|
Zaten patlattın mı tekbirle patlatacaksın aga

Farkında mısınız bilmem? 28 Şubat'ın o tuhaf günlerinde kullanılan o tuhaf medya dili geri dönmeye, hortlamaya, hatta zombileşmeye çabalıyor. Gerçi 'aslında hiç vazgeçmemişlerdi ki' demek daha doğru sanırım, ancak son günlerde 28 Şubat haberciliğinin daha görünür olmaya çalıştığını da söylemek lazım.



İsterseniz birazcık geriden, Ensar Vakfı olayından alalım işi.



Doğrudur. Karaman'daki alçak herifin haberleri basında kendisine yer bulmaya başladığında Ensar Vakfı biraz şaşkınca karşıladı durumu. 'Bir örtbas çabası' deyip de haksızlık edemem, ancak çıkan krizi nasıl yöneteceklerine dair bocaladıkları da su götürmez. Ancak ardından ne oldu hatırlayalım. Ensar Vakfı, hızla toparlandı ve davaya 'müşteki' sıfatıyla müdahil oldu. Çocukları da, doğrudan İslamcı kimliği ile tanıdığımız, İHH'nın da avukatı olarak bildiğimiz Cihat Gökdemir savundu ve o alçak herif 508 yıl gibi muazzam bir ceza aldı bu davadan. Keşke bir yasal düzenlememiz olaydı da, kendisini darağacında görebileydik. Hâlihazırda Ensar Vakfı ve KAİMDER hakkında da bir soruşturma sürüyor. Gerek görülürse aleyhlerinde dava açılacak.



Hal böyleyken 28 Şubat kafalı medya ne yaptı biliyorsunuzdur. Ensar Vakfı'ndan baş- layarak bütün dindarları, hatta giderek AK Parti'ye oy veren bütün insanları 'tacizci-tecavüzcü' ilan etmeye vardırdılar işi.



Çocuk tacizi-tecavüzü konusunda duyarlı olmak için dindar olmaya, sosyalist olmaya, bilmem ne olmaya hiç ihtiyaç olmadığını, mesele çocuk tacizi-tecavüzü olunca bu lanetli eylemi yapan dışında tüm insanlığın bu alçaklığa karşı birleşeceğini bu medya bilmiyor mudur sizce? Elbette biliyordur. Hem de tabiri caizse 'domuz gibi biliyordur.'



Ama ne yapsınlar? Görevleri bu.



28 Şubat'ta toplumun bütün dindar kesimini Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz, Fadime Şahin gibi isimler üzerinden yıpratmaya çabalayan medya, bugün niçin boş dursun ki?



Bu 28 Şubat medyacılığının son örneğini, Cumhuriyet Gazetesi'nde gördük malum. Ve nedense hiç şaşırmadık. Devletin sırrını pazarlamaktan imtina etmeyen bir gazetede ahlak, vicdan falan aramak beyhude olacaktı zira.



Efendim, mezkur gazetenin 28 Nisan 2016 nüshasında sürmanşeti 'tekbirle patlattı' ibaresi süslüyordu. Bursa'da yapılan alçak terör saldırısını gerçekleştiren teröristin kendisini tekbir getirerek patlattığı iddia ediliyordu haberde. Üstelik bu bilgi de 'görgü tanıkları'na dayandırılıyordu.



Ne oldu dersiniz? Bursa'daki eylemi TAK, yani PKK'nın klonu olan o örgüt üstlendi. Yani amiyane tabirle Cumhuriyet'in tekbir balonu fena patladı.



Fakat ne gam? Cumhuriyet Gazetesi, kendisini Can Dündar ve ekibine kaptırdı kaptıralı yapmayı en iyi bildiği işi yine yapmış oldu işte. Bir terör eylemini 'kimin yaptığı' üzerinden bile toplumdaki o keskin ayrışmayı köpürttü yani.



Soru şu: Bursa'daki alçaklık eylemini DAEŞ gerçekleştirse ve mesela Yeni Şafak bunu görgü tanıklarına dayandırarak 'biji Apo diyerek patlattı' başlığı ile haber yapsa ne olurdu?



Ya da asıl soru şu: Biri Bursa'yı tekbirle havaya uçurduğunda ellerini ovuşturması kesin olan 28 Şubat zombileri, başka biri Bursa'yı 'biji Kürdistan' diyerek havaya uçurduğunda ve bu ortaya çıktığında 'tüh' diyorlar mı demiyorlar mı?



Daha önce çok kez söyledim. Türkiye'de her şey olabiliyorsunuz, ama asla rezil olamıyorsunuz. 'Yasin Börü ismini hiç duymadım, duysam ona da üzülürdüm' diyen gazetecimiz dahi hala saygınlığını koruduğuna göre…



Ezcümle… Sevgili Cumhuriyet Gazetesi, tekbir bizim için çok kritik önemde, çok hayati bir kelimedir. Siz şimdi bilmiyorsunuzdur. Bakmayın İsmet İnönü'nün 'tanrı uludur' diye çevirttiğine. Türkçe 'Allah en büyüktür' demektir. Hatta bir şair çevirisine başvurursak 'Allah başka büyüktür' manasına da gelmesi mümkündür. Ve biliniz ki, bu ibarenin hayatiyetine inanan insanların tamamı için tekbir, masum insanların katledilmesinde kullanılabilecek bir ibare değildir. Hiç olmamıştır ve asla da olmayacaktır.



Biliniz ki tekbir ile terörü eşitleme çabanız, dindar insanlarla terörü eşitleme çabanız, hatta bunu görgü tanığı uydurarak yapma gayretiniz gözü olanın gözünden kaçmamaktadır. Gözümüzden kaçmayan bir başka unsur da 'rezil olmayı' dahi göze alarak bir takım efendilere hizmet etmeye and içtiğiniz gönüllü ev köleliğinizdir.



Şükür ki inandığımız yüce din, köleliği tedricen ortadan kaldıracak iradeyi ortaya koymuştur. İnşallah, sizin köleliğinizi kaldırmak da gün gelir bize nasip olur.



Ne diyordu Yunus Nadi: 'Kurduğum gazetenin düştüğü hallere bak yeğenim. Bin türlü kusur işlemiş olsam dahi asla bunlar gibi ne idiğü belirsiz odaklara kuyruk olmaya yanaşmazdım. Devir çok değişti çok.'


#28 Şubat
#Cumhuriyet Gazetesi
#DAEŞ
#Ensar Vakfı
#Cihat Gökdemir
8 yıl önce
Zaten patlattın mı tekbirle patlatacaksın aga
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler