|
Diyanet İşleri Başkanı"nın hızlı tırmanışı

''Sivilleşme rüzgârı” çerçevesinde adı “Başkent Öndegelim Listesi” (karşılaştığımda adı şaka gibi geldi ama değilmiş!) olan devlet protokol listesi de yenilenecekmiş. “Sivilleşme rüzgârı” hazır esmeye başlamışken bu listenin adının değiştirilmesi de yerinde olmaz mı? Liste bundan böyle hiç değilse daha anlamlı bir biçimde “Başkent Öndegidenler Listesi” olarak adlandırılamaz mı? Liste yeni haliyle gerçekten olumlu yenilikler içeriyor. En başta da bugünkü listeye göre genelkurmay başkanının arkasında yer alan anamuhalefet partisi başkanının bir adım ilerlemesi geliyor. Ancak yeni listede en büyük yeniliğin (“sürpriz” diyenler de var) bugün protokol listesinin 51. sırasında yer alan Diyanet İşleri Başkanı''nın 41 adımlık bir sıçrama yaparak listenin 10. sırasına yerleşmesi olduğu söyleniyor.

Önümdeki gazete haberi bu yeniliğin nedenleri hakkında şu bilgiyi veriyor:

“AB normlarını esas alan Dışişleri, Diyanet İşleri Başkanı''nın yerinin yükseltilmesinde Amerikan ve İngiliz din adamlarının ülkelerindeki protokoldeki yerini ve Atatürk''ün ''reisler protokolü''nü dikkate aldı.”

Dışişleri Bakanlığı bu “zorlu”(!) işe girişirken, Atatürk döneminin “Öndegidenler Listesi”ni de dikkate almış. Atatürk döneminde protokol düzeni “Reisler Esasına” göre şöyle düzenlenmiş: TBMM Reisi, Hükümet Reisi, Ordu Reisi, Yargı Reisi ve Diyanet Reisi. Son reis Atatürk''ün hemen solunda yer alıyormuş. Ancak zamanla Diyanet İşleri Başkanı''nın listedeki yeri gerileyerek, 12 Eylül''den sonra 51. sıraya kadar düşmüş.

Genelkurmay başkanının bugünkü listede olduğu gibi TBMM Başkanı ve başbakandan sonra (ana muhalefet partisi başkanından önce) yer alması bir 12 Eylül icadı olarak tabii ki tasvip edilecek bir sıralama değildir. Ama doğrusu, yeni “Öndegelim Listesi”nin Diyanet İşleri Başkanı''nın 10. sıraya taşıması da sorgulanması-tartışılması gereken bir uygulamadır.

Dışişleri Bakanlığı''nın “Amerikan ve İngiliz din adamlarının ülkelerindeki protokoldeki yerini” dikkate alarak yeni listeyi hazırlamış olması da bu çerçevede problemli bir uyguluma, çünkü her şeyden önce sözü edilen “din adamları”nın statüsü bizdeki Diyanet İşleri Başkanı''nın statüsü birbirinden çok farklıdır. Bir tarafta devletle ilişkisinde tamamen özerk yapıda olan Kiliseler''in önde gelenleri -İngiltere ve bazı Kuzey Avrupa ülkeleri ve özellikle Yunanistan''daki kimi Kiliseler''in “milli” sıfatı taşıması buna engel değildir- diğer tarafta (yani bizde) ise hemen her tartışmada hatırlatıldığı gibi sonuç olarak bir “devlet dairesi”nin başkanı söz konusudur. Sonuç olarak Dışişleri Bakanlığı''nın Batı''da bazı ülkelerde din adamlarına protokolda yer tanınmış olmasından kalkarak benzer bir sıralamayı Diyanet İşleri Başkanı için de önermiş olması gerçekten anlaşılır cinsten bir akıl yürütme değildir.

Ayrıca unutmayalım ki Türkiye''de Diyanet İşleri Başkanı''nın “Öndegelim Listesi”nde ön sıralara tırmanması -Atatürk dönemindeki uygulamanın da şahitliğiyle!- devletin dine onu denetlemek-belli bir çerçeve içine sokmak anlamında daha çok yaklaşması sonucunu doğuracağı için “protokoldan hoşlanmayan dindarlar”ın eleştirisini-tepkisini çekmesi gerekir. Bu “tırmanış”, toplumun Dıyanet İşleri Başkanlığı''nın çizdiği çizginin dışında inanış-arayış içinde bulunan kesimi açısından da rahatsız edici olacaktır. “Başkent Öndegelim Listesi” gibi bir protokol sıralaması benim gözümde de sonuç olarak “devlet olma”nın ritüelleri arasında bulunan şekilsel bir uygulamadan ibarettir. Dolayısıyla bırakalım da bu listeyi sahici “devlet erkanı” doldursun! Dini-diyaneti bu işe karıştırmamak en doğru seçim olsa gerek.

13 yıl önce
Diyanet İşleri Başkanı"nın hızlı tırmanışı
Cemaat-i İslâmî ve Bangladeş"teki idamlar
Yol boyu
Din hangi sporu teşvik eder?
Prof. Dr. Kâmil Miras ve “Ramazan Müsahabeleri”
İnsaf!