|
Trump ile ‘stratejik sessizlik’ dönemi

Geçen hafta, bir grup gazeteci, Başbakan Binali Yıldırım ile Ak Parti Genel Merkezi'ndeki makam odasında bir araya geldik.



Meslektaşlarımızdan birisi, ilk soru olarak ABD'de yeni dönem ve Trump yönetimi ile ilişkileri sorunca Binali Bey,

“Durun şimdi en başta bu konuyu konuşmayalım. Sonlara doğru o konuda size kayıt dışı olarak birkaç şey söylerim”

dedi.



Başbakan bizi, iki programın arasında program dışı kabul ettiği için fazla vakit yoktu.



Takribi 20 dakikalık buluşmanın son bölümlerinde Trump ve ABD'de yeni dönem de gündeme geldi ancak,

'kayıt dışı bilgileri'

Başbakan ya vazgeçtiği için, ya da unuttuğu için alamadık.



GÜNDEMİN EN HAYATİ KONUSU: TRUMP İLE YENİ DÖNEM


Türkiye'nin 2013 baharından itibaren karşılaştığı bütün badirelerin/saldırıların yolu, bir şekilde Washington yönetimi ile ilişkilerle kesişiyor.



Obama'nın ikinci dönemi, Türkiye'de Tayyip Erdoğan'ın, Ak Parti hükümetlerinin canına kast eden bir oyun planı ile yürüdü ve bitti.



Gezi olaylarından 15 Temmuz darbe kalkışmasına, çözüm sürecinin sabote edilip masanın devrilmesinden terör örgütlerinin planlı saldırılarına, Güney sınırımızda boylu boyunca bir PKK devleti kurulup soluk borumuzu tıkama amacı taşıyan malum projeye kadar her şey, bu oyun planı ile bir şekilde ilişkiliydi.



Şimdi o dönem bitti ve hep beraber "Trump ile birlikte bu süreç nasıl gelişecek?" diye soruyoruz.



Haliyle böyle bir sorunun hayatiyeti ortada.



Trump, görevi devraldıktan sonra züccaciye dükkanına daldı, cam parçaları ortalığa saçıldı.



Tosladığı her yerde, başta kendi ülkesi olmak üzere büyük gürültüler ortaya çıktı.



Tabii, işin bir de iyi tarafı var.



Obama yönetiminin neredeyse bir tek Türkiye'ye karşı kullandığı hasmane tutum, Trump ile birlikte Meksika'dan Çin'e kadar geniş bir coğrafyaya yayılmış durumda.



Bu, en azından tek başımıza olmadığımızı gösteriyor!



TERESA MAY WASHİNGTON'DAN BİR MESAJ MI GETİRDİ?


Başbakan Yıldırım'ın bize söyleyecek iken, unuttuğu ya da vazgeçtiği kayıt dışı bilgi neydi acaba?



Belli ki, kamuoyunun bilgisi dahilinde olmayan, ama karşılıklı beklentileri yansıtan bir takım temaslar sağlanmıştı.



Yine geçen hafta, Beştepe Külliyesi'nde verilen resepsiyon sırasında Cumhurbaşkanı Başdanışmanlarından biri,

“Çok kritik bir dönemden geçiyoruz”

diyerek yanımıza geldi.



Aynı isim,

“Teresa May, buraya gelmeden önce Washington'da idi”

diye devam etti.



Yani?



Bu ne demek oluyor?



İngiltere Başbakanı ABD'den ayrıldıktan sonra doğruca Ankara'ya geldiğine göre, Trump yönetimi adına Türkiye'ye bir mesaj getirmiş olabilir miydi?



Muhatabımızın ima ettiğine bakılırsa olabilir idi.



Trump dönemi ile ilgili olarak iki temel sorumuz var:



Birincisi;

FETÖ'ye karşı nasıl bir yaklaşım sergileneceği, artı, güneyimizdeki PKK devleti projesinin devam edip etmeyeceği sorusu.



İkincisi;

Trump yönetiminin Erdoğan ve Ak Parti yönetimine karşı bakışının/tutumunun ne olacağı sorusu.



Soruların hiçbiri henüz berrak bir şekilde cevabını bulmuş değil.



Geçen hafta Trump yönetiminin Rakka operasyonu için PYD'ye ilave destek verme planlarını veto ettiği yönünde bir haber çıktı.



Buna bakarak

“Trump, Türkiye'nin tezlerine yakınlaştı”

yorumu yapanlar oldu.



Ancak, haber çıktıktan birkaç gün sonra PKK'nın Suriye kolunun Rakka'ya doğru harekete geçtiği bilgisi gelince kafalar karıştı.



Sorumuzun ikinci kısmı ile ilgili olarak, yine birtakım donelere sahip olsak da, orada da bir berraklaşma söz konusu değil.



O soruyu biraz daha açılım.



Trump yönetimi, Erdoğan ve Ak Parti hükümetine, içinde bulundukları İslamofobik duygularla mı yaklaşacak?



Yoksa, DEAŞ bataklığını kurutmanın en iyi yönteminin Erdoğan gibi

'İslam'da orta yolu'

seçmiş, şiddeti reddeden, bütün mücadelesini demokratik ortamın sağladığı haklar ve imkanlar doğrultusunda yürütmüş bir aktörle olabileceği fikrine mi yaslanacak?



Bağcıyı dövmek değil de üzüm yemek ise niyetleri, ikinci şık, yani ABD'nin DEAŞ tehdidini bertaraf etme çabaları için bulunmaz bir fırsat olarak duruyor.



Trump ile daha seçimler yapılmadan sağlanan temasta, Erdoğan ile böyle bir işbirliği yapılabileceğinin karşı tarafa iletildiğini biliyoruz.



Bu girişimin zahir alanda Trump'ın ekibi tarafından sıcak şekilde karşılandığına dair de bir takım veriler mevcut.



Örneğin, 15 Temmuz gecesi darbe girişimi devam ederken coşkulu bir konuşma yapan Trump'ın şimdiki Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn'in, çok sonraları Türkiye'den giden bir yetkiliye,

“We support Erdogan/Erdoğan'ı destekliyoruz

” dediğini daha önce burada aktarmıştım.



Başlıkta kullandığım

“Stratejik Sessizlik”

kavramı, gazeteci arkadaşımız Bora Bayraktar'a ait.



Ankara, Trump konusunda dolduruşa gelmeden ileri laflar etmemekle doğru olanı yapıyor.



Dün akşama doğru Erdoğan ile Trump arasında yeni başkan görevi devraldıktan sonra ilk temasın sağlanacağı açıklandı. Önümüzdeki günlerde bu görüşmede neler konuşulduğunun peşine düşeceğiz.



Ancak,

“Yeni dönemde işler yoluna girecek, ya da Obama dönemini aratmayacak”

demek için henüz çok erken.


#Cumhurbaşkanı
#Recep Tayyip Erdoğan
#Donald Trump
#ABD
#FETÖ
7 yıl önce
Trump ile ‘stratejik sessizlik’ dönemi
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı