını Bosna alimler birliği başkanına kıldırmaya, Cemalüddin Latiç"in İstanbul şiirine klip yapmaktan Boşnak gençlere Türkiye"de kamp yaptırmaya değin uzun, gerçek ve uygulanabilir bir listemiz olmalı elimizde.

Aksi halde "üçüncü Bosna rönesansı" konusunda söyleyebilecek herhangi bir cümlemiz olmayacak.

Ne diyordu Mata Hari: "1462"den beri Türklerin kan kardeşi olan Boşnaklar, hangi yöne dönmelerini gerektiğine karar vermek üzereler. Yarın çok geç olabilir."

10 yıl önce
Bosna"da imkansızı istemek
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’