Devletin elinde FETÖ'nün ana omurgasını ve kriptolu yapısını çökertebilecek niteliği olan iki veri var.
Birincisi, darbe kalkışması öncesi hazırlanan, kalkışma öncesi illere gönderilen çapraz karşılaştırmayla teyidi yapılan bir belge.
Bu belgede, darbe sonrası kimin hangi göreve getirileceği isim isim yazıldığı için, örgütün özellikle TSK içindeki gizli yapılanmasının bir bölümünün, daha doğrusu üst rütbelere gelmiş olan elemanlarının deşifre olduğu söylenebilir.
Ki, bunlardan firarı olanlar dışında tamamı şu anda tutuklu durumda.
Bununla birlikte albay ve daha alt rütbedekilerin önemli bir kısmı henüz afişe olmuş değil.
İkincisi, Başbakan Yıldırım'ın önceki gün sözünü ettiği, bu köşede
detaylı bir şekilde anlattığımız, örgütün gizli haberleşmede kullandığı
programının ele geçirilmesiyle elde edilen veriler.
Bu programın MİT tarafından tespit edildikten sonra uzun süre
arşivinin ele geçirilmesiyle, FETÖ'nün çökertilmesine ciddi katkı sağlayabilecek bir birikim ortaya çıktı.
FETÖ'nün iletişimde kullandığı gizemli yöntemleri biraz daha araştırdım.
İsminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir devlet yetkilisi,
programını kullananların yöntemleriyle ilgili şu saydığımız bilgileri paylaştı.
Peki, yer yer devlet kontrolündeki istihbarat birimlerinin kapasitesini bile aşan bu gizli yöntem nasıl tespit edildi, nasıl iz sürüldü?
programının ele geçirilmesi, tarih olarak 17-25 Aralık operasyonlarının devam ettiği günlere rastlıyor.
MİT, uzun süre takip yaptıktan sonra 50 bin kişinin bu gizli yazışmayı kullandığını tespit ediyor.
2 yılı aşkın bir süre boyunca yapılan tespitler, belirlenen isimler, 2016'nın ilk aylarında TSK dahil, bazı devlet kurumlarına
denilerek gönderilince, örgüt bu kurumlardaki elemanları üzerinden deşifre olduklarını fark ediyor.
Devamında başka programlar kullanmaya başlıyorlar.
Kişisel kanaatim, 15 Temmuz'daki darbe kalkışmasının gerekçelerinden biri de şu: Haberleşme sisteminin
ve örgütün yaşadığı
korkusu.
Bu programın ele geçirilmesinde bir yargı mensubunun katkıları var.
Daha önce FETÖ yapısının içinde yer alan, ancak o günlerde bu yapının sırlarını ifşa etmeye ikna olduğu için MİT ile işbirliği yapan bir yargı mensubu.
Kim olduğunu bilmiyoruz.
Bilmemiz de gerekmiyor zaten.
Önemli olan elde edilen sonuç.
Tabi buraya kadar anlattıklarımız, FETÖ'nün haberleşme sistematiğinin tamamıyla çöktüğü anlamına gelmiyor.
Örgütün şu anda bile, kimsenin kullanmadığı bir iletişim sistemini aktif şekilde kullandığı yönünde bilgiler geliyor.
Muhataplarımızdan ne menem bir bela atlattığımıza dair, (tam atlattık da diyemeyiz tabi) başka hikayeler de dinliyoruz.
Üst düzey bir Emniyet yetkilisine kulak verelim:
Meğer, İstanbul'da bunun bir tek istisnası varmış.
17 Aralık öncesine kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın evinin bulunduğu Kısıklı'daki kameraların merkeze görüntü vermesi
ile sağlanamıyormuş.
Aynı yetkili anlatmaya devam ediyor:
Bu durum, 17 Aralık sonrası İstanbul Emniyeti'nde yapılan görev değişikliği sonrası fark ediliyor.
Hemen müdahale edilip, oradaki mobese kamerası da otomatik sisteme dahil ediliyor.
Ne büyük bir bela ile karşı karşıya olduğumuzun farkında mısınız?