|
ANAFARTALAR -I

Yüzbaşı İbrahim, yay gibi yerinden fırlıyor, nara ile kılıcını sallıyordu. Şimşek çakması kadar kısa bir zamanda birkaç İngiliz askerini biçmesi, bölüğü için büyük moral kaynağı oluyordu. Müttefik askerleri de büyük bir kararlılıkla karşı koyuyor, 'Hurra! Hurra!' naraları ile hamlelerini yapıyorlardı. Ufuk da kocaman bir benek gibi beliren güneşin ışıkları ile parıldayan binlerce süngü, fundalıkların arasında ışıldayıp kayboluyordu. Müttefiklerin buradaki sarsılmaları gerideki tepecikte savaşı izleyen kumandanların dikkatini çekti. Albay Mustafa Kemal;



*Selahattin Adil Bey düşmanı göğüsleyip denize doğru sürükleyecek.



Albay Kazım (Karabekir) gözlerini cepheden ayırmadan kanaatini belirtti.



*Ondan şüphem yok; yalnız İsmailoğlu Tepesi'nden endişe ediyorum.



Mareşal Liman Von Sanders'in memnuniyeti yüzünden belli oluyordu:



Buradaki birliklerimizin koordinasyonu sağlanmış görünüyor. Kocaçimen ve Conkbayır'ında bazı sıkıntılarımız var. Ben oraya gidiyorum; buradaki durumu sık sık oradaki karargâha bildirin.



Albay Mustafa Kemal cevap verdi:



Başüstüne kumandanım!



Albay Kazım İsmailoğlu Tepesi'ni dürbünün merceğinden ayırmıyor, müttefiklerin ilerlediklerini görüyordu. Orayı ele geçiren müttefikler, Küçük Anafartalar Köyü'nün sırtlarında yayılıyordu. Durumu fark eden Albay Kazım telaşlandı:



Mustafa Kemal Bey, İsmailoğlu Tepesi'ni ele geçiren düşman Küçük Anafartalar'ın sırtlarına doğru yayılıyor. Orayı takviye etmemiz lazım.



Dürbününü oraya çeviren Albay Mustafa Kemal de görür görmez tehlikeyi anladı. Yanındaki emir subayına bağırdı:



*Koş! İsmailoğlu Tepesi'ni takviye etsinler!



Selahattin Adil de devamlı orayı kolluyordu. Emir subayı yanına gelmeden önce 34. Alay'ın iki taburunu o tarafa sevk etti. Bu iki tabur fundalıkların arasında koşarken birden müttefik askerleri ile karşılaştılar. Ölümüne bir süngü savaşı başladı. Kıyasıya dövüşüyorlardı. İki taraf arasında gidip gelen cephe zaman zaman müttefiklerin tarafına doğru kayıyordu. Bir süre sonra Türkler olanca güçleri ile yüklenince müttefikler çekilmeye başladılar. Bu arada Esat Paşa'nın altındaki atın burun delikleri yırtılırcasına soluyordu. Bulundukları yere yaklaşınca Albay Mustafa Kemal, Albay Kazım ayağa kalkıp Esat Paşa'yı selamladılar. Selamlarını alan Esat Paşa, atının başını İsmailoğlu Tepesi'ne çevirdi. Mustafa Kemal bilgi veriyordu:



İsmailoğlu Tepesi'ni ele geçiren düşman Küçük Anafartalar Köyü'ne doğru yayılırken 34. Alay'ın bazı birlikleri o tarafa doğru sevk edilmiş oldu. Şimdilik durumda bir tehlike yok.



Esat Paşa dürbününe dayadığı gözlerini tepeden ayırmadan:



Aman dikkatli olun! Dedi. Bu bölgede ihtiyatımız yok; cephenin bozulması önüne geçemeyeceğimiz felaketi doğurur.



Top sesleri ve makineli tarakalarından güneyde de kıyametin koptuğunu anlıyorlardı. Esat Paşa sözüne devam etti:



Albay Halit Bey'in işi çok zor. Tümenine ait bir alayı Saroz da bırakmak mecburiyetinde kaldığından, iki alayı ile düşmana üstünlük sağlayamıyor. Sağ tarafının kara ve deniz bombardımanı altında olması da işini güçleştiriyor. Ben oraya gidiyorum. Aksi bir gelişme olursa beni haberdar edin.



Hemen ardından bozgunu önlemek için müttefikler ihtiyattaki kuvvetlerin önemli bir kısmını ileri sürdüler. Fakat Osmanlı'nın saldırısı durmuyor, müttefiklerde iki gün önce zapt ettikleri Mestan Tepesi'ni elde tutmak uğruna büyük gayret sarf ediyorlardı.



Albay Halit'in elindeki kılıçta kan hiç durmuyor, devamlı mahmuzladığı atı ile oradan oraya yetişiyor, emir kumanda zinciri mükemmel işliyordu. Ne çare ki kara ve deniz



bombardımanı altında bulunan sağ kanatlarının durumu çok vahimdi. Burasının iyice hırpalandığını müttefiklerde görüyorlardı. Bombardıman durur durmaz müttefikler sağ kanatlarına bindirdiler. Orada bir bozulma olacağını sezen Albay Halit atını o tarafa sürdü. Bulunduğu yerde ard arda birkaç şarapnel patladı. Atın vahşi kişnemesi ile taş toprağa karıştı. Kendisi de bir fundalığın dibine düştü. Tümen kumandanının şahadeti bozguna sebep olacağından asker şevke geldi; fundalıklar arasında kanlı boğuşma hepten çılgına döndü.



57. Alay'ın kumandanı Yarbay Hüseyin Avni tehlikeyi zamanında gördü; hemen bir bölüğü oraya sevk etti. Bölük taarruza geçerken Kumandanı Nazif Çakmak bir el bombası ile atışa hazır hale getirilmekte olan düşman makinelisini nişancısı ile beraber havaya uçurdu. Saniyelik aralıklarla üç kurşun Teğmen Nazif'in sağ omzuna girdi; kürek kemiklerini parçaladı; kılıcı yere düştü. O hiçbir şey olmamışçasına kılıcını diğer eline aldı:



İleri!



Daha üç adım atmadan cansız bedeni yere yuvarlandı.



Allah ona ve bütün şehitlerimize rahmet eylesin…


#Yüzbaşı İbrahim
#Anafartalar
#57. Alay'
#Esat Paşa
8 yıl önce
ANAFARTALAR -I
Köye dönmek zor değil
Kara dinlilerle milletin savaşı
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm