|
Hesap vermek
Taksiciden gazeteciye, sandık müşahidinden siyasetçiye kadar, 'nasılsa herkesin yaptığı yanında kar kalıyor' diyerek, tam bir kaosa sürüklüyorlar ülkeyi. Bu kadar sorumsuz, cüretkar, akla ziyan davranışlar, konuşmalar ve eylemlerin tek bir sebebi var: Kimse yaptıklarından dolayı hesap vermiyor.

Siyasetçinin sorumsuzluğu

Geçen hafta yaşananlar artık isyan ettirdi herkesi. Tel Abyad çatışmasında, HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, basın toplantısı düzenleyip, teröristler Türkiye sınırından girip Kürtleri öldürdü diyerek, Türkiye'yi IŞİD terör örgütüne destek olmakla suçladı. Bir de üstüne, zekamızla ve mantığımızla alay eder gibi, “değilse, hükümet aksini ispatlasın” dedi. Sonunda kendi örgütü, YPG sözcüsü Redur Halil çıkıp Yüksekdağ'ı yalanladı, IŞİD Türkiye'den girmedi dedi.

Peki ne oldu sonra? Yani ülkede iç savaş çıkartacak kadar tehlikeli, bu tahrik edici açıklamadan sonra ne oldu? Bu yalan ve iftirayı atan siyasetçi adalete hesabını verdi mi? Hayır. Peki kendi partisi hesap sordu mu? Hayır. Partililer, seçmen ya da onu destekleyen medya bir hesap sordu mu? Hayır. Yaptığı yanına kar kaldı.

“Terörist Türkiye” etiketi

Bu açıklamayla beraber, “Terörist Türkiye” diye bir etiket açıldı Twitter'da. Tüm dünyaya, Türkiye'nin IŞİD'i destekleyen bir ülke olduğu ilan edildi. Saatlerce, her dilden, binlerce tivit atıldı. Fotoşoplu sahte fotoğraflar, asılsız katliam haberleri, insanları isyana çağıran duyurular... Ülkenin bayrağına, dinine, devlet başkanına, yöneticilerine ağza alınmayacak küfürler, hakaretler, tehditler... kiminin adı sanı belli, bu insanların kampanyası iki gün boyunca durmadı. Sonunda ne oldu? Hiçbir adli soruşturma, kavuşturma, gözaltı olmadı. Yani adaletin önünde kimse hesap vermedi, yaptıkları yanlarına kar kaldı.

Gazeteler manşet attı, köşe yazarları yazı yazdı, televizyoncular ekranlarda anlattı, tivit attı ve hepsi Türkiye'nin teröre destek verdiğini dünyaya şikayet etti. Kendi ülkesini, kendi devletini, kendi milletini, yalan ve iftiralarla dolu suçlamalarla dünyaya şikayet etti. Paralel Örgütün Beyaz Saray muhabiri, bu kampanyaya ve o siyasetçinin açıklamalarına dayanarak, “Türkiye'yi terörist ülke listesine alacak mısınız” diye soru sordu sözcüye. Sonunda ne oldu? Bir medya sahibi, bir medya yöneticisi, bir vidan sahibi hesap sordu mu? Hayır. Hukuk bir hesap sordu mu? Hayır.

Medya dibe vurmuş durumda

Gazetecilik mesleğini bitiren, insanların güven duygusunu yerle bir eden, yalan ve asılsız haberler her gün havada uçuşuyor. Tekzipler, mahkeme kararları ve düzeltmelerin bir anlamı kalmadı, kimse yüzüne bakmıyor. 'Sarayda altın klozet var' diye yalan atıyor birisi, hükümete muhalif gazeteler manşet yapıyor, siyasetçi diline doluyor. Sonunda iddianın yalan olduğu ortaya çıkınca kimsenin umurunda bile olmuyor, yüzü bile kızarmıyor. ODTÜ mezuniyet töreninde öğrenciler altın klozet maketini yapıp, ülkenin Cumhurbaşkanına küfrederek, diplomalarını alabiliyor. Üç kuruşluk masayı, milyonluk diye uyduran, Saray'ın her şeyini yalan, dolanla illegal gibi gösteren aynı ekibe ne oluyor sonunda? Hesap soran var mı? Bir mahkeme de ifade verdiler mi? Hayır. Onlar hala saygın Mimarlar Odası, saygın gazeteci/televizyoncu/yazar, siyasetçi diye geçiniyorlar. Peki söylenen yalanlar ve ortaya çıkmayan adalet ne olacak?

Algıda suçlu, gerçekte masum insanlar

Masum insanlara atılan iftiralar, çamurlar o denli ahlaksız, o denli yoğun ki, artık kimse yalanlamıyor, mahkemeye gitmiyor bile. Zira aylarca, yıllarca sonra verilmiş bir mahkeme kararının anlamı yok. İnsanlar kamuoyunda suçlu ilan edilir, ülke terörist diye suçlanır, 'katil devlet' diye bağırılır ve algı oluşturulur, sonra uğraş ki, o algı yalandı demeye.

Tüm bunlar insanların adalet duygusunu öldürüp, hesap verilmez bir ülkede yaşadığını hissettiriyor.

O yüzden başarısız olmuş siyasi partilerde kimse hesap sormuyor, istifa etmiyor.

O yüzden terör örgütü tarafından zorla başka partiye oy verdirilir, adaylar vurulur, seçmen dövülür.

O yüzden, “Küçük Baba” dedikleri kişi, birini yaralar, sonra serbest kalır, aynı gün kız arkadaşını döverek öldürmeye kalkar, insanları tehdit eder.

O yüzden taksici müşterisini döver, yol verme tartışmasında insanlar birbirini boğazlar, kadınlar yol ortasında vurulur, doktorlar hastaneden bıçak zoruyla kaçırılıp, mafya babası tedavi ettirilir.

Adaletin yoksunluğu insana cinnet hali doğurur.

Adalet ve güvenlik tüm mesele

Toplumu ayakta tutan iki temel direğimiz sarsıldı. İnsanlar, özellikle Doğu ve Güneydoğu'da kendilerini güvende hissetmiyor. Mahkemelere, savcılara, hakimlere güvensizlik artıyor her geçen gün. Paralel Örgüt, adalet ve güvenlik sistemini tamamen felç etmiş durumda. Ancak devlet de, en temel vazifesi olan bu iki direği, adalet ve güvenli sistemini yeniden güçlü hale getirmek için yavaş kalıyor.

Herkes hesap vermeli. Yanlış yapan her kimse, hangi suçu işlediyse bunun hesabını vereceğini bilmeli. Devlet, hükümet, partiler, sivil toplum örgütleri, gazeteler, televizyonlar, kurumlar... hata yapandan, başarısız olandan hesap sormazsa, adaleti tesis etmezse, insanlar adaleti başka yerde, başka şekilde aramaya başlar sonra.
#Terörist Türkiye
#Tel Abyad
#Figen Yüksekdağ
9 years ago
Hesap vermek
Kara dinlilerle milletin savaşı
Nenelerden oluşan ‘gece ordusu’
Paranızı çarçur ediyorsunuz, bir Kaddafi kadar bile olamadınız
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?