|
Hadi yine iyisin, bir kere daha tarihe geçtin

Elçiye zeval oldu. Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Karlov'un hayatına kast edenler, bütün kültürlerin ortak değeri olan “elçiye zeval olmaz” anlayışına da aykırı davrandı.



Çıkarlar söz konusu olduğunda, değerleri ayaklar altına alanlarda din, iman, ahlâk, vicdan aranmaz.



Aransa da bulunmaz hiç biri.



Hedef uğrunda her yolu mubah görenlere, hangi değer temas edebilir?



Robota bile ahlâk şırınga edilir, taşa bile söz geçirilir de onlara ne yapılsa faydasız.



Rabbim uzak etsin.



*


Son derece hareketli bir dönemdeyiz.



“Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan şu günlerde…” sözü hiç bu kadar yerine oturmamıştı.



Dört yandan saldırı, yedi düvelle mücadele.



Daha aşağısı bize yakışmaz zaten.



Altı düvel olsa, hatırımız kalır.



Geldi mi hep birden gelmeli ne varsa.



*


Bu kadar yoğun saldırının olduğu zamanda, biz gazeteci milleti, sanıyoruz ki herkes gündeme kilitlenmiş durumda.



Sanki herkes haber kanallarına kilitlenmiş, ajans takibinden başını kaldıramıyor.



Ne gezer?



Olan biten çok önemli hadiselerden, üç gün sonra haberdar olanlar bile var.



Bir de kulak ucuyla duyduklarıyla yorum yapanlara rastlamıyor muyuz; işte o anda ört yorganı ben ölem diyesi geliyor insanın.



*


Adam yalnızca magazin seyretmek için geçiyor ekran karşısına.



Evlilik programlarıyla vakit geçiriyor.



Fakat duyduğu üç cümleye dayanarak yorum yapmaktan geri durmuyor.



Karlov'a kurşun sıkan katil, niye öldürülmüş?



Derdi bu.



Sanki oradaki tecrübeli polisler, onun kadar vâkıf değil.



Polislerin kafası çalışmıyor, sağ ele geçirmek gerektiğinden haberleri yok.



O çatışma anında, Büyükelçi Karlov'un hastaneye yetiştirilmesi gerektiğini ve çatışma sırasında aynı zamanda saniyelere karşı mücadele verildiğini açıklayan yetkililerin sözlerine de kulak asmamış.



Orada kurşunlanarak yerde yatan kişinin, çok sevdiği bir yakını olduğunu düşünse yeter hâlbuki.



Kendini de oradaki polislerden birinin yerine koysa, tek kelime etmez.



*


Bir diğerinin gündemi spor müsabakalarından ibaret.



Bir başkası yalnızca dizilerle meşgul.



Öteki yemek kanallarını yakın takipte.



Beriki filmlerden başını kaldırmıyor.



Fakat kulaktan dolma, burundan barbunya bilgilerle herkesi eleştirmekten vazgeçmiyorlar.



Bu kadar zor günlerden geçerken, açılış mı yapılırmış?



Ya?



Açılış yapmayacakmışız.



Olur gülüm, paşa gönlün başka ne ister?



Kadayıfın üstüne kaymak da koyalım mı?



*


Gezideki vandalların, MİT tırlarını durduran hainlerin, darbe yapmaya kalkışan yavşakların hepsinin ortak derdi de o açılışları durdurmak, yatırımlardan vazgeçirmek değil miydi?



O halde inadına daha çok açılış, daha fazla yatırım.



*


Haziran içinde Osman Gazi Köprüsü, Ağustos'ta Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Aralık'ta İstanbul Boğazı altından Abdülhamit Han Tüneli…



Öte yanda dünyanın en büyük havalimanı inşaatı devam ederken, irili ufaklı yüzlerce yatırım hizmete giriyor.



Haziran ile Ağustos arasında da bu millet bir darbe teşebbüsünü çıplak elleriyle önleyip yoluna devam etti.



Öncesinde Gezi kalkışmasını bastırdı.



İhaneti gördü, suyunu kazandı da içti, ekmeğini bölüştü.



Hem de nasıl bölüşme…



*


Şu saydığım itirazcı tipler az bilgiyle konuşuyor, tamam da çok bileni, gündemin tam göbeğinde olanı ne yapıyor?



Bu modellerin çok bilgi sahibi olanıysa, son derece anlamlı sorularla çıkıyor karşımıza.



“O polisin eline silahı kim verdi?”



Hadi yine iyisin, bir kere daha tarihe geçtin; hem de sadece saçmalayarak.


#Karlov
#Rusya
#Gezi kalkışması
7 yıl önce
Hadi yine iyisin, bir kere daha tarihe geçtin
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak