|
‘Brüksel şoku’ uyandıracak mı, uyuşturacak mı?
Küresel terör tehdidinin uluslararası siyasetin gündemine girdiği günden bu yana, Avrupa Birliği ve NATO'nun merkezi olarak,
Brüksel'in en iyi korunan şehirlerden birisi olduğu ve ciddi istihbarat topladığı
bir gerçek. Buna rağmen,
, Brüksel'i derinden yaraladı.
Korkum, endişem şu;
Avrupa Birliği yetkilileri, Avrupa'nın başkenti konumundaki Brüksel'in maruz kaldığı terör saldırılarından ne tür bir mesaj çıkaracaklar, ne tür bir anlam yükleyecekler?
Avrupa ve Batı'da '
İ
slamofobi'nin
tırmanışına göz mü yumacaklar; bu konunun halkı bir endişe olduğunun altını mı beslemeyi tercih edecekler;
ya da, tersine
, 30 yıldır teröre karşı her boyutta mücadele veren Türkiye'yi anlamaya mı çalışacaklar;
bu terör saldırılarının dayanağını oluşturan direkt ve dolaylı hataları mı gözden geçirecekler
ve
Türkiye'nin AB'nin güçlü bir üyesi olmasının, bugün her şeyden daha önemli olduğunu mu
idrak edecekler?


Son 30 yıllık deneyim, Brüksel'de patlayan bombaların Avrupa Birliği'ni, Avrupalı siyasetçileri ve bürokratları 'uyandırmak'tan çok, 'uyuşturmak' yönünde daha büyük risk taşıdığına işaret ediyor.

Sizler, Türkiye'nin tam üyeliğine yönelik müzakere başlıklarını hızlandırmak yerine, AB tarafının Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin vetosuna yönelik bahanelere daha fazla sığınabileceğini ve Türkiye ile varmaya çalıştıkları anlaşmayı zaten fazlasıyla baltalamış iken, 'ipe un sermeye' kalkabileceklerini düşünüyor musunuz?

Yunanistan Başbakanı Çipras'ı İzmir'de ağırlıyoruz; uzunca bir yıldan sonra, artık Türkiye ile Yunanistan arasında yepyeni bir döneme işaret ediyoruz ve aynı Çipras diyor ki “biliyor musunuz ki, 10 gün Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile sessiz bir diplomasi yürüterek, Türkiye'nin bir çok 'afaki' talebini engelledik”.

Yani, Orta Doğu'daki siyasi kaos, mülteci sorunu ve insanlık trajedisinin küresel boyutlarını göz ardı eden, anlamayan ve 50 yıldır aynı siyasi kısırdöngünün içinde debelenen bir Avrupa. Avrupa ile ilişkilerde ne kadar umutlu olalım?


'Bu bir savaştır'


Brüksel'deki saldırıların, AB üyesi ülkelerde sebep olduğu şok, ülkelerin hükümetlerini güvenlik toplantılarına zorluyor. Fransa İçişleri Bakanı 'bu bir savaştır' açıklaması yapıyor; terör riski en düzeye çıkarılıyor.

Peki, AB kanadının ifade ettiği savaş kiminle olacak? Tüm İslam Alemi'ne savaş mı açmayı düşünüyorlar?

Dünya ekonomisindeki mobilite, insanların seyahat ve ifade özgürlükleri korunabilecek mi?

Türkiye, tek başına terörle mücadele ederken

, kendisine yönelik her türlü tuzak ve kumpastan kurtulmaya çalışırken,

'ifade özgürlüğü', 'seyahat özgürlüğü' demesini biliyorlar.

Peki, terör tehdidiyle 30 yıldır mücadele eden Türkiye, demokrasi ve insan hakları alanında pozisyonunu iyileştirmek konusunda ciddi bir çaba ortaya koyarken,

AB tarafı, özgürlükleri koruyarak terörle mücadeleyi başarabilecek mi? Yoksa, '

İ

slamofobi' algısına yenik mi düşecek?


Amerika Birleşik Devletleri'nin San Bernardino şehrinde terör örgütü DAEŞ sempatizanı Rizwan Farook ile eşinin geçtiğimiz aralık ayında düzenlediği silahlı saldırıda 14 kişi ölmüştü. ABD Federal Soruşturma Bürosu

FBI, San Bernardino saldırısının failine ait iPhone marka telefonun deşifresi için üretici Apple'ın kapısını çalmıştı.

Telefonun şifresini kırması halinde bunun bütün iPhone kullanıcılarının kişisel verilerine erişim yolunu açacağını savunan Apple ise bu talebi reddetmişti. Davalık olan taraflar arasında bugün görülmesi beklenen duruşma, FBI'ın isteği üzerine ertelendi.

Uzmanlar, duruşmanın ertelenme talebinin bir nedeninin FBI yetkililerin, ihtiyaç duydukları yazılımı geliştirmiş olabilecekleri ihtimaline bağlıyorlar.

Terör örgütlerinin kullandıkları teknolojik imkanlar, insanların anayasal özgürlükleri ile, güvenlik birimlerinin istihbarat ihtiyaçları arasında sıkışıyor.

Dünyanın kimi önde gelen ülkeleri, önüne gelene 'demokrasi' dersi verirlerken, artan küresel terör tehdidi ile nasıl mücadele edecekler?


Teröre 'uluslararası' tanım


Gelinen nokta, daha fazla vakit kaybetmeden, Birleşmiş Milletler çatısı altında,

tüm ülkelerin destekleyip kabul edecekleri bir ortak, küresel ölçekte 'terör tanımı'nın gerekliliğini bir kez daha öne çıkardı.

Terörle mücadele başarının önemli sac ayaklarından birisi, ülkelerin keyfine bırakılmaması gereken ortak bir terör tanımıdır.

Bunun yanı sıra, Interpol gibi, terörle mücadele ve uluslararası istihbarat paylaşımı adına yeni bir güvenlik kuruluşu da düşünülebilir.

Bugünkü terör örgütleri, bir dönem bambaşka gerekçeler ile güçlenmelerine yardımcı olmuş veya göz yummuş bir çok ülke güvenlik ve istihbarat birimlerinin 'terörle mücadele' yöntemlerini ezbere bilmekteler.

Terörle mücadele, bu yönüyle bugünkü düzeyinden çok daha sofistike bir müdahale mekanizmasını gerektiriyor. Umarız ki, Batılı ülkeler bu saldırılar karşısında 'uyuşmak' yerine, 'uyanma'yı tercih ederler.



#Küresel terör
#terör tanımı
#Rizwan Farook
#Avrupa Birliği
#nato
#İslamofobi
#Birleşmiş Milletler
8 yıl önce
default-profile-img
‘Brüksel şoku’ uyandıracak mı, uyuşturacak mı?
"ben"i bilen yine aynı "ben" olursa...
Bodrum katları insanî değil, kurtarın insanları yer altında yaşamaktan
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm