|
Vaatlerin suçlusu enflasyon
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde grup oluşturmak adına, 7 Haziran'daki seçimlerde Meclis'e girmiş dört partinin, 1 Kasım genel seçimleri için yeniden ortayla koydukları mücadeleyi yakından takip ediyoruz.
7 Haziran'daki seçimlerle kıyaslandığında, terör ve siyasi görüş ayrılıklarının iyice derinleşmesinden hayli etkilenen siyasi ortama rağmen, partiler ekonomik vaatleri veya hedefleriyle de seçmene ulaşmaya çalışıyorlar.
Son iki seçimdir, ekonomik vaatlerin bu boyutta tartışılıyor olmasının sebepleri üzerinde durmamızda yarar var.
Bundan önceki seçimlerde, siyasi partiler şu son iki seçim kadar ekonomi alanına yüklenmemişlerdi.

Bu alana yüklenilmesinin öncelikli gerekçelerinden birisini tüketici güvenindeki kırılma oluşturuyor; ki ben bu kırılmada ekonomik gerekçelere göre, siyasi gerginlik ortamının çok daha fazla ağır bastığı kanaatindeyim.
Ekonomik vaatlerin öne çıkmasındaki bir diğer gerekçe ise, birikimli enflasyonun sebep olduğu hayat pahalılığı, satın alma gücü erimesi algısı
. Diyelim ki, 2008 küresel finans krizinin Türk ekonomisindeki etkilerini bertaraf etmek üzere, ekonomi yönetimimiz iyi bir süreç yönetti ve 2009 yılının son çeyreğinden itibaren Türk ekonomisi tekrar pozitif büyümeye döndü.
Bu noktada, 2010 yılında Türkiye'de işletmeler, firmalar, şirketler personeline, insan kaynağına iyi bir ücret ayarlaması yaptıklarını belirtebiliriz
.

Ücretlerin dörtte biri eridi

O tarihten bu yana, eğer Türk iş dünyasında, çalışan insan kaynağına iyi bir ücret ayarlaması yapılmadıysa, ücretler ve maaşlardaki erime birikimli enflasyon nedeniyle yüzde 47'ye ulaşmış durumda. Yani, Türkiye'de
18 milyon ücretli ve yevmiyeli çalışan kesimin son 5 yılda gelirinin, satın alma gücünün yarıya yakın kısmı buhar olmuş. 18 milyon çalışan kesime ortalama olarak enflasyonun yarısı kadar ücret zammı yapıldı ise, bu durumda kayıp yüzde 23,5 civarında. Yani, en iyimser tahminle, son 5 yılda ücretlerin, satın alma gücünün dörtte biri erimiş.
Asgari ücretin bin 300 TL ile, 2 bin TL arasında bir seviyeye yükseltilmesine yönelik hedef veya vaatler, emeklilerin ücretlerinin iyileştirilmesine yönelik sözler bu temel makro ekonomik gerekçeden kaynaklanıyor. Yani, ekonomik vaatlerin öne çıkmasında enflasyonunun çok büyük 'suçu' var.

Türk ekonomisinde, yüzde 5 enflasyon hedefine göre, son 5 yılda birikimli enflasyonun yüzde 27 civarında olması gerekiyordu
. Bu nedenle, son 5 yılda, Türkiye'deki işletmeler, şirketler, holdingler ücretlerde makul ayarlama yapsalar idi, en kötümser haliyle, ücretlerdeki erime yüzde 7 civarında olacaktı. Oysa, reel erime en iyimser tahminle bu oranın 3,5 katı.
Türkiye'nin, ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadelesinde bir zafiyet mi var; yoksa
, büyüme ve istihdamı öncelikli kıldığımızdan veya gördüğümüzden, enflasyon mücadele ve fiyat istikrarını o derece öncelikli görmüyor muyuz; bunu da tartışmamız gerekir. Dünyada en ciddi rakibimiz konumunda olan veya etrafımızda 1. ve 2. komşu ülke konumundaki 62 ülkenin durumlarına bakıldığında,
bizden yüksek enflasyonu olan sadece 5 ülke var; yüzde 8,6 ile Brezilya, Yüzde 10 ile Mısır, yüzde 14,8 Rusya, yüzde 36,1 Ukrayna ve yüzde 84,1 Venezüella.

80 kuruş FED ve siyaset etkisi

Endonezya yüzde 6,4 ile bizim bir basamak, Hindistan yüzde 5,3 ile iki basamak gerimizde. Ardından, yüzde 4 civarında enflasyonu olan sadece 2 ülke var. Yüzde 3 civarı enflasyonu olan 4 ülke söz konusu.
Yani, 48 ülkenin yıllık enflasyonu yüzde 2 ve altında. Türkiye'nin ciddi bir enflasyon sorunu var. Dünyanın en iddialı tarım ülkelerinden birisi olmasına rağmen, küresel tarım ve gıda fiyatlarının iki katı kadar bir enflasyon yaşıyor olması anlaşılır gibi değil
. Türkiye›nin eksik rekabet piyasası konumu ve yapısal sorunları, Türkiye›de enflasyonun yüksek seyretmesinin en önemli gerekçelerini oluşturuyor ve Merkez Bankası›nın alanını daraltıyor.
Mayıs 2013'den bu yana biriken enflasyonun yüzde 20 olduğunu dikkate aldığımızda, dolar-TL kurunun şu anda zaten minimum 2,23 TL olması gerekiyordu. 3,03 ile 2,23 TL arasındaki 80 kuruşluk fark, ABD Merkez Bankası'nın sebep olduğu küresel fırtına ve içeride hayli gerginleşmiş olan siyasi ortamın döviz kurları üzerindeki etkisi olarak özetlenebilir.

Çekirdek enflasyon genelden yüksek

Türkiye'nin, enflasyonla mücadele açısından üzerinde en fazla durması gereken konu, çeşitli mevsimsel ve takvimsel etkilerden arındırılmış enflasyon değeri olan çekirdek enflasyonun dahi, yıllık enflasyonun üzerinde seyretmesi. Yıllık enflasyon yüzde 7,95 iken, çekirdek enflasyon yüzde 8,25 düzeyinde.
Oysa, çekirdek enflasyonun en az 1,5-2 puan daha düşük düzeyde olması gerekiyor
. Demek ki, temel mal ve hizmetlerde, Türkiye'de rekabet baskısı yeterli olmadığından, firmalar tüketici aleyhine hayli yüksek zam yapıyorlar.
Ve, tabi işlenmemiş gıda. Biri bana tarım ülkesinde işlenmemiş gıda enflasyonun nasıl bu kadar yüksek olabildiğini izah etsin.
#küresel ekonomi
#enflasyon
#fed
9 yıl önce
Vaatlerin suçlusu enflasyon
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi