|
Kötümserlik açmazı kimseye fayda vermez…

Ekonomimiz yılı %7 büyüme ile kapatacakken, hem de sanayi kapasite kullanım oranı 2008 yılından beri en yüksek oran olan %80’lere dayanmış ve yeni yatırım doğurma fazına girmişken kriz var, kriz var demenin anlamsızlığı açıktır! Biz esnaf huyluyuz, ne zaman işler nasıl diye sorulsa kötü demeyi seviyoruz belki de… Ama bu olumsuz bakış açısı bizi açmaza sürükler. Zira birbirimize işler kötü dedikçe geleceğe doğru yatırım yapmakta daha çekimser olmaktayız. Yüzde seksenlere varmış kapasite kullanım oranlarına rağmen yeni yatırımları yapmakta ki ürkeklikte bundan olsa gerek.

Bu hafta yayımlanan rakamlar ile Türkiye’nin makroekonomik durumunu biraz irdeleyelim. TCMB kasım ayı Finansal İstikrar Raporunu yayımladı. Bahse konu rapor ile alakalı olarak Merkez Bankası “finansal sistemin kırılganlıklarını izlemekte, sistemde istikrarsızlık yaratabilecek riskleri makroekonomik açıdan değerlendirmekte ve bunların zamanında ve etkin yönetilebilmesi amacıyla görüş ve analizlerini yılda iki kez yayımladığı Finansal İstikrar Raporu yoluyla kamuoyu ile paylaşmaktadır” demektedir. Makroekonomik görünüm, Finansal Kesim, Finans dışı Kesim ve özel konular olmak üzere dört temel konu başlığından müteşekkil olan rapor birçok önemli hususu izah etmektedir.

Reel sektörü ifade etmesi bakımından finans dışı kesimin verileri önem arz etmektedir. Rapora göre; hane halkının finansal varlıkları 2017 Eylül ayı sonunda 1 trilyon 150 milyar TL’ye, finansal yükümlülükleri ise 541 milyar TL’ye ulaşmış. Finansal varlıklar geçen yılın aynı döneminden bu yıla % 17.9 oranında artarken, finansal yükümlülükler % 16.6 oranında artmıştır. Bunun neticesinde finansal yükümlülüklerin varlıklara oranı % 47.5’ten % 47’ye gerilemiştir. Yani finansal varlıklarımız bir evvelki seneye göre artmıştır. Daha da açığı şu ki; hane halkı elinde ki parasının yarısı oranında borçlu gözükmektedir. Bu oran Türkiye’de hane halkının aşırı borçlu olduğu tezini çürütmektedir. Zaten bu oran sayesinde dünya milletlerine göre krizlerden daha çabuk sıyrılmaktayız. Buna yastık altındaki altınlar dahil değildir.

Kur’da ki dalgalanmanın fazla olduğu şu sıralarda bu varlıkların kompozisyonunu da yine aynı rapordan ifade edecek olursak; hane halkımız toplam finansal varlıklarının yaklaşık % 46’sını TL mevduat hesaplarında, % 29.4’ü yabancı para mevduat hesaplarında değerlendirmiştir. TL ve yabancı para mevduat hesaplarındaki finansal varlıklar toplamın % 76’sını oluşturuyor. Bu oran bir yıl önce % 76.8 olarak gözükmektedir. Yabancı para mevduatın payı bir yılda % 27’den % 29.4’e yükselmiş. Yani, kurdaki bu denli artışa rağmen kabaca rakamlarda büyük bir değişiklik yok dersek yeridir.

Hane halkının elindeki varlığın %29.4’ünü temsil eden yabancı paranın rakamsal değeri 95 milyar USD’dir. Türkiye Cumhuriyetinin kamu borcunun 200 milyar USD olduğunu göz önüne alıp bu rakamın ne denli büyük olduğunu da krize ne denli uzak olduğumuzu da ifade etmesi açısından bakmalıyız. Merkez bankamızın kamu kısa vadeli borç stoğunu ödeyebilecek döviz rezervi ile beraber neredeyse tüm kamu borcunu bir anda ödeyebilecek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları birikimi var…

Bu rakamları bir de şu bilgi ile taçlandıralım. Otomotiv sektörü geçen senenin Kasım ayında gerçekleşen Ötv artışına, kurda ki ciddi artışın fiyatlara yansımasına rağmen bu yılı geçen yıl ki rekor satışına yani 1 milyon adede paralel kapatacaktır. Ancak tüketici güven endeksleri ise bu manzaranın tersini ifade etmektedir. İşte ortada ki sorun en başta birbirimize anlattığımız işler kötü hikayesine dönüp dolaşıp en son kendimizin inanması durumuna gelmedir. Zira rakamlar siyasi önemli bir etki olmaması halinde işlerin yolunda olduğunu göstermektedir. Bunu ifade ediyorum zira ekonomi ile siyaseti birbirinden ayrı tutmak mümkün değildir.

Belki daha iyiye olan iştiyakımızdan dolayı işlerimizin gidişatını beğenmiyorsak da bunu kötümser dille ifade etmek zarardan başka bir netice vermeyecektir. Rakamlar iyiyi gösterirken iyiyi düşünüp iyiyi konuşalım. Kendimize güvenmenin yolu birbirimize güvenmekten geçer…

#Büyüme
#Ekonomi
6 years ago
Kötümserlik açmazı kimseye fayda vermez…
"Fakirlik" ne zaman "küfür" oldu? (I)
Sezai Karakoç Muhsin Yazıcıoğlu"na ne dedi?
Gazze direnişi İslâmsız bir dünyanın insafsız bir dünya olduğunu ispatladı!
Bir Avrupalı olarak PEGİDA, SYRIZA ve Kuachi kardeşler...
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…