Birincisi, dünyadaki büyük değişim, siyasi liderleri daha önemli hale getirecek. Birlikler dağılıyor, sistemler çöküyor, bir sarsıntı var. Bu kriz anlarında ancak güçlü liderler ülkelerini düzlüğe çıkarabilir.
İkincisi, bu sarsıntıdan ülkemiz de etkileniyor. Ayrıca yapılacak Anayasa değişikliği sonrasında ancak güçlü liderler Cumhurbaşkanı olabilecek. Sistem zayıf, pasif insanların ülkeye liderlik etmesine müsaade etmeyecek.
Soruyu şimdi tekrar düşünelim. Liderlik kalibresini en çok ne etkiler? Üç madde sıralayın mesela.
Eminim aklınızdan çok şey geçmiştir. Vizyon sahibi olmak, bilgili olmak, iyi yönetici olmak, teşkilatçı olmak, halkın sevdiği biri olmak... gibi.
Krizler, büyük olaylar, büyük dönüm noktaları insanın üzerinde çok şiddetli basınç uygular. O basınç bazen insanlarda zihnin kilitlenmesine, aklın durmasına neden olur. Bu yüzden de doğru kararlar verilemez. İşte bu insanlar siyasette lider olmaz, hatta başarılı da olamazlar.
Vizyon sahibi ekip kurabilirsiniz. Çok iyi teşkilatçı kadro kurabilirsiniz. İyi yöneticileri ekibinize alabilir, kurumları yönettirebilirsiniz. Yani hepsi dışarıdan temin edilebilir.
Ancak bir ülkede büyük bir kriz varsa, büyük bir olay olmuşsa, en yüksek basınç, bu ekiplerin değil, liderin üzerinde olur. Lider bu anda doğru karar veremezse, ekibinin varlığı hiçbir işe yaramaz.
Bu yüzdendir ki, siyasetçi kriz anlarında test edilir. O krizin yarattığı basınç altında doğru kararlar verebiliyorsa, ülkesine liderlik edebilir.
Çok yüksek basınçların oluşacağı bir döneme giriyoruz. Savaşlar çıkıyor. İnsanlar ölüyor. Milyonlarca kişi mülteci konumuna düşüyor. Terör her yanı yakıp, yıkıyor. Avrupa Birliği, yılların ticari birlikleri, paktlar dağılıyor. İttifaklar, müttefikler, dostluklar, düşmanlıklar değişiyor.
Böyle zamanlar insanların üzerinde çok yüksek baskı uygular. Bir çoğumuzun yaşadığı depresyon işte bu basınç yüzünden olur. Depresyonda olan insanlar sağlıklı karar alamaz.
Avrupa Birliği'nin şu andaki en büyük sorunu budur. Birliğe liderlik edecek bir isim yok. En güçlü siyasetçi şu anda Merkel. O da paranın gücüyle sözünü dinletebiliyor. Churchill gibi, De Gaulle gibi, Thatcher gibi güçlü karakterler çıkaramıyor artık Avrupa.
ABD de aynı sıkıntıdan dolayı bu hale geldi. Obama silik başkanlık tarzı yüzünden, bırakın dünya liderliğini, kendi ülkesine bile liderlik yapamadı.
Trump bu yüzden seçildi. Agresif, sert, hırçın... Aynı özelliklere sahip, Le Pen Fransa'da, Fano Avusturya'da, May ve Farage İngiltere'de yükselişte bu yüzden.
Batı'da halk eski silik siyasetçilerden bıktığı için bunları seçiyor.
siyasetçilerin ne kadar başarılı olduklarını, krizlerle karşılaştıkça göreceğiz.
O nedenle önümüzdeki günlerde siyasette büyük değişimler olacaktır. Halkın seçebileceği bir Cumhurbaşkanı demek, sol siyaset yapanların kabusu olacak bence. Ya değişecekler ya da ömür boyu idarenin başına geçemeyecekler.
Şunu da not edelim bir kenara: Güçlü liderlik özelliği taşıyan Cumhurbaşkanı demek, partilerin liderlerini de değiştirecektir. Ya da parti başkanı ayrı, devlet başkanı ayrı kişiler olacak. Göreceğiz.
Her insan gibi onunda hataları, yanlışları vardır. Bunları düzeltirse, daha büyük bir lider olur.
Lakin dünyanın içine girdiği bu türbülansta, bölgemizi kasıp kavuran bu krizlerde, Türkiye'nin Erdoğan'ın liderliğine ihtiyacı var. Bu gerçeği görmek, hakkını da teslim etmek lazım.