|
Rusya ile normalleşme Türkiye’yi Batı’dan uzaklaştıracak mı?
“Denize düşen yılana sarılır”
sözünü ilk kimin söylediğini ve nereden çıktığını biliyor musunuz?


Dönem, İkinci Mahmut Dönemi ve Kavalalı Mehmet Paşa Mısır Valisidir.



İkide bir isyan edip sabır taşını çatlatan Yeniçeri Ocağı'nın lağvedilmesiyle Osmanlı Ordusu'nda ciddi sıkıntılar baş gösterir.



Bu durumu fırsat bilen Kavalalı Mehmet Paşa, İstanbul'daki Payitahtı ele geçirmek için Mısır'dan yola çıkar.



Osmanlı şehirlerini tek tek ele geçiren Kavalalı, Kütahya'ya kadar gelir.



Osmanlı ordusu, daha birkaç yıl önce Rus ordusuyla savaştan çıkmış, Rusya ile ilişkiler kanlı bıçaklıdır.



Sultan Mahmut, Kütahya'ya kadar gelen tehlikeyi bertaraf etmek için çareyi Ruslardan yardım istemekte bulur.



Payitahtta bu talep vezirler arasında bir dalgalanmaya yol açınca, Sultan o meşhur sözü kullanarak son noktayı koyar:



“Denize düşen yılana sarılır”.


Çok şükür bugün o durumda değiliz.



Rusya ile ilişkilerin normalleşme sürecine girmesinin sebebi, Türkiye'nin 200 yıl önce yaşadığına benzer bir çaresizlik durumu değil, yaklaşık 9 aylık krizin iki ülke için de ciddi bedeller üretmiş olması.



Ha, hikayenin zihnimizde bıraktığı bir çağrışım var tabi.



Kavalalı'nın kendisini Mısır Valisi yapan Osmanlı'ya yaptığı ihanetle, FETÖ'nün günümüz Türkiye'sine verdiği zarar, birbiriyle paralellik arz etmiyor değil.



RUSYA İLE YAKINLAŞMA BATIYI KORKUTUYOR


Dün, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Putin'le buluşma görüntüsü canlı yayınla verilirken ofisteki televizyonlardan birinde Amerikan CNN televizyonu açıktı.



Bizim haber kanalları gibi, CNN de yapılan açıklamaların tamamını canlı yayınladı.



Sonra İstanbul ve St. Petersburg'daki muhabirlere bağlanılarak

“bu buluşmanın ne anlama geldiği”

soruldu.



Amerikan televizyonlarında Türkiye-Rusya ilişkilerinin normalleşme sürecine girmesine duyulan

'merakın'

bir sebebi var elbet.



15 Temmuz kalkışmasının ertesi günü 800 kadar yabancı yatırımcıyla tele-konferans görüşmesi yapan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek o günlerde bana,

“En çok, darbe girişimi sonrası Türkiye-ABD ilişkilerinin bundan nasıl etkileneceğini, ilişkilerde bir kopma olup olmayacağını”

soruyorlar demişti.



Bu soru bugün için de canlılığını koruyor.



Zaten Erdoğan-Putin görüşmesinin Amerikan medyasınca bu kadar yakından izlenmesinin sebebi de bu.



PEKİ ANKARA BATI İLE İPLERİ KOPARMAYI MI PLANLIYOR?


Ankara'nın bu mevzudaki pozisyonunu şöyle özetleyebiliriz.



Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nden bize yansıyan hava, Erdoğan'ın AB ülkeleri ve ABD yönetimi dışında NATO'ya da, 15 Temmuz kalkışmasına karşı alınan tutum nedeniyle ciddi bir öfke duyduğu yönünde.



Cumhurbaşkanı bunu zaten yaptığı açıklamalara da yansıtıyor.



St. Petersburg'a gitmeden önce Rus Tass Ajansı'na verdiği demeçte, Putin'in kendisini arayan ilk liderlerden biri olmasından övgüyle söz ederken, ABD Dışişleri Bakanı Kerry'nin 45 gün sonra ancak Türkiye'ye gelecek olmasını

“çok gecikmiş”

bulduğunu söyledi.



Bununla birlikte, konuştuğumuz pozisyon sahibi isimler, bu ziyaretin, Türkiye'nin Batı'dan tamamen kopup Rusya-Çin eksenine yönelmesi biçiminde yorumlanmasının da (en azından bu aşamada) yanlış olduğu görüşünü iletiyorlar.



Peki olan ne?



Bu görüşmenin mahiyetini nasıl yorumlayacağız?



Dünkü buluşma sonrası Erdoğan ve Putin'in yaptığı açıklamalardan yola çıkarak, şu noktaların altını çizebiliriz.



1.

Öncelik ekonomik ilişkileri önce 24 Kasım seviyesine, sonra da o seviyenin üstüne çıkarmak. Yürüyen ve yeni yapılacak enerji anlaşmalarıyla bu süreci pekiştirmek.



2.

Suriye savaşını sona erdirme konusunda

'kırk kere aynı delikten sokulduğumuz'

ABD ile olan teması sınırlandırıp, Rusya ve İran üzerinden bir barış arayışına girmek (Erdoğan Tass Ajansı'na verdiği demeçte Suriye konusunda en önemli aktör Rusya demişti).



Dünkü basın toplantısında Suriye ile ilgili bir soru gelince Putin, iki ülke arasındaki görüş ayrılıklarının bilindiğini, ama bu görüşlerde bir ortaklaşma sağlanabileceğini söyledi.



3.

Eğer kabul görürse, Türkiye'nin Şangay Beşlisi'ne gözlemci sıfatıyla dahil olması (Basın toplantısında bu konuya dair bir açıklama olmadı ama, Ankara'nın böyle bir arzusu olduğunu söyleyebilirim).



Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, bu yakınlaşmanın ABD ile ilişkileri nasıl etkileyeceğine dair soruyu yanıtlamaması dikkat çekiciydi.



Tabi, NATO'dan bir kopuş anlamı taşımasa da, bu saydıklarımızın ABD-Avrupa ittifakını rahatsız ettiğini-edeceğini söylemek mümkün.



Onlara kalsa, Rusya ile aramız hep bozuk kalsın, biz de kendilerine mahkum kalalım.



Böyle olsun isterler.



Son tahlilde, şunu söyleyebiliriz.



Böyle bir resmin ortaya çıkmış olması, önümüzdeki süreçte Türkiye'nin elini güçlendirecektir.



Rusya ile ilişkilerin normalleşmesi, ekonomik ve siyasi bakımdan iki ülkeye de yarar sağlamakla kalmayacak,

“Türkiye'yi kaybediyoruz”

korkusu, hele hele 15 Temmuz'dan sonra, Batı'da Türkiye'nin değerinin/kıymetinin artması gibi bir sonuç üretecektir.


#Rusya
#Yeniçeri Ocağı
#NATO
#Şangay Beşlisi
8 yıl önce
Rusya ile normalleşme Türkiye’yi Batı’dan uzaklaştıracak mı?
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti