|
Uzmanlık gerektirmeyen bir Suriye yazısı

3 yıl önce bir otel lobisinde Selahattin Yusuf ile birlikte oturuyorduk. Masamızda Suriye uzmanı bir Suriyeli de vardı. Ben "Arap Baharı denilen şey, Suriye"ye de sıçrar mı" diye sormuştum. Cevap net gelmişti: "Asla sıçramaz. Çünkü Suriye, Türkiye ile birlikte hareket ediyor. Emin olun, bütün sorunlar bu birliktelikle çözülecek." Ardından da eklemişti: "Arap Baharı"nın arkasında Amerika ve emperyalist güçler var deniliyor. Defolsunlar oradan. Arap Baharı, Arap halklarının kendi başlarına gerçekleştirdikleri bir uyanıştır. Arap aleminde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Arap Baharı"nı bütün gücümüzle desteklemeliyiz."

Bu enteresan konuşmadan kısa bir süre sonra Suriye"ye gittim. Arap Baharı iyiden iyiye kızışmıştı. Büyükelçiliğimizdeki bir arkadaşım "Suriye"de hiçbir şey olmayacak abi. 600 sayfa reform raporu çevirdik Beşşar Esad için. Tamamını açıklayacak yakında" demişti. Gerçekten de o günlerde Beşşar televizyona çıkıp halkına sürekli, "hiçbir şey olmayacak, bu güzel ülkeyi birlikte değiştireceğiz. Reformları birlikte yapacağız" gibisinden şeyler söylüyordu. Sürekli de Türkiye ile olan dostluklarından söz ediyordu.

Sonra ortalık birdenbire karıştı ve Suriye, bugün gördüğümüz halin içine düştü.

1.000"inci gününe giren Suriye iç savaşında, "felaket düzeyi" günden güne artıyor. Yiyecek, yakacak ve giyecek sıkıntısı had safhada. İnsanlık, bir utanç tablosu olarak uzun yıllar unutamayacak Suriye"de yaşananları.

Aradan geçen 1.000 günün ardından benim sorum şu: Bazı Ortadoğu uzmanlarımız dişlerini nasıl saklıyorlar acaba? Öyle ya, "insan kanıyla beslenen yarı-insan" imgesinin uzun ve sivri dişleri olur; bu dişleri saklamak zordur.

Çocuklar, kurşunla değil donarak ölüyor artık. Açlıktan kedi köpek yeniliyor Suriye sokaklarında. Bunları konu edip dünya kamuoyunu Suriye"deki felaketi bitirmeye çalışmak yerine, Türkiye kamuoyunu "insani yardım için" ayağa kaldırmak yerine "Beşşar"ın eli güçleniyor" yazısı yazan uzmana "vampir" demeyelim de ne diyelim Allah aşkına?

Suriye"deki savaştan kaçıp gelmiş, mülteci olarak ülkemize sığınmış çaresiz insanlar hakkında "huzurumuzu kaçırdılar", "kaçakçılık yapıyorlar", "sokaklar dilenci doldu" ve benzeri cümleler yazanlara gazeteci mi diyelim yoksa merhamet duyguları kuruyup kalmış insan müsveddeleri mi? Hangisi yakışık alır sizce?

"Suriye"deki örgütler hangileridir ve orada neler olmaktadır" sorusunu sormaya tenezzül bile etmeksizin yapılan her şeyi "işte bu El Kaideciler böyle" sepetine dolduran uzmanlarımızdan söz ediyorum. Rusya"dan, Kuzey Kore"den, İran"dan, Lübnan"dan gelen paralı katiller hakkında tek bir satır yazmaya gerek duymaksızın "tabii, yurtdışından gelen muhalif savaşçılar" sakızını çiğneyip duran uzmanlarımızdan. Suriye"de savaşan muhaliflerin %92"sinin Suriyeli olduğunu görmezden gelerek "ilgili yerlerden madalya almayı" umuyorlar çünkü.

Beşşar denen manyağın, koca koca mahalleleri yok etmek kastıyla gökyüzünden varil bombaları boşaltması hakkında rızayı bari için tek satır kaleme almayan bu uzmanlarımız, ele geçirdikleri çeşitli videolarla "bakın bakın cihadistler kafa kesiyor" yaygarası koparmayı gayet iyi beceriyorlar. Esad"ın askerlerinin ya da paralı katillerin işkencelerini yazarlarsa elde ettikleri her şeyi kaybedeceklerinden korkuyorlar çünkü.

Çocukların donarak ölmesi haberleri için "bilmem doğru mu" yazmayı biliyor bu uzmanlarımız. İş, kimyasal silah kullanımına gelince de "aslında kimyasal silahı muhalifler kullanmış olabilir" diyerek yılan gibi tıslıyorlar.

Öyle büyük bir tezvirat var ki, akıl alacak gibi değil. Bölgeye gidip gelen, Suriye"deki durumu gayet iyi bilen arkadaşlarımız, kardeşlerimiz olmasa neredeyse inanasınız geliyor bu yalanlara.

Aklımda birçok soru var bu pabucumun uzmanlarına sorulabilecek.

Mesela "Suriyeli sığınmacılar çok büyük sorun" yazabilen çok sarışın bir Ortadoğu uzmanımıza "yarın öbür gün Suriye"deki Nusayriler aynı durumda kalsa ve Türkiye onlara da kapılarını açsa, gene de aynısını yazabilecek misin?" diye sorsam ne cevap alırım acaba?

Mesela çevirdikleri dizide Nusra Cephesini bir "canavar ordusu" gibi gösteren anlı şanlı televizyonumuza, "her fırsatta düşmanlığını izhar ettiğin İran"ın ekmeğine nasıl yağ sürdüğünün farkında mısın bunu yaparak" desem ne cevap alırım acaba?

Mesela Libya meselesinde "işte beklenen şanlı direniş, işte bir diktatörün sonu" yazan sayın uzmanımıza "aldığın maaş mı engel oluyor Suriye için de benzer şeyler yazmana" desem ne cevap alırım acaba?

Benim kafamın bastığı gerçek şu: Dünya "geri zekalı bir plan üzerinde anlaşana dek" Suriye bir toplu mezar olmaya devam edecek. Çocuklar donacak, anneler yanacak, şehirler yerle bir olacak. Pabucumun Ortadoğu uzmanları ise hizmet ettikleri odaklara "nasıl, görevimi çok iyi yapıyorum değil mi" diye yaltaklanmaya devam edecekler.

Ne diyordu Flaubert: "Suriye konusunda bir kez olsun adalet duygusuyla hareket etmeyen bu uzmanları gördükçe midem bulanıyor. Bunları "insan" olarak anacak tarihi ise reddediyorum."

10 yıl önce
Uzmanlık gerektirmeyen bir Suriye yazısı
Enerjide dışa bağımlılığı azaltmanın yolları: verimlilik ve tasarruf
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim