|
Nurettin Topçu'nun metafiziği

Nurettin Topçu, Anadolulu Müslüman bir aileden gelmektedir. İmla Öğretmeni Nafiz Bey, Vefa Lisesi'ne başlamadan önce Topçu'ya, Mehmet Akif sevgisini telkin etmiştir. Bunun üzerine Mehmet Akif'in tüm şiirlerini ezberler. Topçu, Safahat'ın bir şiir kitabı olmaktan çok bir ahlâk kitabı olduğunu devamlı vurgular. Topçu'ya göre büyük adam, eseri ile hayatını birleştiren adamdır. Gerçekten de Mehmet Akif büyük adamdır.



"O; devirler, zaruretlere ve cemiyetlere göre değişmez. Muhitine uymaz, muhiti kendine uydurur. Uydurmazsa çarpışır, cemiyetten daha kuvvetlidir; cemiyeti sürükler."



Topçu, böyle tarif ettiği büyük adamı, Mehmet Akif'le özdeşleştirir, zaten onunla ilgili güzel bir eser de yazmıştır.



***



Topçu, lise yıllarında Ulum-i Diniye Hocası olan Şerafettin Yaltkaya'nın etkisi ile namaza başlar. İslamiyet'in beş şartından biri olan namaz ibadetine erken başlaması, sonraki yıllarda benimseyeceği Tasavvufi düşüncenin de başlangıcı olmuştur.



Nurettin Topçu Paris'ten dönünce, ilk çocukluk arkadaşı olan Sırrı Tüzeer'e, içini kemirmekte olan sızısını açar: "Çok perişanım! Hoca da papaz da adam aldatıyor!"



Yarasına bir merhem ister. Sırrı Tüzeer, Topçu'nun her hocayı beğenmeyeceğini bilir. Bunun için de Celal Hoca'yı tavsiye eder. Hâlbuki Topçu Celal Hoca'yı biliyordur; zira onun hocasıdır. Ona 'Daha bu topraklara bağlı mı desem…' tarzında yakınır. Bunun üzerine Sırrı Tüzeer, Abdülaziz Bekkine'ye konuyu açar. Topçu Avrupa da tahsil gördüğü için bizim insanımıza hor bakacağından Abdülaziz Bekkine'ye şunu söyler: "Bana kafiri getir, kibirliyi getirme!"



Bunun üzerine Sırrı Bey: "Düşündüğün gibi değil, Avrupa'da altı sene felsefe okumuş." Öyle ise getir diyerek davet eder.



Sırrı Tüzeer'in anlattığına göre, ilk konuşmaları 'Avrupa uleması ile bizim ulemamızı karşılaştırmaları olmuştur...'



Gece saat üç olmuştur; Topçu ve Tüzeer Abdülaziz Bey'e veda ederler. Bir miktar yol aldıktan sonra Topçu Tüzeer'e şunu sorar: "Acaba geri gitsek nasıl olur?"



Yaptıkları sohbetin tadı Topçu'nun damağında kalmıştır. Geri dönmezler ama aralarında ülfet başlamıştır.



***



Bekkine - Topçu görüşmelerine lise yıllarında iken tanık olan, zaman zaman bu özel sohbetlere katılan Prof. Dr. Orhan Okay Bey, bu konuşmalarda bir felsefe meselesinin açıldığını, fakat konuşmaların anlamını tam olarak kavrayamadığını, ancak üniversitenin Felsefe Bölümü'nü bitirdikten sonra anladığını aktarmaktadır. Bu da Bekkine - Topçu konuşmalarının çok yüksek seviyede geçtiğini göstermektedir.



***



Sayın Ezel Erverdi, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından basılan kitabında şöyle bir olayı anlatmaktadır:



"Topçu'yu tanıdığım için bu olayın şerhsiz ve şüphesiz doğru olduğuna inanırım. Herhalde ilk başta Abdülaziz Bekkine ile Topçu'nun konuşmaları bizim anladığımız mânâda bugünkü şeyh - mürit ilişkisi değil mi? Abdülaziz Bekkine ile Topçu, keramet konusunu karşılıklı etraflıca tartışmışlardı. Aslında Şeyh ne diyorsa, mürit 'evet efendim' demesi lazımdı!"



***



Bir gece Nurettin Topçu eve çok geç gelmişti. Birden aklına Bakırköy Akıl ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde yatan Eğinli tanıdığı geldi. Topçu'nun annesi de Eğinli idi. Hastanın durumu pek iç açıcı değildi. Topçu onu ziyaret etmek istemişti. O zamanlar hastaneye gitmek zordu. Bakırköy istasyonunda inip yürüdüler. Topçu meyvesini almış, saat dokuz civarında hastaneye ulaşmıştı. Şefler, Nurettin Hoca'yı tanırlar, görüşmelerine yardımcı olurlar. Gerisini Topçu şöyle anlatıyor:



"Hastanın yattığı bölüme gelince şaşırdım! Hocaefendi ( Abdülaziz Bekkine) bizimkinin başında Kur-an okuyor. Müstahdeme sordum:



Bu parmaklıklar içindeki sakallı hoca ne zaman geldi? İçeri nasıl girdi?



Müstahdem:



İki saattir içerde, hoca olduğu belli... Kur-an okuyor. Doktorlar adama faydalı olamadı, belki hoca faydalı olur diye kimseye sormadan içeri aldım.





Meyve paketini hastaya teslim etmek üzere müstahdeme verip süratle Zeyrek'e, Hoca'nın evine geldim ve kapıyı çaldım. Hocaefendi'nin hanımı (Valide hanım) çıktı.


-Hocaefendi nerde diye sordum.



İçerde... Siz gittikten sonra namazını kılıp yattı. Hâlâ uyuyor dedi.



Benim şaşkınlığım daha da arttı. Tekrar sordum:



Hocaefendi hiç evden ayrılmadı mı?



Yok!



Bu cevabı alınca özür dileyerek ayrıldım.



İşte bu büyükler insana böyle öğretirler!"



Kim ne derse desin, son dönem Türk aydınları denince Metafizik bakımından akla Nurettin Topçu gelmektedir. Milli Türk Talebe Birliği bizim safa geçince Milliyetçiler Kurultayı yapılmıştı. Orada söz alan Topçu ahlâkı savunuyordu. Fakat komisyondaki birisi İslam ahlâkına karşı çıkmış ve şöyle söylemişti: Ben ihtilalcı İslamcıyım, fakat İslam fikrinin yeri burası değildir!



Topçu kızdı, orayı terk etti. Fakat biz öğrenciler Topçu'dan yana idik. Onun fikirlerini baş tacı edip sonuç bildirgesine koymuştuk.


#Nurettin Topçu
#Nafiz Bey
#Vefa Lisesi
#Orhan Okay Bey
#Sırrı Tüzeer
7 yıl önce
Nurettin Topçu'nun metafiziği
Yoksa siyasal maneviyatları uyuşuyor mu?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir