|
Tarih yazılırken şahit olduklarımız, kayda geçirdiklerimiz

Cenazeler camiye getirilmişti. Boğaziçi köprüsünde paralelci terör örgütünün hileli yöntemlerle gasp ettiği orduya ait tanklardan vatandaşa açılan ateş sonucu şehit olan Erol Olçak ve oğlunun cenazesi. Ak Parti'nin isim babası, kurucularından ve reklam filmcisi Erol beyin oğlunun adı Abdullah Tayyip imiş. Ah dedim bunu duyunca, cuntacılar Marmaris'e helikopterlerle uçarken bir Tayyip'i öldürmeye gidiyorlardı. Bir Tayyip kurban oldu.



Yeni Şafak'ın kıdemli foto muhabiri Mustafa Cambaz'ın cenazesi de oradaydı. O da Çengelköy'deki çatışmalarda askerlerin açtığı ateş sonucu şehit düşmüştü. Kuleli askeri lisesinin gencecik öğrencilerini farklı gerekçelerle haftasonu okula çağırarak ellerine silah verip polisle çatışmaya yollatan paralelci teröristler de var mıydı acaba Çengelköy'de, Cambaz'ın canını feda ederek darbeyi önlemeye çalıştığı o sıcak ve uzun saatlerde. Kim bilir. Fakat nihayetinde Cambaz, Türkiye vatandaşı olmadığı halde canını ortaya koymuştu ve şehit düştüğü Çengelköy'de gömülecekti. (Belki oradaki bir sokağa adı verilir.)



***


Evet, Cambaz gibi bazılarının resmi evraklarda vatandaş bile sayılmadığı halde vatanıydı burası. Kimi içinse kuşaklardır yaşadığı bu toprak parçası bir türlü vatan olamamıştı: “Değer miydi insanları tankların üzerine sürüp ölüme yollamaya” diyebiliyorlardı elan. Sanki darbe can pahasına püskürtülmeseydi, daha oluk oluk kan akmayacakmış gibi.



Önce duruşumuzu kayda geçirelim: Halkın vergileriyle alınan helikopter, F 16, tank, her tür mühimmat ve silahlarla başta meclisini olmak üzere belediyesinden afet merkezine, emniyetinden, Mit'ine, özel harekatından genel kurmayına her tür kurumunu bombalayan, tanklarla içinde insanların olduğu arabaları ezen, içinden halkına kurşun sıkıp katleden, hileyle devletin kadrolarına girip yıllarca kendini saklayan, derken bir gün amirlerine gözünü kırpmadan kurşun sıkacak olan bütün cuntacılar ve emniyette, yargıda, orduda ve tüm bürokrasideki işbirlikçileri en kısa sürede tespit edilip adalete teslim edilmelidir. Darbecilik, cuntacılık nereden, hangi kesimden gelirse gelsin karşıyız. Siyasi kimlik ve ideolojik farklılık gözetmeden vatandaşlarımızın canı pahasına tankları püskürtmesi, cuntacılara karşı direnişi de dünya demokrasi tarihinde hak ettiği değeri bulmalıdır.



***


Artçı darbe girişimlerinin halen sürmekte olduğu bugünlerde bile algı moderatörleri işbaşında. Daha darbe girişimini ilk andan itibaren “Türkler kalkışmada” gibi sözümona faşist diktatörü devirmeye çalışan bir halk devrimi gibi yansıtmaya kalkanlara da şahit olduk. Eğer Cumhurbaşkanı telefonla canlı yayına bağlanmasaydı “yurtdışına kaçtı, sığınma talep etti” gibi haberleri geçmeye başlamış olan ve darbe başarılı olacak zannederek yayın yapan iç ve dış odaklara /kuruluşlara / medya organlarına / şahıslara şahit olduk, kayda geçirdik bir bir.



Hala da geçir geçir bitmiyor. “Erdoğan öldürülmediği için darbenin başarısız olduğunu” yazan dış medya yorumcuları dahi var. Her geçen gün seslerinin daha fazla çıkmakta olduğunu kayda geçirelim. Neredeyse bir dahaki kalkışmaya, darbe girişimine meşruiyet sağlayan bu yorumları yapan herkesi ve kurumu...



***


Yine dış basında ısrarla “Erdoğan takipçilerini tanklara karşı direnmeye çağırdı” diyorlar. Hayır orada takipçi / yandaş filan değil basbayağı vatanını seven herkes vardı. Bu gerçeği çarpıtmak için uğraşanlar en büyük algı operasyonunu yine ve yine kendilerine yapıyorlar. Bu gidişle sonraki darbe girişiminde de başarıya ulaşamazlar. Yine de kayda geçirelim ki vatanı için mücadele edenlerin bir ideolojiden, bir yandaşlıktan ve bir çıkar ilişkisinden çok ama çok farklı bir hakikati olduğuna, makarna paketiyle biat ettikleri söylenenlerin “can feda” hikayelerine şahit tutalım tarihi.



Türkiye'de darbeyi başaramayanların hiç vakit kaybetmeden dış işbirlikçileriyle ciddi bir iç savaş çıkarmak için her yolu denemekte olduğunu gördüğümüz bugünlerde, sokakta ateş saçanları, kışlalarda hareketlilik yapanları, suikasta başlayanları da kayda geçirelim. Darbe girişiminden beri –nedense- Pkk çatışmalarının kesildiğini de...



***


Ağaç için ortalığı birbirine katan, sloganlar üreten, mağduriyetini en az üç dilde ilan eden ve başta Taksim olmak üzere sokakları kendi tapulu malı addeden... Şimdi ise bir basit darbe kınama bildirisine dahi mesafeli bakan, kaçamak yanıt verenleri de kaydediyoruz.



Onların her fırsatta “canım ne paralel devleti, ne dış mihrakı, paranoyak olmayın” diyerek içimizde durmadan patlatılan canlı bombaların bir şeylerin habercisi olduğunu, bütüncül ve daha geniş bir boyuttan bakmak gerektiğini söyleyenlerle alay eden kullanışlı analizciler olmaya devam etmeyeceğini umarak...



Camilerden bombardımanlar esnasında okunan salalardan korkup şeriat gelecek diyerek darbe kalkışmasını bunca kan ve zulme rağmen kınayamayanları da geçirdik kayda. Bazı darbeleri daima alkışlayan bu zihniyete defalarca şahit olduk, hala oluyoruz. Pkk'lı canlı bombalar ile Işid'ci canlı bombalar arasında ideolojik / entellektüel anlamlar vererek ayrım yapan aydınların sofuluğunu nasıl kayda geçirmişsek bunu da ekledik.



Her konjonktürel çekişmede bizlere demokrasi eksikliğinden dem vuranlara tam bir özgürlük, çoğulculuk, demokrasi dersini tatbiki olarak göstermemişiz gibi, “Türkiye'nin bu darbeyle imajı bozuldu” diye demeç verenleri de kayda geçirdik. “Darbeyi hükümet kendi kendine yaptı, tiyatro oyunu bu” diyerek algılatmaya çalışanları da. Sanki tarihin en büyük terörist işgal saldırısına maruz kalmamışız gibi “şimdi Erdoğan'ın oyu daha da artacak” endişesiyle mesai verenleri de.



***


Cenaze töreninde herkes birbirine sarılıyor, ağlıyordu. “Neler atlattık, nasıl bir kalkışma bu” diye bir yandan baş sağlığı diliyor ama bir yandan da dimdik duruyorduk. “Yeni Türkiye diye bir şey varsa, 15 Tammuz bunun tecelli ettiği gündür” diyorduk.



Erdoğan, cenaze namazından sonra mikrofonu aldı. Ama kelimeler boğazında düğümlendi. Gözyaşları içerisinde söyledi sözlerini. Ertesi gün Başbakan'ın da bakanlar kurulunda yine çok önemli bir konuşma yaparken aniden gözleri dolacaktı. “Torunum bana, dede bunlar bizim askerlerimiz değil mi neden insanları öldürüyorlar” diye sordu derken...



Genelkurmay başkanının en yakınındakilerin onun boğazını sıktığı, Erdoğan'ın yaverinin bile cumhurbaşkanı öldürülmeye kalkınca deşifre olduğu bu ülkede gerek ordu ve bürokraside gerek gönüllerde bu güven tesisi bir daha nasıl sağlanacak bilmiyorum. Bizden darbecilerin kim olduğuna dair halen kanıt isteyen küresel diplomasinin soğuk nefesine bunca kan ve gözyaşı ile ruh üflemeye devam edelim. Burada ve orada şahidiz.


#Erol Olçak
#Paralel örgüt
8 yıl önce
Tarih yazılırken şahit olduklarımız, kayda geçirdiklerimiz
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak