|
Meydan da bizim, dua da!

15-20 gün önce bir grubu gezdirmek için gittiği Kudüs''te bir arkadaşımı, Filistinli bir delikanlı durdurur ve sarılır. Arkadaşım ne olduğunu anlamaya çalışırken delikanlı telefonunu çıkarır, yoldan geçen birini çağırır ve fotoğraf çekmesini rica eder. Sonra da şöyle der: ''Senin fotoğrafını buradaki bir gazetede gördüm. Arkadaşlarınla birlikte R4BIA tişörtleri giymiştiniz ve bize yalnız olmadığımızı hatırlatıyordunuz.''

Bu, burada bir dursun.

Birkaç ay önce bir Cuma günüydü. Bence şu an Türkiye''nin yüz akı kurumlarından biri olan Anadolu Ajansı''nın Mısır''dan geçtiği bir fotoğraftan alınan ilhamla, bir grup delikanlı R4BIA sembolünü ortaya çıkardı. Cuma namazını müteakip sosyal medyada hızla dağılmaya başladı sembol. O gün akşam, Saraçhane''deki eylemler sırasında R4BIA tişörtlü gençler, geleneksel medyaya da sembolü tanıtmış oldular. Pazar akşamına geldiğimizde dünyada 200 milyon sosyal medya hesabının biyografi fotosu R4BIA işareti idi. Gene pazar akşamına gelindiğinde, dünyada R4BIA sembolüyle ilgili olarak yayınlanan haber sayısının 50.000 civarında olduğu konuşuluyordu.

Ben o pazar akşamı, sosyal medyada gördüğüm bir çağrı üzerine sevgili anneme ''anne, Mısır için fetih suresi dağıtıyorlar, kaç tane okuyalım çarşambaya kadar'' diye sorduğumu hatırlıyorum. Annem, duraksamadan ''kaç tane isterseniz'' cevabını verdi. Yanlış hatırlamıyorsam 60 gibi bir rakam belirlemiştik.

Bunları niçin anlatıyorum?

İnsanlar, Mısır, Suriye, Gazze, Doğu Türkistan ve benzeri zulüm coğrafyaları için Saraçhane''ye (ve elbette Türkiye''nin başka meydanlarına) gitmeye başladığından beri sosyal medyada dolaşan kahrolası bir cümle var: ''Saraçhane''ye gidiyorsunuz da ne oluyor?''

Bu kahrolası cümleyi, ne bileyim, ulusalcılar, CHP''liler falan kursa kendileri açısından tutarlı bulurum. Aslında bir ulusalcıdan, bir CHP''liden de beklemem bu cümleyi ama ''Türkiye''nin kaygan ideolojik zemini böyle cümleler kurmalarına elverişli hale getirmiş olabilir onları'' diye düşünürüm.

Fakat hayır. ''Saraçhane''ye gidiyorsunuz da ne oluyor?'' sorusunu, profillerinden ''dindar'' olduğunu anladığımız insanlar dile getiriyor çoğunlukla. Bu soruyu da ya ''biz geceler boyunca Mısır için hacet namazı kıldık'' cümlesi, ya da ''biz onlar için gözyaşı döktük'' cümlesi takip ediyor.

Saraçhane''ye giden insanlar da zaten hacet namazı kılmak yerine pilates yapıyor, gözyaşlarını Mısır ya da Gazze için değil de Muhteşem Yüzyıl''daki acıklı sahneler için döküyorlar.

Misal, geçtiğimiz perşembe gün sosyal medya üzerinden Saraçhane''ye gitme çağrısı yaptığımda ''mantık dersleri bütünüyle boş geçmiş'' adamın biri ''ilimsiz cihad olmaz; bilmem kim hocamızın bu akşam sohbeti var, hepinizi ona bekliyoruz'' yazdı yahu. O akşam meydanı dolduran insanların en az yarısı daha önce ''bilmem kim hocamızın'' sohbetlerini dinlemiş ve o hocadan ''Müslüman zulme karşı çıkmalı'' cümlesini duymuşlardır emin olun.

Meydan da bizim, dua da! Meydana inince ortaya çıkmasını umduğumuz etki de ''kardeşlerimiz'' için, dua edip gözyaşı dökünce ortaya çıkmasını umduğumuz etki de.

Sanki başka hiç derdimiz yokmuş gibi, birbirimizin duasıyla, eylemiyle mi uğraşacağız artık? 40 kişi olduklarında kol kola girip ''Allah birdir'' diye haykırarak Kabe''ye yürüyen de Efendimiz(sav), mağarada sessiz sessiz gözyaşı döküp dua eden de Efendimiz(sav) değil mi?

Ayıptır.

Yakup Köse, ah!

''28 Şubat süreci bitti'' diyenler ya saftirikler ya da Salih Mirzabeyoğlu dahil olmak üzere halen cezaevlerinde 28 Şubat yüzünden yatan mağdurlardan habersizler.

28 Şubat mahkumları hapislerde haksız yere yatadursun, 27 Kasım''da görülecek bir dava yeni 28 Şubat süreci mağdurları oluşturmaya hazırlanıyor. 1996 yılında, 14 yaşındayken katıldığı bir eylem yüzünden hapse atılıp yıllarca çile çeken Yakup Köse''nin de aralarında bulunduğu 30 kişi, son derece komik iddialarla yeniden hapse atılmaya çalışılıyor. Üstelik bugün taraflı-tarafsız hemen herkesin ''tam bir kurmaca'' dediği Bandırma cezaevi olayları yüzünden.

Bu trajikomik temaşanın en komik tarafı da, Yakup Köse ve O.N.Ç''nin cezaevi duvarında bulunan yanıcı ve kesici maddeler yüzünden suçlandıkları dönemde, ağır yaralı olarak Eskişehir cezaevinde bulunuyor olmaları. Duvarın içi, Bandırma, Eskişehir, silah bulundurma... Çıldırırsın.

Yakup Köse ve arkadaşları onurumuzdur. 28 Şubat gerçekten bitsin istiyorsak, bu trajikomik dava yüzünden haklarında 18 yıla kadar hapis cezası istenen bu insanlar için kamuoyu oluşturmalı, sesimizi yükseltmeliyiz. 28 Şubat''ı, meclise başörtüsüyle giren vekillerimizden çok, Salih Mirzabeyoğlu, Yakup Köse ve diğer 28 Şubat mağdurlarının ''hürriyetleri'' bitirecek çünkü.

Ne diyordu Yakup Köse: ''Bu devlet ne istiyor benden, ne verebilirim ki artık onlara? Ömrümün en güzel yıllarını verdim. Acı olanı, iki küçük kızım var şimdi. Beni içeriye atarak onların da mı hayatını zindan edecekler?''

10 yıl önce
Meydan da bizim, dua da!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi