|
Savaşlar, terörizm, İMKB ve bankaların kârları

Biliyorsunuz, ülke ekonomisinin ne merkezde olduğunun analizi artık iyiden iyiye konuyla ilgili bakanlar, bürokratlar ve uzmanların işi haline geldi. Konuya ilişkin halkın da görüşü yok değil tabii ki. Ancak bu görüş -tabii olarak- milletin benzin/mazot, doğal gaz/ elektrik harcamalarındaki artış başta olmak üzere gündelik hayatta karşılaşılan ve "uzmanlık" gerektirmeyen verilerden oluşuyor. Borsanın durup durup "rekor" kırması, AB çıkışlı Türkiye Raporları gibi "rahatsız edici" metinler karşısında "Durumumuz çok iyi, AB kendine baksın" türünden böbürlenmeler karşısında toplumun/halkın elinde sadece bu apaçık kriterlerden başka bir araç yok gibi. Bu alanda ölçüye hepten kaçıranların ülke ekonomisini dünyanın "en sağlıklı" ekonomisi olarak ilan etmelerine de az kaldı…

"Borsa" deyince aklıma geldi: Yakınlarda Akşam gazetesinde ilginç, ilginç olduğu kadar da gerçekten acayip bir bilgi yer alıyordu. Gazetenin konuya ilişkin haberi "Her savaşta yükselen borsa yine "sınır"ı aştı!" başlığını taşıyordu. Haberin şu ilk paragrafı da çok öğreticiydi doğrusu: "İstanbul Borsası savaşı takmadı… Önce Türkiye jeti Suriye tarafından düşürüldü, 2 pilotumuz şehit oldu. Ardından Akçakale"de 5 vatandaşımız yaşamını yitirdi. Meclis"ten "savaş izni" alındı, Suriye yolcu uçağı Esanboğa"ya indirildi. Borsa bu ortamda yükseldi."

Esin Gedik imzalı haber söz konusu yükselişin yüzde 15.14"ü bulduğu bilgisini de veriyor. İşin daha da şaşılacak yanı, İMKB"nin bu "yükseliş"in birçok benzerini benzer krizlerde de sergilediğiydi. Mesela 2001"de "İkiz Kuleler Saldırısı" gerçekleştiğinde İMKB"nın bu gelişmeye tepkisi bu saldırıyı takip eden bir yıl içinde yüzde 42.2 yükseliş şeklinde tezahür etmiş. İMKB"nın bu tepkisi 2. Körfez Çıkarması"nda da devam etmiş. Savaş başlayıp Bağdat işgal edilince ise, tutmayın siz İMKB"nin elini, çünkü yükseliş yüzde 109"u bulmuş…

Borsa işlerinden hiç mi hiç anlamayan birisi olarak kimi "danışmanlık" kuruluşlarının uzmanlarının konuya ilişkin açıklamaları da beni çok şaşırttı. Mesela "Zey Danışmanlık"tan bir uzman Özal"ın ölümüyle borsa sadece bir günlük düşüşten sonra ertesi gün yükselişine devam etmiş. Uzman kişi sözü Suriye gerginliğine getirip sözlerine şöyle devam ediyor: "Suriye gerginliğini de böyle değerlendirmek lazım."

"Suriye gerginliği"nin borsamızı nasıl etkileyebileceği hususu başka uzmanlarca da analiz edilmiş. Bir uzman şöyle diyor:

"Üç ayrı senaryo var.

Birinci senaryo: Türkiye sıcak çatışmaya girmeden Esad gider. Gerçekleşme ihtimali yüzde 50... Borsa 75 bine yükselir.

İkinci senaryo: Türkiye sıcak çatışmaya girer, kısa bir düşüş olur, ardından 70 bine yükselir.

Üçüncü senaryo: Türkiye çatışmaya girer ancak Esad gitmez. Bu, Türkiye açısından en kötüsü. İMKB 50 bin seviyesine düşer. Piyasayı doğrudan etkileyen unsurlar, uluslararası borç krizindeki gidişat, olası bir not artırımı, makroekonomik gerçekleşmelerdir."

Bir başkasının siyasi kriz ve borsanın yükselişi arasındaki ilişkiye ilişkin görüşü de şöyle: "Sıcak çatışma dipten çıkış başlatır. Savaşlar, çeşitli siyasi gerginlikler borsalar üzerinde etkili olur. Savaşın başlamasıyla borsaların yükseldiği görülür çünkü, dipten çıkış başlar."

Önümde duran haberden iki örnek daha vereyim de "küresel kapitalizm"in nasıl hepten zıvanadan çıkmış bir olgu olduğuna dair kanaatimiz daha bir pekişsin: İstanbul"da "HCBS-Sinagog-Büyükelçiliği"nda patlama: "Değişim (olumlu tabii ki!) yüzde 58.55". Afganistan"ın işgali: "Değişim (olumlu tabii ki!) yüzde 79.65".

Bilmiyorum belki de içinizden bazıları (yoksa "pek çoğu mu?") aktardığım bu bilgiler karşısındaki şaşkınlığımı "Dünyadan haberi yokmuş!" diyerek yorumluyordur. Her ne ise de ben bu yükseliş trendi ile buna neden olan olaylar arasında bu derece bir "akrabalık" olduğunu bu derece yakından bilmiyordum doğrusu. "Küresel kapitalizm"in "numaraları"ndan habersiz birisi olmasam da, borsadaki hareketliliğe ilişkin "Türkiye sıcak çatışmaya girer, kısa bir düşüş olur, ardından 70 bine yükselir" bir uzman görüşünün varlığından haberdar değildim… Ben de (safça) sanıyordum ki, Fitch"in Türkiye kredi notunu yükseltmesi gibi gelişmelerin borsamız üzerindeki etkisi çok daha önemli ve belirleyicidir. Meğerse durum tamamen farklıymış. (eğer verilen bilgiler gerçeği yansıtıyor ise) İstanbul"da sinagogu yerle bir eden terörist saldırının İMKB"nin nezdindeki "yüzde 58.55"lik itibarının yanında Fitch"in doldurduğu karnenin lafı bile edilmezmiş…

Buraya kadar yazdıklarımdan çıkarılacak "moralite" şu olsa gerek: Bu "borsa işleri" düşünmeden içine dalınacak işler gibi görünmüyor gerçekten…

Yazıyı bitirmeden ekonomi/finans konusunun yabancısı olarak şaşırdığım bir tuhaflığa daha değinmek isterim: Önceki gün bir gazetenin ekonomi sayfasına uygun gördüğü manşetti: "Vakıfbank"ın kârı 1 milyar TL".

Biliyorsunuz, şu günlerde sadece söz konusu bankanın değil, diğer bankaların da "kârları" da benzer manşetlerle duyuruluyor.

Sizi bilmem ama ben bu türden gelişmelerin medya tarafından birer "müjde" olarak okurlarına ulaştırılmasının nedenini de anlamıyorum. Daha doğrusu bu ve benzer haberler karşısında vermemiz gerektiğini sandığım tepki ile bu "müjdeli" haberler arasında bir yanlışlık olduğunu düşünüyorum. Şöyle yani: Ne yani, şu, bu ya da bütün bankalar geçen yıl rekor derecede "kâr" etmişler ise bu gelişme biz banka sahibi olmayan okurları niçin sevindirsin? "Ne mutlu bize bütün bankalarımız bu yıl da kârlarını katlamışlar neredeyse!" ya da "Allah artırsın!" diyerek sevinecek miyiz? Ayrıca unutmayalım ki söz konusu "kârlar"ın tamamı bir biçimde bizim-sizin-hepimizin katkılarıyla oluşuyor.

Bu yazı için masaya oturduğumda aklımdaki konu "Kamu Harcamaları İzleme Platformu" tarafından açıklanan rapordu. Ama araya "borsa" konusu girdiği için bir türlü sadede gelemedik. O halde önümüzdeki yazının konusu da bu son derece önemli rapor olsun.

11 yıl önce
Savaşlar, terörizm, İMKB ve bankaların kârları
2020 yılında ekonomiler için jeopolitik riskler
Çoban Yıldızı
Memurlar ve işçiler arasındaki 14 önemli fark
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru