|
Kültürü kaynağından çekmek

Üsküdar'da yazı yazmak için geldiğim kıraathanede yan masadaydı, çayıma eşlik etmeye çağırdım. Karşılıklı oturduğumuzda, gözlerinden bulutlar geçiyordu. Yorgun görünüyorsun dede dedim. Onlarca kitabı kültür hayatımıza kazandırmış, pek çok eseri yayına hazırlamış bir hocaydı.



Usandım kelimelerden dedi. Kimi milliyeti göz ardı etti, ümmet diye diye geveledi. Kimi milliyete yaslandı, dini göz ardı etti. Şimdi öyle böyle bunların fikirleri iktidara taşındı. Görüşleri iktidarda ama görünen nokta iktidarda değil dedi. Ne demek istediğini daha iyi anlayayım diye, kör nokta neresi diye sordum.



Görülmesi gereken noktanın görülmemesi dedi. Neymiş o nokta deyince başladı: “Dün Sabahattin Ali gibi, Kemal Tahir gibi insanları değerlendiremedi devlet. Necip Fazıl'a bile sağlığında yeterli ilgiyi göstermedi. Bugün onların düşünceleri iktidarda ama bunları cezalandıran zihniyet heba oldu. Gördükleri yerin ne olduğundan haberi yok iktidardakilerin. Halbuki bu kültürün tam oluştuğu nokta. Hah dedim, kültürün tam oluştuğu nokta kör noktamız! Evet dedi. Senin haberin var mı?



***


Yunus, Yesevi, Mısri bizim tevhid anlayışımızdır. İslam'ın hakikati, eşyanın yorumu, varlığa hizmet. Kuran'ın ve sünnetin hakikati. Aşk ve irfan kültürü. Dinin anadile uyarlanması bu zatların marifetiyle oldu. Anadilini gönül dili yaptılar. Hakikatin dilini herkesin anlayacağı noktaya, herkesin anlayacağı seviyelere taşımakla kurulur medeniyet.



Yani dedim, aksiyoner insanlarla Muhammedi aşkın dünyaya dağıtılması da bunun tezahürü. Hakikat dili evrensel olduğundan her yere ve zamana dağılabiliyor, dönüşebiliyor değil mi? Evet dedi, çorak iklimlerin bahçeleri böyle sulandı, gül bahçesi oldu.



Kültür şuraları yapılıyor bugün dedim. Kültür ve sanat ile medeniyetimizi inşa etmenin yolları aranıyor. Mana dili oluşmamış bir kültürün derinliğinden zenginliğinden bahsedilemez. Maneviyatı sağlam olmadan medeniyetin yapı taşları döşenemez diyoruz. İyi de nerede bu mana dilinin temsilcileri?



Hoca bir an yüzüme baktı, sonra uzaklara odaklandı. Kaynağında dedi. Kaynakla buluşmalı, kaynağa dalıp kaynak olmalı. Kültür şurasında kaynak var mıydı?



Bilmem ki, genelde konusunda uzman, ehil isimlerdi. Öyledir muhakkak dedi. Kastım şahıslarla ilgili değil. Nedir dedim. Anlatayım dedi. Haberin var mı bak bakalım.



***


Meydanlara sığmayan bir şair, bir ozan bugün niye çıkmıyor? Kaynağından aldıklarımızı tüketiyoruz. Şura başarılı olur ya da olmaz. Ama bize kaynağından beslenenler gerek. Sadece akademisyen gazeteci ideolog değil, meseleyi kaynağından bilen kişiler gerek. Mahalli klasik olmuş kişiler!



Safiyüddin Erhan Bey mesela. Bursa'nın valisini bilmiyorum ama onun adını biliyorum. Fatih döneminde hangi çeşme yapılmış, hangi belediye söküp götürmüş bunu bilen biri. Kaynağından biliyor. Onun elindeki ve yaşamındaki her belge her kitap, yazma, eser, aslında bizzat kendisi o kaynağa yaklaştırır bizi. Kendisi kaynak olmuş çok kıymetli bir zat.



Süleyman Uludağ gibi, Mustafa Kara gibi klasiklerle oynayan ehil zatlar olmalı şura'larda, çalıştaylarda, medeniyet panellerinde. Turgut Cansever'in temsilcileri olmalı. Neşet Ertaş'lar olmadan medeniyet inşa edilemez. Yaşayan kaynaklara ulaşmak gerek.



Devletin onları mahalli yaşamdan takip edip bulması, onların zanaatına, işine, emeğine değer vermesi, okullaşma ve uzmanlaşma konusunda onların zevk ve tecrübelerinden yararlanması gerekir. Kültürün devamlılığı ve güncellenmesi, geleneğin bugünün ruhuna devri böyle sağlanır.



***


Kastamonu'ya vali, belediye başkanı oluyorsun oradaki derin külliyatı, kültür hazinesini umursamıyorsun. Musikişinası mimarı zanaatkarı şairi ozanı var, aradığımız medeniyetin yapı taşlarını oraya döşemişler asırlar boyunca. Kimse bilmiyor değerlerini. Safranbolu'ya belediye başkanı oluyor ama büyük bir hazretin yetiştirdiği gönül ehlinin gönüllerinden çıkan planlarla o evlerin imar edildiğini bilmiyor.



Bugün turizm cenneti Antalya'nın bir ilçesi olan Elmalı'da asırlar boyunca attığı tohumla büyük velileri, şairleri yetiştirmiş bir silsile var. Deniz turizmine yatırım yapan Menderes Türel'in Elmalı'daki ummandan haberi var mı? Şehri emanetçisi yani şehremeni bundan haberdar olmalı. Kaynağını bilmeli.



Üsküdar'da Selami Ali gibi bir büyük zat bütün mülkünü fukaraya bağışlayarak bir mahalle kurmuş ve vasiyet bırakmış, seneyi devriyemde keşkek yapılsın ve vakıfımdan her gelene 3 lira para verilsin diye. Onun yaptırdığı çeşmesinden su içen kültür müdürlerinin haberi var mı?



Halka onun hayatını anlatan vakıf kültürünü misal veren hizmetlerini duyuran bir belediye başkanı oldu mu Hilmi Türkmen? Aziz Mahmud Hüdai, Üsküdar'daki türbesinin çevresinde bulunan kitapçı ve incik boncukçularda divanı satılmayan bir aziz. Bir zamanlar yazmaları evleri kütüphaneleri dolduran bu azizin türbesinde bile divanı bulunmuyor!



Belediye Başkanları semtlerine ismi verilmiş bu zatların hayatını, eserlerini tanıtmak, yaşatmak, kültürümüze maledip güncellemek gibi bir zahmete katlanmak yerine açılış kapanış konuşmalarında plaket alıp vererek mi değerlerimizi ihyaya hizmet ediyorlar?



Aşk ve muhabbeti mimarinin gönlüne, kalemin gönlüne ilham kaynağı olmuş bunca zat var. Haberi var mı medeniyetin ihyası için düğmeye bastığını söyleyen devletin buralarda görevlendirdiği yetkililerinin?



(Hocanın çay eşliğindeki serzenişi inşallah devam edecek.)


#Üsküdar
#Sabahattin Ali
#Kemal Tahir
#Turgut Cansever
#Neşet Ertaş
7 yıl önce
Kültürü kaynağından çekmek
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’