|
Akşam namazına nasıl kalkılır?

İftar saati gelince sokaklarda kimsecikler kalmıyor. Saatler öncesinden tıkanan trafik bir anda açılmış, herkes bir sofraya çökmüş oluyor. Yabancı turistlere Ramazan''ın en ilginç gelen tarafı da buymuş.

Nasıl bir organizasyondur, on dakika varken kalabalık olan caddeler, nasıl bir anda ıssızlaşıveriyor?

O dakiklik nereden geliyor, herkes ne şekilde ayarlayabiliyor zamanı ve mesafeyi?

İftar, trafik, kalabalık ilişkisi nasıl bir dakika içinde çözülüyor anlamak zor.

Elin Alman''ına, Fransız''ına ilginç gelir tabii.

Daha biz bile çözememişken...

*

Geçen akşam Diyanet Vakfı''nın iftar davetinde buluştuk, sevgili ağabeyim Mehmet Niyazi söyledi: “Önceleri İstanbul''da bir-iki yerde iftar verilirdi. Ben sadece İmam Hatip''in iftar sofralarını hatırlıyorum. Şimdi maşallah, her köşede bir iftar daveti...”

Yoksa irtica dedikleri bu mu, mahalle baskısından kast edilen bu mu?

Yavaş yavaş ya da hızla dindarlaşıyor muyuz, bu onun göstergesi mi yoksa?

Ya da varsa...

Yani dindarlık artıyorsa, irtica gelmiş olmuyor mu, korkmak yersiz mi, yerli mi?

Veyahut korkma sönmez mi?

*

Korkanlar, galiba oruç tutmayanlar.

Yahut kendisi oruç tutsa bile, herkesin böylesine büyük bir organizasyon halinde iftar davetleri vermesinden, davetlere katılmasından hoşlanmayanlar.

Yani din, o meşhur söyleyişle, “Allah ile kul” arasında ya... O bakımdan.

*

Toplum hayatında dini ögelerin artmasını, oruç tutanların, namaz kılanların çoğalmasını tehlikeli bulan sevgili ablalarım, sayın abilerim...

Empati gömleğini giyip, bütün iyi niyetimle sizi anlamaya çalışmak istiyorum.

İnsanlarımız, iftar vakti sokaklardan ayağını çekmese...

Gündüz oruç tutmasa, gece sahur yapmasa...

Hatta içki içse... Sigarayı tüttürse...

Memnun mu olacaksınız, içiniz rahat mı edecek? Bu mudur?

Sanmam ve derim ki bir daha düşünün.

*

Geçen akşamki iftarda Yavuz Bülent Bakiler hazırladığı bir kitaptan bahsetti, bir arkadaş da çok satan kitaplardan... Dolayısıyla “Sabah Namazına Nasıl Kalkılır?” adlı kitabı hatırlattı.

Bir milyondan fazla satmış. Demek bu memlekette sabah namazına kalkmakta zorlanan ve nasıl kalkılacağını öğrenmek için o kitabı satın alan birbuçuk milyona yakın insan var.

Al sana irtica belgesi!

Daha ne duruyorsun? Söyle, hemen hareke geçsin zinde güçler!

*

Benim de aklıma yüzyıllar öncesinden bir hikâye geldi.

Emine Işınsu''nun “Hacı Bayram” adlı eserinde geçer.

Osmanlı''nın kuruluş dönemi. Yıl 1357, Ankara''nın Solfasol köyündeyiz. Köyde bir meczup var, adı Ali.

Herkes ona Meczup Ali dese de kahramanımız Numan için Ali Amca''dır o.

Sabah ezanı başlarken Meczup Ali köyün bütün evlerini tek tek dolaşır. Elindeki sopayla güm güm kapıları vurur.

“Müslümanlar haydin namaza!” diye bağırır.

Bu işten tedirgin olanlar vardır elbet ama kimse bir şey söylemez. Kimi de dua eder ona.

Küçük Numan da daha dört yaşında olmasına rağmen, Meczup Ali ile dolaşmak ister...

Bakın kaptırdım gidiyorum, neredeyse tamamını anlatmaya kalkacağım.

*

Bir de oruç tutmakta zorlandığı halde vazgeçmeyenler var. Tıpkı orucu uykuya tutturanlar olduğu gibi.

Sevgili Yavuz Bey idi yanlış hatırlamıyorsam, öyleleri için bir de “Akşam namazına nasıl kalkılır?” kitabı yazılmalı dedi.

O kadar çok satmaz ama olsun. Fikir güzel.

17 yıl önce
Akşam namazına nasıl kalkılır?
Kadın istihdam oranını arttırmak, ekonomik büyümeyi hızlandıracak
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…