|
Aslında gerçeği sen de biliyorsun
Bu ülkede olan her şeyin farkındasın aslında. Bilmeden, anlamadan, görmeden hiç bir şey yapmadın. Gerçeği sen de biliyorsun.

Aslında Tahir Elçi gerçeğini

sen de biliyorsun

Tahir Elçi'yi öldürenin, Türkiye düşmanı olduğunu, bu millete hasım olduğunu, ülkenin huzurunu hedef aldığını sen de biliyorsun. Bu cinayeti PKK ya da başka örgüt, Jitem ya da başka karanlık odak, kim yapmışsa bu ülkeye zarar vermek için yapmıştır, bunun sen de farkınasın. Ancak sırf iktidarı yıpratmak için, AK Parti'ye bir kez da saldırmak için, Erdoğan'ı Kürtlerin gönlünden biraz daha uzaklaştırmak için gerçeği konuşmadın, gizledin, söylemedin. Tahir Elçi, Türklerin ve Kürtlerin sevdiği bir adamken, onu PKK bayrağına sarıp, suçu devletin üzerine atan, Kürtleri biraz daha bu ülkeye yabancılaştırmak isteyenlerin emellerine alet oldun.

Ne devletin, ne hükümetin, ne Erdoğan'ın ne AK Parti'nin böyle bir cinayeti onaylamayacağını bildiğin halde, öfken ve nefretin yüzünden tersini söyledin.
'Türkiye'nin düşmanı katiller Elçi'yi öldürdü' diyemedin, 'Kürtlerin düşmanı katil devlet Elçi'yi öldürdü' diyenlerle aynı safta yer aldın. Bunu da biliyorsun.

Aslında Cemaat gerçeğini sen de biliyorsun

Cemaatin gerçekten de büyük bir tehlike olduğunu, devleti ele geçirmeye çalıştığını, sen dahil, bu ülkede adı duyulmuş herkesi dinlediğini, fişlediğini ve karanlık odalarda sakladığını sen de biliyorsun. Ne gazetesinin, ne televizyonunun, ne holdinglerinin asıl işini yaptığını adın gibi biliyorsun.

Hepsinin amacının, Gülen'in büyülü sözleri, korkutucu hayalleri ve karanlık ilişkilerine hizmet etmek olduğunun farkındasın. Ama kapatılan gazetesini, kayyum atanan holdingini, örgüt üyesi gibi davranan savcısını, polisini, gazetecisini savunuyorsun. Bunu sırf iktidara olan kinin, Erdoğan'a, AK Parti'ye olan öfken nedeniyle yapıyorsun.


Bu kirli niyetini, 'vicdan, özgürlük, adalet' gibi, en masum kavramlara sarıp, sarmalayarak gizliyorsun. Cemaatin bu iktidarı devirmesini, Erdoğan'ı hapse attırmasını, sonra da Cemaati yeni gelen iktidarın yok etmesini canı gönülden istiyorsun. Bunu da biliyorsun.

Aslında MİT tırları gerçeğini sen de biliyorsun

O MİT tırlarını Cemaatin bir pususu olduğunu, illegal bir eylem olduğunu, Türkiye'yi dünya kamuoyunda zora sokacak bir tuzak olduğunu başından beri biliyordun. O tırların IŞİD'e gitmediğini, bunun, tüm dünyadaki büyük devletlerin yaptığı gibi, ulusal güvenlik ve çıkarları koruma operasyonu olduğunun farkındasın.

Cemaat tüm dünyaya, 'Türkiye IŞİD'e yardım ediyor' diyerek bu tırları örnek gösterdiğinde, bunun yalan olduğunu söylemeye cesaret edemedin. Can Dündar, bu tırların fotoğrafını, videosunu, belgelerini yayınlarken tüm bunların farkındaydı, kanunda suç olduğunu biliyordu. Bunu 'gazetecinin habercilik görevi' olarak yapmadığını, bir nefret ve AK Parti'den intikam almak amacıyla yaptığını sen fark ettin aslında.

Gerçeğin ne olduğunu bildiğin halde, 'basın özgürlüğü, fikir hürriyeti, gazetecinin gerçekleri yazma aşkı, mesleğin misyonu' diyerek Cumhuriyet Gazetesi'ne destek oldun. İçinde kaynayıp duran 'öç alma canavarı', Can Dündar'ın manşetiyle can buldu, hayat buldu, bunu sen de biliyorsun.

Tüm dünyada ve halen Putin'in dilinde, 'Türkiye IŞİD'e yardım ediyor' diye haberler ve iftiralar yükseliyorsa, işte bu kumpas yüzünden olduğunu biliyorsun ama yine de susuyorsun.

IŞİD Erdoğan'ı 'kafir' ilan ettiğinde, Suruç ve Ankara'yı kana buladığında, Türkiye'ye düşmanlık ettiğinde bile, sen, 'Türkiye IŞİD'e destek veriyor' demeye devam ettin. Bunu yaparken zerre kadar vicdanın sızlamadı, geceleri rahat uyudun. Bunu da biliyorsun.

Aslında diktatörlük gerçeğini sen de biliyorsun

'Türkiye'de diktatörlük var, basın özgürlüğü yok, hukuk yok, güvenlik yok' derken, elinin altında duran mizah dergilerinde, muhalif gazetelerde, televizyonlarda hükümete, Başbakan'a ve Cumhurbaşkanı'na yönelik en sert eleştirileri de bir yandan okuyordun. Onların aslında eleştiri değil, hakaret olduğunu, insanın kişiliğini, inancını, ailesini, çocuklarını hedef alan, kurşuna dönmüş cümleler olduğunu sen de biliyordun.

Bu cümlelerin daha hafifini gazetenin patronuna yöneltenlere açılmış davaları, 'hukuka sığınma' olarak görürken, aynı kanun maddesinden Cumhurbaşkanı'nın açtığı davaları, 'basına vurulmuş darbe' olarak gördün. Sen de biliyorsun ki daha fazla basın özgürlüğü değil, 'daha fazla küfretme özgürlüğü' istiyorsun. Bu küfrün de sana değil, sadece hasımlarına yapılmasını istiyorsun.


Bu ülkede diktatörlük olmadığını, 7 Haziran'da milletin AK Parti'yi sarsacak kadar sert tepki verdiğini ve bu tepki karşısında Erdoğan dahil, herkesin, 'milletin kararına karşı çıkılmaz' dediğini sen de gördün. O zaman diktatörlük söylemini kılıfına koymuşken, 1 Kasım'da yeniden 'diktatörlük var' çığlığı atmanın komik kaçtığını artık sen de biliyorsun.

Aslında Türkiye gerçeğini sen de biliyorsun

Gerçeği söylemek, konuşmak, itiraf etmek herkesin harcı değildir. AK Parti'nin hatalarını, yanlışlarını, İslamcıların kusurlarını, dindarların günahlarını, milletin tercihlerini eleştirmek, konuşmak her zaman hoşuna gider.
Ancak hiçbir zaman kendini eleştirmezsin, patronuna söz söyletmezsin, beslendiğin güç merkezlerine tepki vermezsin, mahallenin baskısına direnmezsin, hakkı söylemezsin.

Aslında 'mış gibi' bir demokrat olduğunu, 'mış gibi' cumhuriyetçi olduğunu, 'mış gibi' tarafsız olduğunu sen de biliyorsun. Demokrasi'nin 'göbeğini kaşıyan adama' fazla geldiğini, bir çobanla mankenin oylarının aynı olmasına itiraz ettiğini, AK Parti'ye yüzde 50 oy vermiş milletin 'aptal' olduğunu hep içinden geçirdin.

Sen de biliyorsunuz ki, senin devrin kapanmak üzere. Sen de biliyorsun ki, elindeki sermaye, medya, finans, uluslararası ilişkiler gücü yavaş yavaş gidiyor. Bu ülkenin ve milletin kaderine artık hükmedemediğini görüyorsun. Anadolu çocuklarının, bu ülkenin kaderine yön vermesini kabullenemiyorsun. Tüm isyanın, tüm kavganın, tüm öfkenin aslında bu yüzden olduğunu sen de biliyorsun, biz de biliyoruz.
#Tahir Elçi
#diktatörlük
#sermaye
#medya
#finans
8 yıl önce
Aslında gerçeği sen de biliyorsun
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’