|
Batı’dan bâtın’a kadın dili ve maneviyat

Batı'daki güçlü siyasi kadınların dili, bugünkü küresel vandallığın önüne geçen güçlü bir kalp dili olabilecekken, militarizmi, zorbalığı, faşizmi körüklemekte beis görmüyor. Hollanda'nın Almanya'nın güçlü siyasi kadın figürlerini gördükçe, bugünün ruhunda saklı faşizmin 'bayan yanı'nın nasıl bir terkiple genişlediğini, serpilip beslendiğini de izlemek ve yorumlamak gerekiyor.



Batı'nın zihnindeki ve dilindeki kadın neye tekabül ediyorsa İstanbul'un Batılı çevrelerinde tam o olarak büyüdüm. Şimdi baktığımda, bu çevrenin aslında en baskın özelliklerinden olan muhalif duruşun arka planında devleti ve erki ataerkil kodlara mahkum bırakan 'tektip' bir anlayış olduğunu görüyorum. Ve uygar kadın anlayışı da işte ikbalini bu tektip bakıştan devşiriyor büyük ölçüde.



Gelgelelim kadını Batı tipi bu bireyselliğe, sınırları fazlasıyla kısıtlı bağımsızlığa yönelten anlayışın adalet duygumuzu zaman zaman fazlasıyla zedelediğini görüyorum. Evet devlet ceberuttur, evet baba veya koca erk sahibi olmakla zalimliği birbirinden ayıramadığı ölçüde kadını her seviyede mağdur etmiş ve etmektedir.



Ama hayatın içinde yaşayan, kendi nefesinde kemale ermekte olan ve canlı söz olandır kadın! En yakın erkekleri tarafından hayatın her alanında şiddete maruz bırakılan kadınların, bu erkek tahakkümünün alanına sığmayan kanatları var çünkü, her zaman da oldu.



***


Fakat tesettürü bile kadının başındaki örtüye ve onun şekline hapsettiğimiz için örtünmenin bir siyasi direniş olmaktan öte niteliğini de, sosyal zorunluluk olmaktan öte maneviyatını da yaşamaya sıra gelmedi. Aynı şekilde dağa çıkan veya canlı bomba olup sivil insanları katleden genç kızlar özgürlük direnişçisi, cesur feminist militan olarak kodlandılar. Acımasızca sivil ve masumların ölmesine yol açmak muhalifliğin ve direnişin vicdanı olarak görüldü. Bu ideolojik gaflete hizmet eden kadınların 'kendi hayatları adına söz alarak' zulmete hizmet ettiklerini söyleyebiliriz.



Tabii etnik ayrımcılığa çanak tutan ve 'geri kalmış Kürt kadınını özgürleştireceğiz” diyen çağdaş kadın derneklerinin özellikle barış müzakereleri süresince nasıl da militarizme kucak açtığını, vesayet yönetiminin tahakkümüne ve silahlı erke yaslandığını da kayıtlara defalarca geçirdik. Şimdi otoriter diktatör olarak gördükleri Cumhurbaşkanı ise pratikte onların varoluş felsefesini güçlendirmeye devam etti her dilde.



***


Bugün dünyanın herhangi bir yerinde, doğuda ve batıda 'Batılı' kadınlar yaşıyor. Güçlü ve başarılı. Politikacılar, üst düzey yöneticiler, mal mülk sahibi nüfuzlu kadınlar hep 'uygar dünya'nın mihenk taşı olarak görüyor ve gösteriyorlar kadın temsilini.



Bireyselleşme ve küreselleşme ne kadar tüketimi, hız ve haz sektörünü nefsimize esir bırakmış olursa olsun, ne kadar erkekleri layt hale getirmiş, oğlan çocuklarını geç büyümek ve bir türlü 'yırtamamak, er olamamak' problemiyle karşılaştırmış olursa olsun: Kadına çevresel faktörlerde fayda sağladı. Kadının bağımsızlığı demokrasinin de bir tezahürü olarak kendi hayatı hakkında karar vermesini ve ekonomik bağımsızlığını önceledi.



Bunun olumlu yanları saymakla bitmezken, önemli bir sonucu olarak da evlenmeye ve anne olmaya mesafeli bakan, aile eksenli bir yaşantıyı reddeden, gündelik hayatını kendi nefsinin rızasından ibaret bırakan bir kadın bağımsızlığı / bağsızlığı olgusu oluştu on yıllar içerisinde. Fakat ne olursa olsun. Kadın kendini sıkıştırdığı bu her tür tasnifçi söylemin ötesine geçti, geçiyor her seferinde.


***


Otoriter diye siyasetçisini de kocasını da eleştiriyor ama hayatında zorluklara göğüs geren güçlü erkek istemeye devam ediyor kadın. Bir yandan erkeği tarafından haksızlıklara maruz bırakılıyor en sudan sebeplerle. Ama bir yandan da ona kendi dilinde hükmetmeye devam ediyor. Bir yandan kendisine baskı yapmayan ama bir yandan da kendisini mertçe sahiplenen erkeği istiyor.



Evlilikte kuşkusuz ki sabır ve itaat olmadan kemalat bulması çok zor çiftlerin. Ben'ci olmakla sen'ci olmak arasında başlayıp bitiyor aşk! Aşkta ben'ci olduğumuz sürece kadın ya da erkek, nefsimizi şişirmeye devam ediyoruz. Kadın kadın, erkek erkek olamıyor ki diğerine karışsın, diğerinde erisin.



Halbuki birlikte dönüşme, birbirini dönüştürme kabiliyetini geliştirmek ancak bazı kadınlarca hakir görülen evlilikle mümkün. Biz buraya dönüşmeye geldik, başkasında ben olmaya, ötekinde beni bulmaya geldik. Evlilik, bu pratiğin tam bir nüvesini oluşturuyor.



***


Her tür felsefi, ideolojik, cinsel, ekonomik, siyasi tasniflerin ötesindeki gerçek nitelikleriyle yaşıyor hayatın içinde kadın. Fikri zikri ne olursa olsun kendi sırlı haresinde, sustuğu dillerde konuşmaya devam ediyor. Güncel dilin kavramlarıyla dile dökülemeyen bir canlı alandır bu. Celalini de içerir cemali kadar. Edebiyatın, hikaye ve kalbin derinliklerinde, kendi mecazları içinden işittirebileceği bir dildir belki ancak. Ki sosyolojinin kavramlarında da pek karşılığı yok.



15 Temmuz gecesi atletiyle direnişe çıkan üç çocuklu kadının “yeter artık çektiğimiz bu darbecilerden” demesindeki sahicilik mesela. Aynı gece kocasına “tutma beni” diyerek dışarı fırlayan ve kamyonuna onlarca adamı alıp sürücülük yapan çarşaflı kadının tavrından bahsediyorum. Yine aynı şekilde tankın önünde durup askerlere “gidin, evinize dönün, deli misiniz” diyerek kafa tutan bir başka genç kadının kararlılığından bahsediyorum. Ki gözlerini açtığında hastanedeydi maalesef.



***


Nefsimizin rızasıyla yaşadığımız sürece aynı anda bu dünyanın zalimi ve mazlumu olabiliyoruz. Bu sebeple kadının hakikatini çevresel faktörlere, zihniyete ve görünene kıstırmaktan öteye geçmeli, içeriden tabir etmeliyiz. İşte bu tabir mana dilini konuşmaktan geçiyor. Hakikatin anadilini işitecek 'açık gönül' olmaktan geçiyor.



Öncelikle kadınla ona düşman olarak gösterilen erkeği birbirine zıt olarak değil, hatta birbirini tamamlayan iki yarım olarak bile değil: Birbirine dönüşen, birbirinden diğerini çıkaran 'bir bütün' olarak görmeye, hayatın pratiklerinde göz ardı ettiğimiz bu sözsüz dişil/ eril gerçeğin ruhuna dokunmaya başlamalıyız.




#Batı
#Hollanda
#Almanya
#15 Temmuz
7 yıl önce
Batı’dan bâtın’a kadın dili ve maneviyat
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset