|
Trump Türkiye’de kim ile iş tutacak?
Yaşını başını almış olanlar, şaşkınlık verici bir haberle karşılaştıkları zaman
“Dünyanın çivisi çıkmış”
derler.


Hadi öyle demeyelim de şöyle diyelim:



Dünyanın ayarları bir hayli bozulmuş durumda.



Avrupa'da tırmanışını sürdüren ırkçılık/neo-ulusalcılık rüzgarı, ABD'de,

“Siyasetimizin temelinde ABD'ye biat olacak”

diyen Trump dönemi olarak karşımıza çıktı.



Trump dönemi ve bu dönemin Türkiye'ye bakan kısmını değerlendirmeye almadan önce dünyanın hali pür melalini izah eden iki kıymetli yorumu sizlerle paylaşmak istiyorum.



Birinci yorum, zamanında AK Parti'nin ekonomi ve kalkınma politikalarına etkili dokunuşlar yapmış bir isme, Cevdet Yılmaz'a ait.



Halen partinin genel başkan yardımcılığını yürütmekte olan Yılmaz, Batı'da yükselen neo ulusalcı/ırkçı dalgayı 2008 ekonomik kriziyle ilişkilendirerek şöyle bir analiz yapıyor:



“2008 krizi hala bitmiş değil. Hatırlayalım. Kriz nedeniyle reel sektörler sarsıldı. İnsanlar işsiz kaldılar. Devamında devletler o krizi aşmak için yüksek oranda borçlanmalar içine girdiler. Sonra o borçları ödeyebilmek için sorunun mali yükünü kendi vatandaşlarının üzerine yıktılar. Vergiler arttı.”


“Ekonomik sorunlar halka mal olunca bu durum bir süre sonra öfkeli/tepkili kitleler ortaya çıkardı. Ekonomi ile başlayan sorunlar siyasi bir nitelik kazandı. Yabancı düşmanlığı, ırkçılık arttı. Ve devamında bu öfke hali, seçim sonuçlarını etkilemeye, sürpriz sonuçlar çıkarmaya başladı.”


Domino etkisi dediğimiz şey, tam da böyle bir şey işte.



Kıymetli bulduğum ikinci analiz, yine AK Parti hükümetlerinde bakanlıklar yapmış, nitelikleri nedeniyle dünyanın dört bir yanından davetler alıp görüşleri dinlenen, kendisi de dünyayı ve gidişatını iyi okuyabilen bir isme ait.



Kendisi istemediği için ismini yazmadan, görüşlerini aktarıyorum:



“Dünyanın şu anki hali, 2. Dünya Savaşı'nın 10 yıl öncesine benziyor. 1929 büyük ekonomik krizi sonrası, yükselen ırkçılık hareketleri, hamaset ve demagoji üzerine inşa edilen siyasetler…


Bu yıl Avrupa'da Hollanda, Fransa ve Almanya'da seçimler var. Bu seçimlerin sonuçları AB projesinin geleceği adına çok sarsıcı sonuçlar doğurabilir.”


“İkinci Dünya Savaşı öncesi ülkeler, milletler kendi içlerine kapanıyorlardı, şimdi de öyle oluyor. Sadece bölgemizde değil, mesela Güney Çin Denizi'nde her an patlamaya hazır büyük bir gerilim yaşanıyor.”


Bu sayıp döktüklerimizi sadece biz bize konuşmuyoruz anlayacağınız.



Diyebilirim ki, dünyanın gidişatına dair bizden çok daha fazla endişeli olanlar var.



İkinci Dünya Savaşı yenilgisi sonrası kurulan yeni düzende güvenliğini bütünüyle ABD'ye emanet etmiş olan Japonya'nın Kuzey Kore'den gelen tehditler karşısında yaşadığı panikten söz etmemiz yeterli olur sanıyorum.



ABD'nin yeni başkanı Trump ilk konuşmasında

“Medya ile kavga halindeyim”

dedi.



Sadece CNN'in yayınlarına baktığınızda, Trump'un bahsettiği medyanın kendisi ile daha büyük bir kavgası olduğu görülebiliyor.



Trump, adını açıkça zikrederek

“Establishment ile, yani müesses nizam ile kavga edeceğim”

diyor.



İlk basın toplantısında CNN muhabirini

'benzetmesi',

CNN'in de kendisiyle büyük bir kavga yürütmesinin sebebi de bu zaten.



Müesses nizamın medya gücü biziz demek istiyor arkadaşlar.



Lafı uzattık, Türkiye bahsine yeni gelebildik.



Öncelikle şunun altını çizelim.



Trump'ın Türkiye'ye, Türkiye'deki yönetime nasıl yaklaşacağı meselesi hala bir muamma.



Ankara, Trump dönemi ABD'sinden beklentisini başbakanın ağzından üç başlıkta açıklamış durumda.



1-FETÖ'nün liderini bize teslim et.


2-Türkiye ile savaş halindeki PKK ve bu örgütün Suriye ayağı PYD/YPG ile ilişkini kes, yardımları bitir.


3-15 Temmuz sonrası Türkiye'de iyice derinleşen anti-Amerikanizm duygularını değiştirmek için adımlar at.


Ankara beklentilerini netleştirmiş ve deklare etmiş durumda.



Peki, Trump ne yapacak?



Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümeti hakkında ne düşünüyor?



Bir takım işaretler olsa da işin büyük kısmı muamma.



15 Temmuz akşamı darbeciler lehine coşkulu bir konuşma yapan ulusal güvenlik danışmanı Flynn'in sonradan görüştüğü Türk yetkililere

“Erdoğan'ı destekliyoruz”

dediği söyleniyor.



Soru şu:



Trump ve ekibi, Erdoğan ve AK Parti'ye, içinde

'İslam'

geçen her şeye karşı düşmanlık sergileyen bir tutumla mı yaklaşacak?



Yoksa, DEAŞ'ın kökünü kazımak için en ideal yöntem olarak görüp, radikalizmin panzehiri olan Türkiye'deki yönetimle işbirliğine mi yönelecek?



İkincisi, Suriye'de Obama yönetiminin ihanetlerini sürdürüp, Türkiye'nin güneyini boylu boyunca bir PKK devleti ile kapatma projesini sürdürmek mi isteyecek?



Yoksa, PYD/YPG ile işbirliğini dondurup, Türkiye ile birlikte DEAŞ'ın üzerine gitmeyi mi tercih edecek?




#ABD
#PYD
#AK Parti
#Cumhurbaşkanı Erdoğan
7 yıl önce
Trump Türkiye’de kim ile iş tutacak?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset