|
Hasan amcanın tüfeği

'Keder nedir?' diye sorsalar bana 'Hasan amcadır' diye cevap veririm hala. Görseniz siz de hak verirdiniz bana. Yüzündeki derin çizgilerin bir kez bile gevşediğini, Hasan amcanın bir kez bile güldüğünü gören duyan yoktur. Niçin böyledir bu? Orasını azıcık ballandıra ballandıra anlatacağız ki bizim de namımız 'güzel anlatır bir adam'a çıksın değil mi ya.



Hasan amca Kıbrıs Harbi'ne sağ elinin başparmağını bırakmış da öyle dönmüş askerden. 'Tüfekle oynarken yanlışlıkla ateş aldı' yazmışlar ama kulak asma. Bir başka arkadaşının bir delilik yapmasına izin vermek istemeyince olmuş olan. Arkadaşının canına kıymasına mani olmuş ama parmak da gitmiş. Malum, Anadolu lakap konusunu hiç es geçmez. O günden sonra adı 'Parmaksız Hasan'a çıkmış ister istemez.



Babası yine de mobilya atölyesini açmış hemen. Başparmak olmasa ne yazar? Hasan amcanın elinden değil gürgenler, meşeler, cevizler; pelesenk ağacı da kurtulmamış. Kesmiş, yapmış, çatmış derken Ankara'nın Siteler'inin en namlı ustaları sınıfına girivermiş hemen.



'Eh, asker bitti, iş de tamam, ya evlilik?' diye sual edeceksiniz değil mi? İşte işin yılan dili gibi çatallaştığı, Hint dilemması gibi çapraşıklaştığı yer de orası ya zaten.



Babası demiş ki 'amcamın oğlunun güller gülü bir kızı var köyde. İlle de onunla olacak.' Hasan abi ikiletmemiş baba sözünü. İkiletmemiş ama, gittiği salon düğününde Ayşen ablayı görünce ne baba sözü kalmış akılda ne aklın kendisi.



Aman etmiş yaman etmiş, Gençlik Parkı'nda semaver çay, Kızılay'da supangle, Ulus'ta boza derken tavlamış Ayşen ablayı. Dikilmiş babasına: 'Ben sözümden caydım. İlle de Ayşen olacak.'



Olsun, olsun ama nasıl olacak? Ayşen ablayı mahallede bilmeyen mi var? Havailiğini, af buyurun hafifliğini işitmeyen kalmış mı? Hem sonra Allah evlerden ırak etsin o zabıta oğlanla... Sen çoluğumuzu çocuğumuzu koru Yarabbim.



Eee, Koca Memmet Ali Ağa evine gelin diye Ayşen'i alır mı bakalım? Hasan vazgeçer mi bakalım? Hasan abi Ayşen ablayı çekip almış, Memmet Ali Ağa da dükkanı. 'Benim öyle evladım yok. Ne ölüme ne dirime' demiş. 'Evinin kapısını çalan kendini sokakta bulur'u da eklemiş. Şah-ı merdan tığ teber ustalığa dönmüş Hasan abi.



Dört beş yıl gitmiş bu böyle. Kızları Ebru doğduktan iki yıl sonra olmuş olanlar. Ayşen abla bir gece evden usulca çıkıp gitmiş, geriye de 'sakın arama beni' diye bir pusula bırakmış. Orada rivayet muhtelif. 'İtalya'ya kaçmış' diyen daha çok ama


listede Almanya da var İzmir de...



Hasan abi hiç aramamış Ayşen ablayı. O günden sonra da yüzünün güldüğünü hiç gören olmamış. Sormazsan hiç konuşmaz, sorarsan da cevap alacağın meçhul bir adama dönüşmüş. Civardan hem yaşı geçkince, hem taze dul çok aday göstermişler ama 'olmaz' demiş de başka bir şey dememiş. Yalnız Memmet Ali Ağa bir gün sokakta yakalayıp elini uzatmış da barışmış oğluyla. O da tabii Ebru heder olmadan büyüsün diye. Yoksa bilmez miyiz Memmet Ali Ağa'nın olmaz olası inadını?



Uzatalım da azıcık tadını da kaçıralım mı hikayenin? Ebru benim çocukluk arkadaşım. Akıllı kızdı. Benim İstanbul'u kazandığım sene o da İzmir Türk Dili'ni kazandı. Böylelikle mahallenin medarıiftiharı oluverdik ikimiz de.



Okulu bitirip de anama diplomamı getirdiğimde aldım haberi. Ebru'nun haftaya düğünü varmış. Subaymış çocuk. İzmir'de tanışmışlar.



Ucuz takımlarımızı giydik, ucuz kokularımızı süründük, saçlarımızı ucuz berberlerde yaptırdık, ucuz kuru pasta yedik, içinde limon olmayan limonataları içtik, bayat kuruyemişlerden atıştırdık, kızlara baktık, 'artık sıra size geldi' diyen teyzelere yalandan gülümsedik, limonatasına votka karıştıran arkadaşlarımız tuvalette kusarken omuzlarından tuttuk, çorum üç ayak halaydan Ankara topalına kadar tepindik, genç çifte mutluluklar diledik, sahneye çıkan sanatçıdan peçeteye yazıp Müslüm babadan 'Unutamazsın'ı bile istedik. Lakin tüm bunlar olurken Hasan abinin bir kez, sadece bir kez gülümsediğini yine görmedik.



O gece şiddetli bir patlama sesiyle fırladım yataktan. 'Aman' dedim, 'biri tabancayı zalım kütületti.'



Mevzu sabah anlaşıldı. Meğer tabanca değil tüfekmiş. Taş ölçerim, Hasan abi na böyle yere bir ucunu, boğazının altına bir ucunu dayamış da basıvermiş tetiğe. Oracıkta ölmüş zaten.



Ondan da geriye kısa bir pusula kalmış: 'Düğün gününü güçlükle bekleyebildim kızım. Bana hakkını helal et.'




#Kıbrıs Harbi
#Koca Memmet Ali Ağa
8 yıl önce
Hasan amcanın tüfeği
Kendini bil, Rabbini bil, haddini bil. Ya da: Kültürel olarak “iktidar” değilseniz, siyasî olarak iktidar olamazsınız!
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim