Bazı BDP ve bağımsız milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin süreç başlamış durumda. Ak Parti, terör suçlarıyla nedeniyle Anayasa"nın 76. ve 83. maddelerinin dokunulmazlığın kaldırılmasına engel olmadığı görüşünde.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, söz konusu milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması yönelik fezlekenin TBMM"ye gönderilmesiyle ilgili olarak "Eğer dokunulmazlık kaldırılırsa milletvekilliği düşmeyecek. Yargılama ve soruşturma engelleri kalkacak. Bu durum milletvekillerinin yasama faaliyetlerini engellemeyecek" diyor.
Abdülkadir Selvi, yakın tarihteki bir yazısında benzer bir açıklamayı Ak Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal"ın da yaptığını belirtmişti. (Ünal: "BDP"nin kapatılması ve BDP milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılarak cezaevine konulması gibi bir şey gündemimizde değil.")
Gecikmeden söyleyeyim: Milletvekili dokunulmazlığı 82 Anayasası"nda farklı yorumlara açık biçimde formüle edildiği gibi –daha önce iki yazımda belirtmeye çalıştığım üzere- bu metnin milletvekilleriyle ilgili 76. ve 83. maddeleri –Anayasa"da birlikte var olabilmeleri açısından- büyük bir tutarsızlık da içermektedir.
Bozdağ"ın ve Ünal"ın önümüze 1994"te DEP milletvekillerinin polis marifetiyle Meclis"ten "alınmaları" benzeri bir manzaranın gelmeyeceğini söylemeleri bu kasvetli siyasal havada bir teselli olarak değerlendirilebilir. Ancak unutmayalım ki, aynı Anayasa ve benzer ceza maddelerinin (Ceza Kanun değilmiş olsa da) hüküm sürdüğü ülkede bu açıklamalar çok da güven verici nitelikte değildir. DEP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını takiben milletvekillerinin dönemin DGM"sinin talimatıyla önce tutuklanarak yargılanmaya başlanmasına izin veren mevzuat bugün de geçerli değil mi? DEP milletvekillerinin yargılandığı eski TCK 125. maddede dile getirilen suç ve ceza ("Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir Devletin hakimiyeti altına kaymaya veya Devletin istiklalini tenkise veya birliğini bozmaya…") bugün de farklı kanun maddelerinde mevcut değil mi?
Bozdağ ve Ünal"ın söz konusu açıklamaları önlerine Anayasa"nın 83. Maddesini açarak yaptıklarını sanıyorum. Özellikle de maddenin şu üçüncü fıkrasını: "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik sürecince zamanaşımı işlemez."
İyi güzel ama 83. madde bu fıkradan ibaret değil ki, o bir derya adeta!...
83. maddenin ikinci fıkrası şöyle başlıyor: "Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz."
Tamam, fıkranın devamında ( "Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır.") hükmün dışında bırakılmış olan Anayasa"nın 14. maddesindeki durumlara (bu "durumlar"ın ne derece muğlak ve "alaturka" şeyler olduğunu bir kere daha uzun uzadıya anlatmaya gerek yok herhalde) ilişkin suçlar için de "seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak" şartı getirilmiş olsa da "Meclisin kararı olmadıkça" denilen fıkranın ilk bölümü bayağı tehditkâr bir üslupla kaleme alınmıştır.
Yani şöyle bir belirsizlik: Dokunulmazlıkları kaldırılan milletvekilleri hakkında -"sorguya çekilebilir", "yargılanabilir"in yanında- "tutulabilir" ya da "tutuklanabilir" gibi bir "Meclis kararı" da çıkarsa manzara nasıl bir nitelik kazanacak? Dikkat ederseniz 83. maddenin ilk bölümü işlendiği ileri sürülen suçlar hakkında "Seçimden önce veya sonra" diyerek zaman faktörüne hiçbir sınır da koymamış. Demek ki "Meclis kararı" olduğu müddetçe "dokunulmazlık" son derece dokunulur bir yapıdadır.
Siz bakmayın DEP milletvekillerinin Meclis"te tutuklanmaları öncesinde "Bu gölgeyi meclis üzerinden sileceğiz" diyerek sesini yükselten Tansu Çiller"in bugün Komisyon"un karşısında döktüğü gözyaşlarına.. "Mevzuat"ın o gün olduğu gibi bugün de, dokunulmazlıkları kaldırılacak milletvekillerinin hakkında ne düşündüğünü tahmin etmek kolay değildir. Madem düğümü çözecek olan "Meclis kararı olmadıkça" gibi şarttır, belli olmaz bir de bakarsınız ki o karar çıkıvermiş… Bilinmez, belki de bu sinyali alan yargı elini çabuk tutup sanıkların "tutuklu" olarak yargılanmasına karar vermiş…
