-Bakan Carter, PYD'yi hiç duydunuz mu?
-Evet duydum.
-Kim onlar?
-Kürt bir grup.
-Peki YPG'yi hiç duydunuz mu?
-Onları da duydum tabi. Bir başka Kürt grup oluyor onlar da.
-PYD'nin silahlı kanadı oluyorlar, öyle değil mi?
-Evet, eee öyle tabi.
Konuşma,
diye başlamasa, bu diyaloğun, bir ilkokulda çat kapı sınıfa giren bir müfettişin öğrencilere sorduğu sorular ve aldığı cevaplardan mütevellit olduğunu düşünebilirsiniz.
Ama öyle değil.
Kem-küm ederek yanıtlamasından da anlaşılıyor ki, 'Bakan Carter'ı, bu kolay soruların devamında daha zor olanları bekliyor.
Devamına bakacağız ama önce bu diyalog neyin nesidir onu anlatalım.
Amerikan Senatosu'nda sık sık '
dedikleri açık oturumlar yapılıyor.
Harcamalar için Senato onayı gerektiği için ülkeyi yönetenler, bu oturumlarda Senatörlerin karşısına geçip -bazen acımasızca- sorgudan geçiriliyor.
Sözünü ettiğimiz Senato Oturumu bu yılın Nisan ayı sonunda yapıldı.
Soruların muhatabı, ABD Savunma Bakanı Ashton Carter.
Konuyu buraya taşımamızın sebebi, bizi de yakından ilgilendiriyor olması.
Ele alınan mesele, ABD'nin PYD/YPG desteği.
Başında
teyidi yapıldıktan sonra, açık oturum, Senatör Graham'ın soruları, Savunma Bakanı Carter'ın yanıtlarıyla şöyle devam ediyor:
-Eldeki raporlar, PYD-YPG'nin PKK ile bağlantılı ya da en azından önemli ilişkiler içinde olduğunu gösteriyor. Doğru mu?
-Evet.
-PKK, Türk hükümetinin gözünde bir terör örgütü değil mi?
-PKK, sadece Türk hükümetinin değil, ABD hükümetinin gözünde de bir terör örgütüdür.
Diyaloğun en can alıcı bölümüne geliyoruz.
-Hayır, değil. Hayır, kesinlikle değil, senatör. Şunu netleştireyim. Türklerle bu konuda kapsamlı görüşmeler yaptık.
-Yani Türkiye bunu sorun etmiyor mu?
-Ediyor.
(İşin burasında Carter konuşmaya devam etmek istiyor ancak Senatör Graham sözünü kesip kendisi konuşmaya başlıyor.)
-Türkiye'den yeni döndüm. Bu konu onlar için bir sorun. Bunu dünyanın en aptalca fikri olduğunu düşünüyorlar ve ben de onlarla aynı fikirdeyim.
Hani geçenlerde ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffry
diyerek meselenin bam teline basmıştı ya, 4 ay önce ABD Senatosu'nda yapılan bu açık oturumda konuşulanlar da aşağı yukarı aynı şeye tekabül ediyor.
Yani aslında her şey kabak gibi meydanda.
Müttefikimiz ABD, aynı omurganın parçaları olduğunu bile bile, TC vatandaşlarını vahşi yöntemlerle öldüren, Türkiye'nin topraklarının bir bölümüne göz dikmiş bir örgütün Suriye'deki uzantısına silah yardımı yapıyor, büyüyüp palazlanması için el veriyor.
Önceki gün, Fırat Kalkanı operasyonu çerçevesinde TSK destekli ÖSO'nun Cerablus'u ele geçirdikten sonra Güney'e Menbiç'e doğru yönelmesi üzerine Ashton Carter'ın başında bulunduğu Pentagon adına Türkiye'yi hedef alan sert tonda bir açıklama yapıldı.
Pentagon sözcüsü şöyle diyordu:
Fırat Kalkanı harekatının hedefini biliyoruz.
Güney sınırlarımızın bir PKK kuşağıyla boylu boyunca kapatılması olarak nitelendirilen 'Made in USA' projesini durdurmak. Cerablus'un ele geçirilmesi bu projeye sekte vurdu. Ama yeterli değil.
Ankara'da kulak verdiğimiz güvenlik kaynakları bize şunu söylüyor.
TSK destekli ÖSO grupları sınır boyunca daha derinlere inmediği, inemediği takdirde, projenin B Planı uygulanacak.
Yani PKK, Fırat'ın batısında daha güneyden ilerleyerek sözde Kantonların birleşmesini o şekilde sağlayacak.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz.
Menbiç kimin elinde kalacak? El Bab Kenti'ni DAİŞ'in elinden kim kurtaracak?
Bu iki sorunun cevabı, bu iki şehrin akıbeti, PKK kuşağı projesinin başarılı olup olmayacağını da bizlere gösterecek.