|
Örnek bir ilim adamıydı

Ord. Prof Dr Mükrimin Halil Bey (Yinanç), Ortaçağ Tarihi mütehassısı sıfatı ile sahasında eşine pek rastlanmayan bir âlimdi. Ayrıca bununla da kalmaz, tarihin bütün devirleri ile de ilgilenirdi. Onun büyük bir tarihçi olarak yetişmesinde çevresinin, müthiş hafızasının, gece gündüz devam eden çalışmasının da büyük önemi vardır. Babasına atfedilen şu cümle; İslam Medeniyeti'nin güzelliğini ifade etmesi bakımından ne kadar dikkat çekicidir:



- Türkler hukuk ve devlet işinde, Araplar ilimde, İranlılar edebiyatta temayüz etmekle kuvvetli bir İslam Birliği ve Medeniyeti vücuda getirmişlerdir.



I. Dünya savaşı sırasında Darülfünuna gelen Lehmanhaupt ve Martmann gibi Alman tarihçilerinden, tarih metodu hakkında sağlam bir fikir edindiğini bazıları söyler. Lakin bu görüşü ben âcizane benimsemiyorum. Çünkü tarih ilmi doğuda neşet etmiştir. Mükrimin Halil Bey, İbni Haldun'dan Nâimâ'ya kadar bütün kaynakları okumuş ve onların izinden gitmiştir. Tarihimizde yetişen böyle büyük bir ilim adamını Avrupalılara benzetmek kendisine bühtandır. Mükrimin Halil Bey, tarihi okutulan, öğretilen, hatta ders alınan bir geçmiş değil, bilakis yaşanan, duyulan bir ilim olduğunu bizlere öğretmişti.



***



Medeniyet ve kültür tarihleri arasında yaptığı paralellikler, onun tarih felsefesinde 'üstad' olduğunu ortaya koymaktadır. Gençlik yıllarında, Yusuf Akçura, I. Tarih Kongresi'nde objektif tarihin bir temsilcisi olarak onu gösteriyor, Ferudun Bey'in Münşeat adlı tetkikini örnek olarak ileri sürüyordu.



***



Mükrimin Halil Bey'e tarihi öğrenmeye ve öğretmeye sebep olan unsur, milletine ve vatanına olan sonsuz sevgisi idi. Bilhassa İslam Tarihi'nde iki büyük hânedanın vazife ve kutsiyetine inanır ve sık sık sohbetlerinde bunları dile getirirdi. Bunlardan biri Âl-i Resûl'dür; Abbasiler dahil olmak üzere Hz. Peygamberin ailesidir. Diğeri ise Âl-i Osman idi. Hiçbir tarihçi, Türk-İslam mefkûresi ve gâzâ ruhunun kutsiyetine onun kadar inanmış olamazdı…



***



Mükrimin Halil Bey, ilmin ideolojik amaçlarla kullanılmasına kesinlikle izin vermezdi. Bundan dolayı Mükrimin Halil Bey'in dişini çektirmekle ilgili ilginç bir hikayesi vardır. Marmara Kıraathanesi müdavimlerinin hepsi de bu hikayeyi bilirler.



Bir gün Mustafa Kemal Paşa, Güneş- Dil Teorisi'ni anlatması için kendisini sofrasına dâvet etmiştir; lâkin Mükrimin Halil Bey bu teorinin doğruluğuna inanmamaktadır. Mustafa Kemal Paşa ise, Türkiye Cumhuriyeti'nin tek hâkimidir, ona “hayır” denmesi mümkün değildir. Hele bu kimse devlet bünyesinde görevli ise aksini söylemesi büsbütün imkânsızdır! Bu ünlü tarihçi, karşısında Mustafa Kemal Paşa bile olsa ilme yalan söyletmeyi içine sindirememektedir. Bunun üzerine zamanın meşhur Diş Hekimi Osman Burhanettin Borhan'a gider ve kendisine:



-Kaç dişimi çekerseniz, bana konuşamaz raporu verirsiniz? diye sorar.



Diş Hekimi:



- Yarıdan bir fazlasını çekersem bu raporu verebilirim, diye cevap verir.



Mükrimin Halil Bey, dişçi koltuğuna oturur ve dişlerinin yarısından bir fazlasını çektirir! O yıllarda Marmara Kıraathanesinde hocanın on altı dişi olduğu söylenirdi.



***



Bu olayın bir başka rivayeti ise şöyledir:



Mustafa Kemal Paşa'ya, 10. Yıl Nutku'nu radyoda okuyacak pek çok isim sıralanır, fakat Paşa hiçbirisine 'Evet' dememiştir. Bunun üzerine Şemsettin Günaltay, Mükrimin Halil Bey'i önermişti. Mustafa Kemal Paşa onun hakkında şunları söyler:



- Evet, kendisi çok başarılı ve akıllı bir tarihçidir.



Paşa, Nutku onun okumasını istemiştir. Tabi bunun arkasında Güneş- Dil teorisi meselesi vardır. Mükrimin Halil Bey bunu bildiği için diş hekiminin koltuğuna oturur ve dişlerini çektirir. Raporu da Şemsettin Günaltay'a gönderir…



***



Avrupalı profesörlerden oluşan kalabalık bir grup Türkiye'ye gelmiştir. Bunların gündemlerinde Mükrimin Halil Bey'i ziyarette vardır. Onun çalışma odasına gelirler. Oradaki görevliye Mükrimin Halil Bey ile görüşmek istediklerini söylerler. Görevli çalışmakta olduğu sınıfı gösterir. Gelenler sınıfın boş olduğunu, ancak bir delikanlının kâğıtları karıştırdığını görürler. Sınıftan çıkıp tekrar görevlinin yanına giderler:



- O odada bir çocuk var, biz Prof. Mükrimin Halil Bey ile görüşmek istiyoruz, derler.



Bunun üzerine masasından kalkan görevli sınıfa gider:



- Aradığınız hoca işte bu adamdır, diyerek kendisini takdim eder. Mükrimin Halil Bey, ayağa kalkıp ' buyurun' deyip misafirlerini karşılar…



***


Yassıada şahitlerinden Prof. Dr. Osman Turan, Mükrimin Halil Bey hakkında şunları söylemektedir:



Herkesin bir şeyler söylediği bir zamanda; o, karakterine lâyık bir şahadette bulunmuştu. Mahkeme başkanı Salim Başol'un her sorusuna 'bilmiyorum, hatırlamıyorum efendim' diye cevap vermişti.



Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Başol:



Siz ki dünyada hafızanızın kuvvetli olması ile meşhur bir adamsınız. Nasıl hatırlamazsınız? diyerek öfkelenmişti.



Çünkü Yassıada Mahkemisi'nde kim ne söylerse söylesin boştu; orada baştan beri Menderes ve arkadaşlarını asmak için planlar yapılıyordu. Bunu Mükrimin Halil Bey de biliyor ve bu davranışı ile âdeta Yassıada Mahkemisi ile alay ediyordu!

#İlim
#Hukuk
#Devlet
7 yıl önce
Örnek bir ilim adamıydı
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…