|
Dön geri bak

Koşturmaca içinde geçen hayat içinde, arada bir durup geriye doğru bakmak lâzım; ne olmuş, ne bitmiş, tartmak için. Geçen gün bir bakayım dedim. Bir de ne göreyim, hemen gözüme bir yanlışlık çarptı.

Cumartesi günkü “Arayan bulur, inleyen ölür” başlıklı yazıda Şaban Abak''ın Kayıp Atlar Haritası kitabından bahsederken, şöyle bir cümle kurmuşum:

“Mostar Köprüsü üzerinde soylu atı Gülşah''ın naz izlerinin görüldüğü haberi üzerine, Bosna''ya koştu.

Gördü ki köprü yıkılmış; kendi derdini unutup Neretva Nehri''ni teselli etti.”

Bir dedik, iki cümle oldu ama birincisine dikkat edin siz.

* * *

Naz izi demişim.

Köprüde atın naz izi nasıl oluyorsa olmuş işte, kul yapısı derler.

Doğrusu gayet tabii nal izi olacaktı.

Nazın izi mi olur, olursa köprüde nasıl görülür gibi sorular geçersiz efendim.

Bir yanlışlıktan ibarettir hadisenin aslı astarı.

* * *

“Akşam namazına nasıl kalkılır?” başlıklı dünkü yazı üzerine değerli okurumuz Dr. Metin Erkaya şöyle bir mektup göndermiş:

“Bugünkü yazınızı okuyunca, Ramazanlarda akşam namazıyla ilgili yanlış bir uygulamaya işaret edeceğinizi zannetmiştim. İzninizle meseleyi sizinle paylaşmak istedim:

Ülkemizde yanlış bir uygulama var: Ramazanlarda akşam namazı camilerde kılınmıyor. Herkes evinde, iftar sofrasında oluyor. Müezzin de ezanı okuyup (şimdi merkezi sistemden okunuyor) evine gidiyor.

Ramazan''da ibadete, sünnetlere riayete daha çok önem vermek gerekirken, akşam namazını cemaatle kılmak sünneti tamamen terk ediliyor.

Hâlbuki Mekke''de, Medine''de olduğu gibi, camide az bir şeyle iftar edilip, namaz cemaatle kılındıktan sonra herkes evine gidip yemeğini yese, daha uygun olacaktı.

Hayırlı çalışmalar dilerim. Allah''a emanet olunuz.”

* * *

Metin Bey haklı. Bir hurma, bir zeytin, bir kayısı veya bir yudum suyla oruç açılabilir.

Akşam namazı cemaatle kılınabilir, sofraya sonra geçilebilir.

Ancak böyle bir tavsiyede bulunmadan, kendi adıma yapmam gereken bir şey var.

Önce bunu uygulamak.

Çok hoş olacağını tahmin ettiğim ve Metin Bey''in tecrübesine güvendiğim için tavsiyesini paylaşmayı uygun buldum.

On dört saat oruç tutmuşken, on dakika daha sabredebiliriz.

* * *

Lokantalardaki garsonları görüyorum da her seferinde şöyle söylüyorum:

“Orucu bunlar tutuyor arkadaş!”

Yüzlerce insan masalara oturmuş... Hepsi oruçlu... Hepsi hizmet bekliyor...

Ezan okunup iftar başlayınca, çorbadan tatlıya kadar, çayı kahvesi dâhil, kusursuz hizmet...

O güzelim insanlar, garson kardeşlerimiz, bir yudum suyla oruç açıp sonra bir saat boyunca hizmet ediyorlar.

Çay iste çay geliyor, kahve istesen kahve getiriyorlar yahu!

Herkes doyup kalktıktan, son müşteri de çekip gittikten sonra karnını doyuruyor onlar.

Deyin ki işi bu!

Güzel.

Demek işin gereği.

Peki, namazı cemaatle kılmak neyin gereği?

٪d سنوات قبل
Dön geri bak
Alevi ve Kürt meseleleri
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!