|

Kıymetini bilmiyorlardı. Yüksek fikirlerini, fikirlerinden daha da yüksek eserlerini bir türlü anlamıyorlardı. Hâlbuki İsmet Özel'den daha iyi şair, Kemal Tahir'den daha iyi romancı, Cemil Meriç'ten daha büyük düşünür, Sait Faik'ten daha iyi öykücüydü. Doğru. Bunların hepsi birdendi ve onların asıl anlamadıkları da buydu işte.



Zaten bu edebiyat çetelerinin en önemli kuralı 'üyelerinden daha iyi olduklarını anladıkları insan'ı derhal saf dışı bırakmak için bin türlü numara çevirmek, beş bin türlü oyun yapmaktı. Aksi halde Hasan'ı ve onun yüksek fikirlerini, fikirlerinden de yüksek eserlerini görmezden gelmelerinin, yok saymalarının başka bir nedeni olabilir miydi? Bunca yüksekliği anlamak işlerine gelmiyordu çukur heriflerin.



Ne demişti bakalım en son şiir gönderdiği derginin olmaz olası editörü: 'Sevgili Hasan bey kardeşim. Şiire yeni başladığınız anlaşılıyor. Kendi dizelerinizi bulmak, kendi tarzınızı oluşturmak için önünüzde uzun bir yol var. Bu meşakkatli yolda en önemli unsurlar şunlar…'



Bu olmaz olası metni okuduğunda derhal kararını vermişti Hasan: 'Bu editör şiirden hiç anlamıyor. Anlasa dergisinin ilk sayfasına koyacağı şiir hakkında böyle sallamaz.'



Tabii aklına 'madem adam şiirden anlamıyor, ona niçin şiirimi yolladım ki?' sorusunu sormak hiç gelmedi Hasan'ın. Hasan'ın aklına böyle şeyler gelmezdi çünkü. Yazdıklarının ne denli önemli, ne denli güzel, ne denli yüksek olduğunu biliyordu çünkü. Herkesin kendisini kıskandığından, kendi güzel şiirlerinin, öykülerinin, romanlarının, düşüncelerinin diğerlerinde sadece kıskançlığa yol açtığından emindi çünkü. Herkes hasetti çünkü.



O aşağılık derginin kel editörüne gönderdiği öyküye iliştirdiği not şöyleydi: 'Sevgili ağabey. Sana yeni sayınızda yayınlamak üzere bir öykümü yolluyorum. Beğeneceğinden ve yayınlayacağından hiç kuşkum yok. Zira iyi eserden anlayan tek dergi editörü olduğunu bildiğim için sana yolladım bu öyküyü. Hürmetlerimle.'



Pis herif yayınlamamıştı Hasan'ın başyapıtını. Çünkü iyi öyküden anlamıyordu. Bırak bir kenara iyi öyküden anlayıp anlamamayı, öyküden bile anlamıyordu. Bir de tabii Hasan'ı engellemek istiyordu. Önlenemez yükselişini durdurmak istiyordu. Yine bir çeteye çatmıştı işte.



I-ıh. Bu böyle olmayacaktı. Bu haset, bu kıskanç, bu lanetli çetelerin kendisine engel olmalarına daha fazla izin veremezdi. Okurla bütünleşmek, fikirleri ve eserleriyle bütün bir topluma yön vermek zorundaydı Hasan. Bu onun kaderiydi ve kimsenin bu kadere engel olmasına izin veremezdi. Bir şey yapmalıydı. Ses getirecek, ortalığı sarsacak bir şey.



Elbette bir dergi çıkaracaktı Hasan. Asıl olarak kendi eserlerini yayınlayacağı bir dergi. Eh, diğer sayfalar da boş kalmasındı. Oralara da bazı diğer ihmal edilmişleri, kadri bilinmemişleri, kıymeti anlaşılmamışları koysundu. Hasan'ın da bir dergisi olsundu.



Dergisinin ilk sayısını matbaadan aldığında 'tamam bu iş' dedi, 'iki gün sonra bütün Türkiye benden haberdar olacak.'



Olmadı.



Hasan dergileri dağıtamadı. Dağıtamayınca satamadı. Satamayınca okura ulaşamadı. Okura ulaşamayınca kimse kendisinden ve fikirlerinden ve yüksek eserlerinden haberdar olamadı. Ayrıca tabii, dergisinin dağıtılmasına engel olan o lanet olası çeteler yine devredeydi. Herkesi kendi kalitesizliklerine, kendi vasatlıklarına alıştırdıkları için kimsenin değerli şeyleri fark edecek bir anlayış düzeyi kalmamıştı.



Ne oldu peki sonra? Hasan gibi değerli bir öykücü-şair-romancı-düşünür kişiliğin 'yahu galiba benim yazdıklarımın okurda da, edebiyat/düşünce dünyasında da bir karşılığı yok. Ben bu işleri bırakayım en iyisi' diyecek hali yok ya.



Bir internet sitesiyle bir sosyal medya hesabı açtı Hasan. İnternet sitesinde yayınladığı yüksek eserlerini sosyal medya hesabında duyurmaya başladı. Az değil, bazı ürünleri 355 okunma falan aldı. Hasan bundan aldığı cesaretle sosyal medyadan 'bekleyin bizi İstanbul çeteleri, fiyakanızı bozmaya, maskelerinizi düşürmeye, kalitesizliğini faş etmeye geliyoruz' gibisinden mesajlar yazmaya başladı. Hasan'a 'çok doğru söylüyorsun kardeş. Bu çeteler de çok olmaya başladı' desteği veren birkaç kişi oldu. Hasan böylelikle haklılığına daha çok inandı.



Hasan şu aralar ürün ortaya koymaktansa başkalarına çatmanın 'daha işlevsel' olduğuna inanmış durumda. Düzenli olarak her gün birilerine sallıyor. Sallayacak hiçbir şey bulamazsa kendisinin ne denli kıymetli, diğerlerinin ne denli sıradan olduklarını iddia ediyor ve buna samimiyetle inanıyor. Okur mu? Okur dediğin aptal herif çetelerin manipülasyonlarına kurban gitmiş bir zavallı sadece Hasan'a göre. Ve bir şey 'Hasan'a göre' ise kesinlikle doğrudur. Sonra uyarmadı demeyin.


#İsmet Özel
#Sait Faik
#Cemil Meriç
7 yıl önce
Hasan
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’