|
Necip Fazıl ve Nazım Hikmet III

Necip Fazıl ile Nazım Hikmet'i karşılaştıran ve Necip Fazıl'ı tahkir ederken Nazım'ı göklere çıkarma gayretinde olan mahfillerin sığındıkları ve referans noktası olarak gördükleri bir başka göz boyama da Nazım Hikmet'e ait şiirlerin ve kitapların yetmiş sekiz farklı dile çevrilmesi masalıdır. Bu tespiti yapanlar, Nazım Hikmet'in yaşadığı dönemde iki kutuplu olan dünyanın, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyet Rusya arasında süregelen soğuk savaşın etkisinde bulunduğunu, komünizm propagandasını pompalamak için Sovyet Rusya'nın her fırsatı değerlendirdiğini, Nazım Hikmet'in de bu ideolojinin gönüllü neferi olduğunu elbette biliyorlar. Kendi ifadesiyle; “Ben Sovyetler Birliği'nin çocuğuyum, 19 yaşımdan beri yalnız kalbim ve kafamla değil, geçmişimle de Sovyetler Birliği'ne bağlıyım. Gözlerimin ışığını Stalin'e borçluyum, beni o yarattı. Karl Marks'ı, Lenin'i, Engels'i sevdiğim gibi onu da seviyorum.” (Sovyet Yazarlar Birliği- ilk gün konuşmasından) sözlerini sarfederken, eserlerinin tercümesinin sadece edebi değer saikiyle yapıldığını düşünmek fazlaca iyi niyetli bir yaklaşım olur kanaatindeyim.



Diğer taraftan Necip Fazıl, ilk gençlik yıllarında edebiyat ve sanat çevrelerinin vazgeçilmez aktörü iken, girdiği her ortamda hayranlık uyandırıyordu. Daha sonra kendi değerleriyle, inanç sistemiyle örtüşmeyen bu çevreleri, kıl kadar taviz vermeden, ikbal endişesi taşımadan, 'sabık şair', 'şiirine yazık etti' gibi yakıştırmalara kulak asmadan elinin tersiyle itti. Toplumu yönlendiren bu çevrelerce yok sayılması Necip Fazıl'ın şiirini ortadan kaldırmaya yetmezdi; nitekim Menderes dönemine kadar çok ciddi sıkıntılara uğramasına, adli takibatlara, sayısız davalara rağmen dik duruşunu muhafaza eden Necip Fazıl hak bildiği yolda yalnız başına da kalsa yürümeye devam etmiştir. Yaşadığı dönemde hem hükümetler hem de edebiyat çevreleri tarafından uzun yıllar neredeyse yok farzedilmesine rağmen üstadın eserleri onlarca dile çevrilmiş, dünyanın bir çok yerinde okuyucularla buluşmuştur.



Nazım Hikmet'in gençlik döneminde yazdığı, özenti solcuların pek çoğunun da bilmediği 'sekizyüzelliyedi' adlı şiir şaşırtıcı ve dikkat çekicidir; “İslam'ın beklediği en şerefli gündür bu / Rum Konstantiniye'si oldu Türk İstanbul'u / Cihana karşı koyan bir ordunun sahibi / Türk'ün genç padişahı, bir gök yarılır gibi / Girdi Eğri Kapı'dan kır atının üstünde / Fethetti İstanbul'u sekiz hafta üç günde/ O ne mutlu mübarek kuluymuş Allahım / Belde-i Tayyibe'yi fetheden padişahın / Hak yerine getirdi en büyük niyazını / Kıldı Ayasofya'da ikindi namazını / İşte o günden beri Türkün malı İstanbul/ Başkasının olursa yıkılmalı İstanbul.”



Her ikisi de birbirlerindeki şiir damarını takdir ediyordu aslında. İlk gençlik yıllarında Necip Fazıl, Nazım Hikmet'in sanatçı kişiliğiyle ilgili şu satırları kaleme aldı; “Nazım bir satıhtır, çok derinliği yoktur ama nakışları olan bir satıhtır, sanatkar denilebilir… Onda kuvvetli taraflar olduğunu inkara imkan yok.” Bu hususu Necip Fazıll'ın Nazım Hikmet'e yazdığı 'İlk ve Son Kitap'tan anlıyoruz;



“Nazım hikmet! Nafile çabalıyorsun, sana kızmıyorum, kızmayacağım. Fakat görüyorum ki seninle hiç de alakadar olmadığım halde, ciğerine neşter gibi saplanıyor, seni deli parmaklığı gibi bir azap cerresine hapsediyor ve başının üstünde ip varmış gibi kudurtuyor. Senin bu halini sezer sezmez artık sana kızmıyorum, merhamet ediyorum. Sanma ki ben öfke kabiliyetini kaybetmiş bir adamım. İnsan başıyla fare kafasını birbirinden ayıran tek hassa bence 'Fikir öfkesi'dir. Bir hiç için ölçüsüz öfkeler duyacak kadar alıngan ve hassas bir mizaç taşıdığımı sen de bilirsin. Fakat bu öfke, iyi kötü bir kudreti, bir şahsiyeti, bir mesuliyeti kalmış insanlara ve hadiselere karşıdır, sen mazursun.”



Şurası bir gerçektir ki, bu iki şair cumhuriyet döneminin iki parlak sanatkarıdır. Şiir için objektif kriterler vardır diyemesek bile, özellikle Necip Fazıl'ın şiirindeki derinlik ve ahenk ilk bakışta göze çarpar ve okuyanı farklı bir iklime sürükler. Nazım Hikmet şiirini ideolojisinin emrine verirken, Necip Fazıl şiiri her türlü hasis gayenin üstünde, doğrudan doğruya kendi zat gayesine, fakat kendi zat gayesinin sırrıyla da Allah'a bağlı kabul etmiştir.




#Necip Fazıl
#Nazım Hikmet
8 yıl önce
Necip Fazıl ve Nazım Hikmet III
O sorunun peşinde
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir