|
Bir kere daha Yahya Kemal"in "Kör kazma"sı

Aşağıdaki satırları çok uzak olmayan bir tarihte Mecidiyeköy"de üzerinde eski Galatasaray Stadı ve Likör Fabrikası"nın bulunduğu alana ne akılla İstanbul"un en yüksek gökdelenlerinin dikildiğini sorgulamak için yayımlamıştım. Bugün yine benzer bir konu ile ilgileneceğimizden bu satırları bir "giriş" olarak değerlendirin.

Biliyorsunuz, Yahya Kemal, mimari ve şehircilik üzerine de güzel metinler kaleme almış bir büyük şairdir. Bu metinler içinde yer alan bayağı eski tarihli yazısı "Kör kazma" benim açımdan (da) özellikle dikkat çekicidir. Evet "Kör kazma"... Şair bu deyimi mimari mirasın rastgele, bilinçsizce nasıl yerle bir edildiğini belirtmek için kullanır.

"Kör kazma" başlıklı metin şu gözlemle başlar:

"Dün Küçüksu"da Selîm-i Sâlis hatıralarından olan karakolu, enkazından kimbilir ne deposu yapmak için, yıkıyorlardı. Kör kazma Türk İstanbul"un bir uzvunu daha kırıyor, pencereleri çaprast demir kafesli sarı badanalı Nizâm-ı Cedîd neferlerinin ilk karargâhı olan bu binâlardan köşede bucakta birkaç tâne daha var."

Bu gözlemin hemen ardından da şu tespiti yapar:

"...biz son devrin Türkleri müceddid kafalı insanlarız. Bu şehri harap görmektense düm düz görmekten daha çok zevk alırız, bunun için de bir asırdan beri gücümüz ancak harâbeleri yıkmağa yetti."

Şairin bir "ecnebi mimar"ın Selimiye Kışlası"ndan övgüyle söz ettiğini hatırlattıktan sonra da şu sonucu çıkardığına şahit oluruz:

"Bütün Türkler bu şehirde herhangi bir binâyı bu kışladan fazla beğenir, çünkü beyinleri "yeni" dedikleri mikropla aşılanmış bir neslin çocuklarıdır. Bu illet, bu "yeni" sar"asıyle son asır Türkleri kör kazmayı kaptılar, yıkılmadık ne resmî dâire kaldı ne konak; dağılmadık ne eşya kaldı ne de döşeme..."

Bu güzel yazıdan -haberdar olmayanların varlığını düşünerek- şu alıntıyı da yapalım:

"Şimdiye kadar Cemil Paşa gibi mütemeddinlerimiz bir yol açmak için Mîmar Sinan"ın bir eserini kör kazma ile kökünden yıkar, bir iş yaptığına zâhib olurdu. Eğer îtirâza uğrarsa halkın taassubundan şekvâ ederdi. Bu mütemeddinlere Gülhâne Parkı medhallnde Fâtih"ln geçtiği kapıyı yıkmamak bir dâğ-ı derûn oldu. Şimdi bize o kapı Gülhâne Parkı"na götürecek düz bir caddeden daha güzel görünüyor. Medeniyete dâir birçok kör îtikadlarımız gibi kör kazmayı da bir tarafa bırakmalı..."

***

Gelelim bugünkü konumuza: Zeytinburnu"nda tarihi yarım adanın "silüetini bozmakla" suçlanan iki kulenin yükselişinden Başbakan"ın da son derece rahatsız olduğunu öğrendik. Olabilir (?) insanlık halidir, "yakın arkadaşı" olduğu söylenen (Eyüp Can"ın şahitliğiyle) bir iş adamının şehrin semalarını delen iki kule dikmesini görmemiş olabilir. Zaten dikkat ederseniz, kulelerin yükselmesi tamamlanıp, Radikal gazetesinin bir muhabirinin konuyu gündeme taşımasına kadar bu bozulan silüeti hiçbirimiz fark etmemıştık... Ancak işin bağışlanmayacak bir yanı olduğu da muhakkak. Bu inşaata izin/ruhsat veren İstanbul Büyükşehir Belediyesi"nin ilgili daireleri de işin farkında değil miydi? İlgili kişilerin fazla uzağa gitmeden çalıştıkları kurumun terasına çıkıp etrafı kolaçan etmeleri bile kulelerin neyi taciz ettiğinin anlaşılması için yeterli değil miydi?

Üstelik, bu usulsüzlük Başbakan"ın "silüetin bozulması"ndan sonra konuşmayı/görüşmeyi kestiği inşaat sahibi Mesut Toprak"ın ilk marifeti de değildi. Hatırlarsanız, bir zamanlar bu iş adamının Sultanahmet"teki otelinin (Four Season) kapasitesini 50 oda daha artırmak için giriştiği operasyon "Bizans Sarayı"na inşaat hançeri" gibi başlıklar altında çok konuşulmuştu. (Anıtlar Kurulu üyesi olan Prof. Zeynep Ahunbay"ın İstanbul dışında olduğu bir toplantıda çıkan izin kararını nasıl eleştirdiğini de belki hatırlarsanız. O dönem Topkapı Sarayı Başkanı olan Prof. İlber Ortaylı da konuya ilişkin olarak şu açıklamayı yapmıştı: "Koskoca Bizans kalıntıları orada ama kimsenin umurunda değil. Sultanahmet katlediliyor:")

Mesut Toprak"ın İstanbul"da bir başka Four Season Oteli daha var. Hani Beşiktaş"tan Ortaköy"e doğru giderken caddenin sağında eskiden Osmanlı sarayı olan Atik Paşa Yalısı"nın yerine geçen otel.

Yalı otele dönüşürken yanına çok sayıda kardeş de eklendi tabii ki. İstanbullu eskiden Beşiktaş"tan Ortaköy"e doğru yürürken hiç değilse Atik Paşa Yalısı"nın önüne geldiğinde denizle-Boğaz"la karşılaşırdı. Ama olur mu hiç? Boğaz"ın kıyısında böyle kıymetli bir yapı-arsa sadece oradan geçip gidenlerin denizle buluşmak zevkine feda edilir miydi hiç? Sonuç olarak bilmem kaç yıldızlı bir otel söz konusu yere yerleşmekle kalmayıp şehirlinin hiç değilse yüz metre boyunca Boğaz"a göz atmasının da önünü aldı. Bugün geçerseniz o alanın önünden güvenliğin bakışları altında sadece perdelenmiş otel kapısını seyredebilirsiniz ancak. Demir parmaklıklar arasından Boğaz"a bakmayı da denemeyin, çünkü bu parmaklıklar da -içerisi görünmesin diye- yoğun bir bitki örtüsüyle kaplanmış.

Bu otelle ilgili olarak basında yer alan haberlere de ulaşmaya çalıştım. Birbirinin benzeri epeyce yazı/habere ulaşmak zor olmadı. Bunlardan biri "Four Season Hotel İstanbul At The Bosphorus"un lokantası Aqua"da İtalyan şef Fablo Brambilla"nın hazırladığı yemekleri tattık. Hepsi pek lezzetliydi" diye başlıyordu. (Yani biz neyin derdindeyiz, gazeteci neyin peşinde!) Bir başka yazıda yer alan şu sözler de dikkat çekici değil mi: "Boğaz kıyısında muhteşem bir konumda olan yeni Four Season Hoteli"ni görmek istedim. Halkla İlişkiler Direktörü Zeynep Çiftçioğlu inanılmaz bir misafirperverlik örneği göstererek 19. Yüzyıl"dan kalma tarihi sarayı ve Türk mimarisinden ilham alınarak tasarlanmış iki yeni binadan oluşan oteli gezdirdi. Bir Türk olarak gurur duydum."(!)

Yahu yapmayın!... Büyük bahçesiyle birlikte elden geçirilerek şehir halkı için çok güzel bir dinlenme alanına (tabii ki "büfe"siz ve yiyecek servisi olmayan biçimde) çevrilebilecek Atik Paşa Yalısı"nın Boğaz"ı görmeyi bile engelleyen bugünkü hali üzerine bu gözlemler mi yapılır?

İsterseniz, Yahya Kemal"in "Kör kazma" başlıklı yazısına bir kere daha göz atın... İnsan sormadan edemiyor: Otel olmaya elverişli bulunan sıradaki saray hangisi? Ve de tabii asıl soru: İstanbul"da yaşayanların Boğaz"a/denize ulaşmalarını engelleyen bu engeller ne zaman kalkacak?

11 yıl önce
Bir kere daha Yahya Kemal"in "Kör kazma"sı
O FETÖ’cüler neden Türkiye’ye dönüyor?
Kara dinlilerle milletin savaşı
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar