|
"Etnik nüfus sayımı etik mi?"

Yazının başlığını Catherine Coroller adlı bir yazarın birkaç yıl önce Liberation gazetesinde yayımlanan yazısının başlığından ödünç aldım.

"Etnik nüfus sayımı" sorunu bazı AB ülkeleri gibi arada bir bizde de tartışma konusu oluyor. Hatırlıyorsunuzdur, yakın zamanda TBMM Genel Kurulu''nda bu konu etrafında sonu kavgaya varan tartışmalar bile yaşanmıştı. BDP''nin "etnik nüfus yapısının belirlenmesine" ilişkin Meclis araştırması açılması önergesinin görüşülmesi sırasında bağımsız milletvekillerinden Tayfun İçli''nin önergeyi "Bu ırkçılıktar, kafatasçılıktır, bu milleti fişlemektir" şeklindeki sözleri başta Sırrı Sakık olmak üzere BDP milletvekillerinin sert tepkisini çekmişti. Önerge aleyhine konuşan bir AK Parti milletvekilinin şu sözlerini de not etmişim: "Biz ''kardeşlik'' dedikçe ''bölücülük, ihanet'' diyenler neden rahatsız oluyor?" (Anlamsız sözler, anlamsız bir soru olduğu için not etmişim!)

Meclis''i terketmeden, BDP milletvekili Sabahat Tuncel''in öneri lehindeki konuşmasından da birkaç satır aktaralım. Tuncel, "etnik kimlik haritası"nın çıkmasının "sorunların tartışılması ve Kürt sorunu açısından önemli bir veri oluşturacağını" söylüyordu.

Söylediğim gibi bu tartışma yeni değildi. Arada bir konu gündeme geliyordu. Nitekim geçen yıl eski DTP milletvekili Hasip Kaplan da "etnik sayım yapılsın" demişti. Kaplan, 2011 sonundaki sayımda TÜİK''in etkin kökenin yanısıra din ve mezhebi de sorması gerektiğini belirterek, "Herkes kendini sayıyor. Kim, ne kadar gerçek çıksın ortaya" diyordu. Kaplan''ın dikkat çektiği bir bilgi de, Türkiye''de 1965 sayımına kadar yurttaşlara kökenleri ve dinlerine ilişkin soruların sorulduğuydu.

Biliyorsunuz, gerçekten de 1927 yılından 1965''e kadar Devlet İstatistik Enstitüsü''nün yaptığı 7 nüfus sayımında yurttaşlara "anadil" ve "konuştuğu ikinci dil" sorulmuştu. (Aslına bakacak olursanız, demografların 65 sayımının verilerinden yola çıkarak bugün için bayağı sağlıklı sonuçlar çıkarabilmesi mümkündür sanıyorum.)

65 sayımından sonra nüfusun "anadil" ve "ikinci dil"e ilişkin sorularla yoklanan etnik yapısı üzerine bilgi toplamak bazı kamuoyu araştırma kuruluşları tarafından üstlenilmeye başlandı. Tarhan Erdem yönetimindeki KONDA''nın Milliyet gazetesi için yaptığı bir araştırma bu türün en iyisi olsa gerek. Bu araştırma ülkede yaşayanların yüzde 85''nin "anadilim Türkçe" dediğini ortaya koymuştu. Yaklaşık 50 bin kişi ile yüz yüze görüşme yöntemiyle ortaya çıkan sonuçlar, 18 yaşın üzerinde olan nüfusun yüzde 78.1''nin Türk, yüzde 13.4''nün Kürt olduğunu söylüyordu. Benim bu araştırmada en fazla ilgimi çeken sonuçlardan birisi. 3 milyon Türk-Kürt''ün evlilik yoluyla akraba olduğunu ortaya koymasıydı. (hani şu sıkça sözü edilen "etle tırnak" meselesi!)

Bu arada "Amerikan merkezli" olarak nitelenen USCWM isimli bir vakfın da bu etnik sayım konusuna eğildiğini ve yaptığı araştırma sonunda Türkiye''nin 74 milyon olarak aldığı nüfusunun 52 milyondan fazlasının Türklerden, 15,5 milyon kadarının da Kürtlerden oluştuğu sonucuna vardığı bilgisini de verelim.

Buraya aktardığım bilgiler "etnik nüfus sayımı" konusuna biraz olsun ilgi duyan hemen herkesin kolayca hatırladığı gelişmeler. Şimdi de gelelim meselenin "teorik" boyutuna. Yani, "etnik sayım"ın "etik" bir uygulama olup olmadığı, "ayrımcılık"ın güçlenmesi ya da zayıflaması açısından anlamı, "cumhuriyetçilik" başta olmak üzere önemli siyasi öğretiler-kültürlerden bakınca ne ifade ettiği, sağ ve sol politikaların konuya yaklaşımı gibi "teorik" boyutlara.

Ve de tabii, bu boyutları (da) dikkate alarak "etnik nüfus sayımı"nın Türkiye''de (de) uygulanmasının beraberinde getireceği yararlara ve varsa zararlara…

Konuyu yarınki yazıda gözden geçirmek üzere bu çerçevede bugün için sadece şu notu düşeceğim:

Fransa''nın önde gelen sosyologlarından Dominique Schnapper (kendisi Raymond Aron''un kızıdır; bu bilgiyi bu önemli sosyologu tanımayanlar için bir ipucu kabilinden veriyorum) etnik istatistiklerin artık kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Schnapper gibi cumhuriyetçi değerlere son derece bağlı bir bilim adamının bu kanaatte olması konunun öyle "kafatasçılık" filan gibi suçlamalarla geçiştirilemeyecek nitelikte olduğunu göstermiyor mu? Schnapper, bu sayımların "cumhuriyetçi pakt"ın yurttaşlar arasında "gerçek eşitliği" garanti edebilmesi için tek yol olduğunu belirtiyor.

İsterseniz son olarak da iki kelimeyle konuya ilişkin kanaatimi belirteyim: Birçok ülkede uygulanan "etnik sayım"dan korkmamak gerekir. Korkmamak gerekir, çünkü "niteliksel" meselelere geçmeden önce "niceliksel" bilgilere ulaşmak şarttır.

14 yıl önce
"Etnik nüfus sayımı etik mi?"
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset