|
Veda anı ve yeni yol...

Her yolun bir ömrü vardır. Yollar yürünür ve biter. Yolun uzunluğu ve yolcunun hızı görecelidir, bu biraz da yolun öteki yolcularına bağlıdır.

Yollar yürümekle aşınır. Ama yoldan önce aşınan yollardaki insanlardır. Bir yol daha bitti.

Bazen yol bizi bir yere ulaştırır, bazen de yol biter biz yürümeye devam ederiz.

Bir yol biter bir yol başlar ve insan yürümeye devam eder.

Tarz-ı hayatımızdır; yeni yollar bulmak ama esas ve asıl yoldan çıkmadan yaşamak…

İnsan yoldan çıktığında, yolsuz kaldığında istemediği her şeye teslim olmaya başlar.

Teslim olmaktansa;

Sıradanlığa, duygusuzluğa, düşüncesizliğe, değersizliğe razı olmaktansa yol değiştirmek, eski yolu ve eski yolcularını orada bırakıp yeni bir yola çıkma cesaretini ortaya koymak tek yoldur.

Yürüyüşümüzü bozmamalı yollar.

Yol yorgunu ve düşkün olmaktan her zaman korkmuşumdur.

Bilirim ki hakikatte bizi yollar yormaz, bizi ilişkiler, duruşlar, düşünceler, düşüncesizlikler, ilkesizlikler yorar.

Gün gelir insan yolun artık kendisini taşıyamadığını ya da kendisinin yolu taşıyamayacağını hisseder.

Bazen vicdanıma bir soru düşer;

Acaba yol yürümesini bilmez halimle kaç kişiyi yoldan çıkarttım, yol kenarına ittim…

Kaç kişiye yolları dar ettim…

Peki kaç kişiyi yolda tuttum, tam düşerken el verdim.

Kaç kişiye yürümenin adabını öğrettim…

İnsan bir yolcudur, gelir ve gider.

Bu geliş gidişte insan ne yolun sahibidir, ne de yoldakilerin.

Ve ne yol senin sahibindir ne de yoldakiler...

Her yolun bir kuralı olduğu gibi yolcuların da kuralı olmalı…

Kurallar ihlal edildiğinde yollar ayrılmalı… Çünkü hak, hukuk ve vebal gibi bizi bağlayan kavramlar var…

“Kuralsız” yolda kalmak yola da yolcuya da eziyettir.

Vazgeçmek iyidir, vazgeçmek kurtuluştur çoğu zaman.

Fakat bilirim yol yapmanın ne kadar da zor olduğunu.

Yürünecek kadar cazip ve yürünecek kadar geniş yol yapmanın sabır gerektirdiğini...

Her yolcu aynı zamanda bir yol yapıcı olmalıdır.

Yollar gitmek için değil, kalmak için dizayn edilmelidir. Orada insan kaybolmamalı, aradığını bulmalıdır. Yol size yitmeyi ve kaybetmeyi öğretiyorsa ne yapacaksın ki…

Bilirim yollar sorgulanmaz, yolcular sorgulanır, yollar yerinde durur, yolcular giderler,

Bazı gidişler insanı yoldan çıkarır, bazı gidişler de insana yeni bir yol olur.

Varsa insanın nasibi yoldan yola düşer.

Ufukta beliren yolun şimdi tam başındayım ve ilk adımı yerde…

Yazmak her zaman yaşamak anlamına gelmiyor. Yazmak yaşamayı derinleştirmiyorsa, yolu daha aydınlık ve daha geniş hale getirmiyorsa, hem siz hem de yol arkadaşlarınız yoruluyorlarsa, durmak, susmak, yazmamak, yürümemek daha iyidir.

Yolun başında, “zamana direnen yazılar yazmak” ise niyetiniz, yolun şimdi sizi getirdiği yerde “direnç” kaybolmuşsa, tam vaktidir içinizi acıtan o kararı almanın. Yazıdan vazgeçmek zor olsa da yeni bir yolculuk için kaçınılmazdır bu.

Şimdi yol bitti, şimdi yazı bitti, şimdi veda…

Karar verilmesi gibi dillendirilmesi de zordur “vedalaşma” gerçeğinin.

O ânın tespiti de öyle. İstenmese de sık yaşanan bir insanlık halidir o. İçinde çok şey barındırır.

Her ayrılış önce duyguda belirir. Duygu derinleştikçe, düşüncede belirir. Ve nihayet sıra kaçınılmaz olarak söze geldiğinde yolculuk helâl, yola direnmek azap olur.

Yolculuk ki, yaşadığın o yerde kendini bırakmaktır bir miktar.

Yolculuk ki, yaşadığın, güldüğün, ağladığın, koştuğun, durduğun, sevdiğin, sevildiğin, nefrete uğradığın, anladığın, anlamadığın, anlaşılmadığın, düşünceye daldığın, düşüncesizleştiğin, umursamazlıklara yelken açtığın, bencillikle özveri arasında gidip geldiğin yerden başını alıp gitmektir bir miktar.

Yazmak bir işe yaramalı, yazı eğer yazanın hayatını etkilemiyorsa, yazarın hayatını kurtarmıyorsa, başka kimsenin işine yaramaz ki...

Boş sözden, düşüncesiz düşüncelerden yoruldum.

Kelimeler bana ait olmalı, cümleler önce beni sarsmalı, düşünceler beni sorgulamalı,

Yol almak için yol vermek gerekir.

Yolcular yorulsa da yollar devam ediyor. İnsan aşınsa da yolu aşındırmamalı, vicdanı buna direnmeli.

Zordur yolun bittiğini ilan etmek… Belki de biten yol değil insandır.

Her zaman zordur yola dayanmak… Durumu idrak etmek için yavaşlamak ve düşünmek gerek…

İtiraf edeyim ki duygu ve düşüncede derinleşip yeni şeyler söyleyeceğim o günün özlemini şimdiden duymaya başladım.

Dilerim yol yakındır. Dilerim yolsuzluğun da bir ömrü vardır.

Ey duyarlı okur;

Bu yol dışarıda değil içeride, insanın içinde, derinliklerinde… Gözle gözükmez, söze gelmez, sadece hissedilir…

Ey okur;

İnsan “yol almak” için kendine “yol ikramı” da yapmalı değil mi… Yeri geldiğinde insan “yol hasretini” de tatmalı…

Yolda olmak güzeldir… Yolcu olmak da öyledir. Gözlerimizin yolda olması da…

Biz ömür boyu yollardayız. Bazen yol bizi tutar, bazen biz yolları tutarız. Değişmeyen gerçek yolların hep gözüktüğüdür. Her yol için yol yakındır. Yola ve yoldakilere selamlar…

Ey okur, ey dostlar;

Yaşanmışlığın hatırı vardır, bu yazı o yaşanmışlığın hatırına…

Selamsız gidilmez, helalleşmeden olmaz…

İyi olmaya, iyinin yanında yer almaya çalıştım, kusurlarım elbette oldu. İstemeyerek de olsa incittiğim, kırdığım, üzdüğüm olmuştur. Bütün kalbimle herkesten özür, af ve helallik diliyorum…

Size son bir yıla yayılmış eski bir yazı ile veda ettim.

Ben yoldayım, siz kalın sağlıcakla…

14 yıl önce
Veda anı ve yeni yol...
İlahi Kemal Bey…
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...