|
Münih’te Türkiye trafiği

Geçen hafta Perşembe başlayıp Pazar akşamı biten Malta-Almanya gezisinde Başbakan Binali Yıldırım'a eşlik ettik. Gezinin Malta ayağıyla ilgili aktaracak fazlaca sözümüz yok. Bu küçük Akdeniz ülkesinin AB Dönem Başkanlığını üstlenmesini, Türkiye'nin üyelik sürecine sıcak yaklaşımını, bu minvalde yürütülen görüşmelerin faydalı geçmiş olduğunu not edip devam edelim.



Başbakan'ın gezisinin Almanya bölümünün üç temel ayağı vardı:



1.

Şansölye Merkel ile sabah kahvaltısında yapılan görüşme,



2.

Münih Güvenlik Konferansına katılanlarla ikili temaslar,



3.

16 Nisan referandumunda kullanacakları oylarla sonuçları bu defa daha doğrudan etkileyecek olan Türk toplumuyla salon mitinginde buluşma.



Binali Bey, Merkel ile sabah kahvaltısının detaylarını Münih-Düsseldorf yolunda bize anlattı. Ekonomide ticaret hacmi bakımından birinci partnerimiz olma özelliğini sürdüren Almanya ile yakın diyalog zemini korunsa da, siyasi ilişkilerin limoni olduğunu herkes biliyor. Geçenlerde Alman polisi, Diyanet İşleri Başkanlığı adına Almanya'da görevli DİTİB mensuplarının evlerine 'casusluk' gibi çok ağır bir suçlamayla baskınlar yapmıştı. Merkel'le görüşmede Başbakan'ın gündeme getirdiği konulardan birincisi bu oldu.



Yıldırım, bu konuda Merkel'e ne dediğini bize şu sözlerle aktardı: “

Bu konunun tırmandırılmaması gerektiğini düşünüyorum. Bir yanlış anlaşılma var, ortaya çıktı. DİTİB, aşırı akımları önleyen, İslam Dinini dünyaya doğru anlatan, Türkiye Cumhuriyeti resmi imamlarının görev yaptığı çok prestijli bir kuruluş. Casusluk gibi bir suçla itham edilmesi doğru bir yaklaşım değil.



ABD SURİYE KONUSUNDA NASIL BİR KARAR VERECEK?


Yaptığımız sohbet sırasında da gördük ki, Almanya gezisinde Başbakan'ın zihnini meşgul eden temel konu Suriye meselesi idi. Suriye konusunda geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD Başkanı Trump ile telefon görüşmesi sonrası başlayan hızlı ve yoğun bir trafik var. Bu trafiğin bir ayağı da Trump'ın yardımcısı Mice Pence'in de Münih'te olması nedeniyle Almanya'ya taşındı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Fikri Işık dışında Ankara'dan özel olarak bu görüşme için gelen MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Başbakan'ın heyetine dahil olup Pence görüşmesine katıldı.



ANKARA'NIN RAKKA PLANI


Bu görüşmelerin şu an itibariyle, Türkiye açısından 'bilgilendirme ve teklif sunma' biçiminde, ABD açısından ise, karar oluşturma öncesi ağırlıklı olarak dinleme pozisyonunda geçtiğini biliyoruz. Trump'ın yaklaşımı Ankara için umut veriyor. Başbakan'ın, ABD'nin yeni yönetimi için Türkiye'nin talep ve tekliflerini kast ederek kullandığı, “

Zannediyorum dikkate alacaklar

” cümlesi, bu umudun bir karşılığı olarak karşımızda duruyor.



ANKARA'NIN ELİNİ GÜÇLENDİREN İKİ UNSUR


Yeni denklemde Türkiye'nin hem sahada hem masada elini güçlendiren iki yeni unsur var. Birincisi, Fırat Kalkanı Operasyonu ile Türkiye daha fazlasını da yapabileceğini gösterdi. İkincisi, 3 Ocak'taki yazımızda üst düzey askeri bir yetkiliyi kaynak göstererek aktardığımız Ankara'nın çabalarıyla oluşturulan 10 bin kişilik ÖSO gücü. ABD, başından beri, “

Bana karada savaşacak güç lazım

” diyordu. Türkiye, kartını açtı, teklifini sundu, 10 bin kişilik ÖSO gücüyle bu talebi karşılayabileceğini göstermiş oldu. Peki, Türkiye'nin Trump yönetiminin “

Tamam

” demesi halinde Rakka operasyonunda rolü ne olacak? Merak edilen bu konuyu Başbakan, Düsseldorf yolunda açıkladı, şöyle dedi: “Amerika Türkiye ile birlikte yerel güçlerle sivil direnişçilerle, ÖSO ile ve diğer milislerle bir olarak, onlar önde, biz de arkada… Askeri varlığı olacak ABD'nin de Türkiye'nin de. Doğrudan operasyona girmeyeceğiz, taktik destek vereceğiz, prensipte anlaşılırsa tabii. İmkan ve kabiliyetler gözden geçiriliyor.”



Bu iş olursa, Türkiye'yi güney sınırından boylu boyunca kuşatma niyeti taşıyan '

PKK kuşağı projesi

' büyük ölçüde çökmüş olacak. Mesele o kadar önemli.

#Münih
#Türkiye
#Almanya
7 yıl önce
Münih’te Türkiye trafiği
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset