|
Muharrem"in geldi ağam

Efendimiz(sav) namaz kılıyordu. Namazının ilk secdesinde, torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, Efendimiz"in sırtlarına çıktılar. Efendimiz, onları nazikçe yere bıraktıktan sonra tekrar secdeye gitti. Hasan ve Hüseyin, yeniden Efendimiz"in sırtlarına çıktılar. Efendimiz, onları tekrar yere bıraktı. Nihayet namazı bitince Efendimiz, orada hazır bulunanlara Hasan ve Hüseyin"i gösterip şöyle dedi: "Beni seven, şu ikisini sevsin."

Bu, burada bir dursun.

Hicretin 61. yılında 10 Muharrem günü, Kerbela"da "cennet gençlerinin efendisi" Hz. Hüseyin şehit olarak toprağa düştü.

Olayı tekrarlayacak değilim, ancak sürecin nasıl işlediğini de bir hatırlayalım: Kabile asabiyeti ve iktidar hırsı ile hareket eden Muaviye, yaptığı bütün anlaşmaları hiçe sayarak "krallığını" oğlu Yezit"e devreder. Yezit"in iktidarına karşı çıkan Hz. Hüseyin, "iktidar putuna" karşı bir kıyama kalkışır ve bu kıyamı Kerbela"daki şehadetiyle sonuçlanır.

Kerbela, verdikleri destek sözünü tutmayan Kufeliler için ihanet, iktidar hırsına kapılıp "Peygamber torununu katledecek kadar" gözü dönen Yezit için sonsuza kadar hatırlanacak bir rezalet, Hz. Hüseyin ve ailesi içinse bir cesaret ve onur destanıdır.

En taraflı tarih kaynakları bile Kerbela hadisesinde Yezit ordusunun 3.500 kişi, Hz. Hüseyin"in safında çarpışanların ise 70 kişi olduğunu kaydediyor.

Kerbela, neye mal olursa olsun "muktedir olmak" isteyen bir azgınlıkla mücadele etme biçimidir. Kerbela, "bir haksızlığı ortadan kaldırmak" için sayıya ve şartlara bakmaksızın "Biz buradayız" demenin en güzel örneğidir. Ve Kerbela "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" diyen Hz. Ali"nin oğlu Hz. Hüseyin"in "babasının izinde" bir evlat olduğunun göstergesidir.

Yanlış anlaşılmasın. Ben, Efendimiz(sav)"in torunu, Hz. Fatıma"nın ve Hz. Ali"nin evladı olmasa da Kerbela"da Hz. Hüseyin"in tarafını tutardım. Hatta farzımuhal Kerbela"ya yürüyen Yezit ve ailesi olsa, Kerbela"da onları çeviren ordu Hz. Hüseyin"in ordusu olsa ben Yezit"ten yana saf olurdum. Zira Kerbela hadisesinin "soyca üstünlük" ile bir alakası yoktur. Çünkü İslam"da "soyca üstünlük" diye bir mesele yoktur. Kerbela, dümdüz ve net şekilde "takvaca üstünlüğün" bir nişanesidir.

"Hüseyni" olmanın soyla bir alakası olmadığı gibi Sünni ya da Şii olmakla da uzaktan yakından alakası yoktur.

"Hüseyni olmak", haksızlık karşısında susmamayı, zalimin yanında-yöresinde değil tam karşısında konumlanmayı, meydan ortasına çıkarken sağına ya da soluna bakmamayı içerir.

"Hüseyni olmak", "Her gün Aşura, her yer Kerbela" sloganıyla kendini rahatlatmak yerine "Madem her gün aşura ve madem her yer Kerbela, ben bugün ve burada ne yapabilirim" sorusunu durmaksızın kendine sormayı gerektirir.

Yarın, İslam dünyasının hemen her köşesinde "Kerbela" hadisesi anılacak. "Vah vah Hüseyin vah" çığırışları ve gözyaşları ta arşa ulaşacak.

Benimse aklımda, son 3-4 senedir olduğu gibi, gene cevaplamakta zorlandığım sorular olacak.

"Mezhep asabiyeti" ile Beşşar"ın her türlü zulmüne çanak tutan, Suriye"ye gönderdiği paralı askerleri ile her gün Müslüman kanı akıtılmasını sağlayan adam "Hüseyni" midir?

Başvurduğu parti kendisini aday göstermedi diye birdenbire o partiye düşman kesilip bir başka partinin her eylemini desteklemeye başlayan oportünist Caferi liderden "Hüseyni" çıkar mı?

Aslı astarı olmadığını bile bile zalimler zalimi Yezit"e "sahabe" kalkanı giydirmeye kalkışan adamın "Hz. Hüseyin Efendimiz"i çok seviyorum" demesi inandırıcı mıdır?

Eline geçirdiği her fırsatta tüm Şia dünyasını "sapık", eline geçirdiği her fırsatta tüm Sünni dünyasını "alçak" ilan eden adamların Hz. Hüseyin"i ve onun yolunu anlama ihtimalleri var mıdır?

Ne diyordu Hz. Hüseyin: "Olup bitenleri görüyorsunuz. Dünyanın rengi değişti; tümüyle faziletten yoksun hale geldi. Yalnızca her iyiliğin tortusu kaldı. Dikkat! Görmüyor musunuz? Hak ve doğru, yerin altına gönderildi. Bilerek batıl işler peşindeler. Kötü gidişi önleyecek kimse kalmadı. Zaman, her müminin Allah uğrunda hakkı savunma zamanıdır. Şehit olmak istiyorum, zira zalimlerle bir arada yaşamak zulmün ta kendisidir."

10 yıl önce
Muharrem"in geldi ağam
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi