|
Terörle mücadelede üçüncü yol
Terörle mücadelede ciddi bir değişim yaşanıyor, bunun üzerinde durmalıyız. Bu, Avrupa'nın yaşadığı tecrübeden çok farklı bir tecrübe olacağa benziyor.

Avrupa'da yakın döneme kadar, farklı terörle mücadele örnekleri yaşandı biliyorsunuz.
İngiltere-IRA, İtalya-Kızıl Tugaylar, İspanya-ETA gibi. Tüm bu çatışma ve mücadele ortamlarında iki politika birbiriyle karşılaştırıldı hep: Güvenlikçi ve özgürlükçü politikalar
.

Özgürlükçü-güvenlikçi politika çekişmesi

Teröre karşı verilen mücadelede daha fazla askeri ve güvenlik tedbirleri uygulandıkça özgürlük alanları daraldı. Daha fazla özgürlükçü politikalar uygulandığında da güvenlik zafiyeti oluştu
. Güvenlik-özgürlük paradoksu bugün Amerika dahil, hala en çok tartışılan konuların başında gelir. Dünya Ticaret Merkezi'ne yapılan 11 Eylül saldırısından sonra ABD'nin nasıl özgürlükleri kısıtladığı, güvenliği nasıl abarttığını hatırlayın.

Türkiye, 40 yıla yakın süren terörle mücadelesinde daha çok güvenlikçi politikaları uyguladı. AK Parti iktidarından önce, sadece Turgut Özal özgürlükçü politikaları tartıştı, ancak onları hayata geçirmeye ömrü vefa etmedi.

Terörle mücadelede paradigma değişimi

AK Parti iktidarının başlattığı reformlar içerisinde, gelecek yıllarda en çok konuşulacak konulardan biri, Kürt sorununun çözümüne yönelik uyguladığı özgürlükçü politikalar olacaktır.
Şeyh Sait İsyanı'nı başlangıç olarak alırsak, cumhuriyet döneminde Kürt meselesine en reformcu ve özgürlükçü yaklaşan iktidarın, Erdoğan dönemi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır
.

Belki de dünyanın yaşadığı paradoksu biz de yaşadık, özgürlük alanları artırıldıkça, güvenlik alanında bir zafiyet oluştu ve bunun sıkıntısını yaşıyoruz şimdi.
Yine de çözüm süreci, devletin bir paradigma değişimi olarak değerlendirilebilir
. Zira bir çok karar, Milli Güvenlik Kurulu kararları olarak alındı ve uygulamaya kondu. Aksi de düşünülemez, devletin kırk yıllık güvenlikçi politikaları başka türlü değiştirilemezdi.

PKK'nın diğer örgütlerden farkı

PKK'nın, Avrupa'da görülen terör örgütlerinden farklı olarak, ciddi bir uluslararası bağlantısı olduğu aşikar. IRA'nın, ETA'nın, Kızıl Tugaylar'ın o dönemde, bu denli uluslararası bağlantıları olduğu, onların etkisinde kaldığı söylenemez
. Belki de bu açıdan PKK, hiçbir zaman, çözüm sürecini tam olarak istemedi, isteyemedi.
Hep HDP'nin PKK vesayetinde kaldığı, özgür iradesinin olmadığı söylendi, ancak PKK ve Kandil'in de başka ülkelerin vesayetinde olduğu konuşulmuyor
.

PKK'nın 11 Temmuz'da ateşkesi bozmasından sonra yeniden alevlenen çatışmada, devlet belki de tarihinde ilk defa, yerli istihbarat (MİT) kullanarak ve ABD'ye haber vermeden başlattığı sınır ötesi operasyonla büyük bir kayıp verdirdi PKK'ya. Bunun önemli bir dönüm noktası olduğunu bir yere not edin.

Terörle mücadelede üçüncü yol

Burada çözüm sürecinin rafa kalktığı ilan edildiğine göre, yeniden güvenlikçi politikaya dönüldüğü söylenebilir. Ancak bu doğru değil.
Herkesin dilinde dolaşan, Doksanlı yıllara dönüş, sadece PKK açısından yaşandı aslında
. Yani, terör estirdi, güvenlik kuvvetlerine saldırdı, sivil öldürdü, şiddet uyguladı. Ancak devletin Doksanlı yıllara döndüğünü söylemek doğru olmaz.


İlk defa hem güvenlikçi, hem de özgürlükçü politikalar aynı anda uygulanıyor diyebiliriz. Güvenlik kuvvetleri artık, her gördüğü Kürt kökenli vatandaşı potansiyel terörist olarak görmüyor
. Şehir ve ilçe merkezlerinde silahlı çatışmalar olmasına rağmen, sivil vatandaşlara zarar vermemek için çok hassas davrandılar. Ancak güvenliği sağlamak için de ısrarla mücadele ettiler. Belki bunu propaganda olarak değerlendiren olacaktır, ancak bu dönemde karşılaştığımız bir başka konu bunu doğrulayacak, anlatayım.

İlk defa PKK'ya direnen bölge halkı

PKK, sanırım 6 ya da 7 defa “serhildan”, yani halk ayaklanması çağrısı yaptı, son 3 ayda. Hiçbiri karşılık bulmadı
. Son olarak okulları boykot çağrısı yaptı, çocukları okula göndermeyin dedi, bu da karşılık bulmadı. Onlar da tutup bir okula bomba koydular. Bu, son 40 yılda ilk defa karşılaşılan ciddi bir durum.
Kürt kökenli vatandaşlar, PKK'ya destek vermiyor, bilakis direniyor. Bunun çok önemli bir değişim ve farklılık olduğunu görmeliyiz.

Sanırım gelecek dönemlerde, devletin terörle mücadelede paradigma değişimini ve Kürt halkının kendi adına savaştığını söyleyen bir örgütü reddetmesi üzerinde daha çok durulacak.

Terörle mücadele literatüründe
, güvenlikçi-özgürlükçü politikalara, üçüncü bir yol daha eklenmiş
oluyor bu sıralar
.
Kanaatimce
buna terörle mücadelede
Türkiye tecrübesi denecektir
gelecekte
.
#terörle mücadele
#kürt vatandaşlar
#pkk
8 yıl önce
default-profile-img
Terörle mücadelede üçüncü yol
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti