|
Necip Fazıl ve Hilmi Oflaz

Necip Fazıl her şeyden önce büyük bir şairdir. Sadece 'Çile' şiirine bakınca bile onun ne derece üstün bir sanatkar olduğunu anlamaktayız; 'Evet, her şey bende gizli bir düğüm / Ne ölüm terleri döktüm nelerden / Dibi yok, göklerden yeter ürktüğüm / Yetişir çektiğim mesafelerden.' Bütün zıtları bir araya getiren dörtlük fevkaladedir; 'Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim / Minicik gövdeme yüklü Kaf dağı / Bir zerreciğim ki arşa gebeyim / Dev sancılarımın budur kaynağı.' Çok yönlü bir sanatkar olan Necip Fazıl, ardında bıraktığı onlarca telif eserle gençlere ışık tutmuş, 'Bir Adam Yaratmak' gibi muhteşem tiyatro eserleriyle entelektüellere parmak ısırtmıştır.



Hilmi Oflaz Mahmutpaşa'da işportacılık yapmakta idi; kendisini takdim ederken; 'Üstad'ın azad kabul etmez kölesi' derdi. Necip Fazıl'ın 'Büyük Doğu' dergisinin çıktığı günler, dergileri işporta tezgahının yanındaki tahtalara dizer, ara sıra sandalyesinin üstüne çıkarak kalabalıklara 'Büyük Doğu'yu tanıtırdı; ama müşterilerin pek çoğu sadece satılan giysilerle ilgileniyorlardı. Buna rağmen Hilmi Oflaz ay sonu geldiğinde, satamadığı dergilerin parasını cebinden öderdi.



Bir dostumuz bir Pazar günü Hilmi Oflaz'ın evine gittiğinde, kapının önünde bir tomar 'Büyük Doğu' dergisi görmüş, dergilerin üzerindeki isimlerin bir kısmını tanıyamayınca Hilmi Oflaz'a kim olduklarını sormuş fakat bir cevap alamamış. Merakını gidermek için bu defa Hilmi Oflaz'ın hanımına aynı soruyu yöneltmiş ve şu cevabı almış; 'Bahçedeki horozlara, tavuklara ad taktı, Üstad'ın fikirlerinin yayılması için onları da abone yaptı.'



27 Mayıs darbesinden sonra Toptaşı Cezaevi'ne atılan Necip Fazıl'a yakın olmak için Hilmi Oflaz işporta tezgahını cezaevinin kapısına taşıdı; gece gündüz cezaevinin kapısından ayrılmadı. Arkadaşlarımız bir gün Üstad'ı ziyaret etmek için cezaevine gittiklerinde, Hilmi Oflaz'a; 'Hilmi, burada bekliyorsun, acaba Necip Fazıl'ı görebildin mi hiç?' diye sormuşlar. Hilmi Oflaz şu cevabı vermiş ; 'Üstad bazen parmaklıklar arasında bir güneş gibi parlıyor.'



Cezası biten Necip Fazıl'ı karşılamak için bir arkadaşımız bir minibüs kiraladı, üstadın çoluğunu çocuğunu alarak Toptaşı cezaevine götürdü. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu; Necip Fazıl cezaevinin kapısında göründü, Hilmi Oflaz koşarak üstadın bavulunu elinden aldı. Üstad hanımı Neslihan Hanım'ın yanına gitti ve dedi ki; 'Neslihan, bu yağmur olmasaydı izdihamdan dolayı birbirimizi göremezdik.' Halbuki kendisi de çok insanın gelmeyeceğini biliyordu. Çileyi çeken de kendisiydi, başkasını avutan da.



Üstad'ın Bursa'daki bir konferansı için kendisini bekleyen bir arkadaşımız, Atatürk heykelinin orada dikilirken aşağıdan Necip Fazıl'la Hilmi Oflaz'ın birlikte geldiklerini görmüş. Necip Fazıl'ın üzerinde çok şık bir takım elbise varken, yanındaki Hilmi Oflaz'ın üstü başı dökülüyormuş. Arkadaşımız yanına gitmiş ve 'Hoşgeldiniz' demiş. Üstad ona; 'Kervanımıza sen de katıl!' demiş ve hep birlikte Bursa'nın en büyük oteli Çelik Palas'a gitmişler. Lobide sohbet eden altı yedi kişi üstadı görünce ayağa kalkmış. Bunlar Adalet Partili ve Halk Partili milletvekilleriymiş. Necip Fazıl hepsini selamladıktan sonra Hilmi Oflaz'ı oradakilere takdim etmek ihtiyacını hissetmiş; 'Fare tıkırtısından ürkecek kadar hassas, kralları önünde eğecek kadar irade sahibi, arslanların önüne çırçıplak atlayacak kadar cesur, aziz dostum işportacı Hilmi!' ruhları şad olsun…


#Necip Fazıl
#Hilmi Oflaz
#Çile
#27 Mayıs darbesi
8 yıl önce
Necip Fazıl ve Hilmi Oflaz
IŞİD"e hayat verenler, onu öldürmeye mi çalışıyor şimdi?
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...