|
Ona de ki: Bıraktığın yerde nöbetinin başında

Tarihimizin fetihlerle dolu olan kısmı, zamanın bir yerinde son bulur ve bir süre sonra savunma dönemi başlar.

Elden çıkan toprakların hüznü öyle ağır basar ki, gençlik çağında Osmanlı tarihini bütünüyle okumak herkesin harcı değildir.

Sadece yükseliş dönemini heyecanla okur çok kişi.

Duraklama ve bilhassa çöküş dönemine sıra gelmez, o kısımlar ileriye bırakılır.

O yıllara ait yüzlerce değil, binlerce hazin hikâye vardır millî hafızamızda.

Bir kısmı unutulup gitmiş, bazıları ise kayda geçmiştir.

***

Yıllar önce rahmetli İlhan Bardakçı, Kudüs"te gördüğü Iğdırlı Hasan Onbaşı"nın hikâyesini anlatmıştı.

Davetli olarak gittiği Kudüs"te Mescid-i Aksa"nın merdivenlerinde rastlamıştır ona.

Merdivenlerin başında dimdik durmaktadır.

Merak edip kim olduğunu sorar yanındaki Dışişleri yetkilisine.

"Bilmem" diye cevap verir Daire Başkanı, "Bir meczub işte. Ben bildim bileli burada durur. Kimseye bir şey sormaz. Kimseye bakmaz, kimseyi görmez."

İlhan Bey, yanına gidip "Selâmünaleyküm baba" der.

Uzun boylu ihtiyarın gözleri aralanır, "Aleykümselâm oğul" diye cevap verir.

***

İlhan Bardakçı, hürmetle ellerini öptüğü o ihtiyarın hikâyesini anlatmadan önce bilinmesi gerekenleri şöyle ifade eder:

"O canım devlet çökerken, biz Kudüs"ü 401 yıl 3 ay 6 günlük bir hâkimiyetten sonra bırakırız. Günlerden 9 Aralık 1917 Pazar günüdür. Tutmaya imkân yok. Ordu bozulmuş, çekiliyor, Devlet, zevalin kapısında. İngiliz girinceye kadar geçen zaman içinde yağmalanmasın diye oraya bir ardçı bölük bırakırız. Âdet odur ki; kenti zabteden gâlip, âsâyiş görevi yapan yenik ordu askerlerine esir muamelesi yapmaz."

Kudüs"te bırakılan ardçı bölüğün bir askeridir o.

Bir isteği vardır.

Komutanına selâm gönderir.

"Ben, o gün buraya bırakılmış 20. Kolordu, 36. Tabur, 8. Bölük, 11. Ağır Makinalı Tüfek Takım Komutanı Onbaşı Hasan"ım...

Memlekete avdetinde yolun Tokat Sancağı"na düşerse... Git, burayı bana emânet eden kumandanım Kolağası (Önyüzbaşı) Musa Efendi"yi bul. Ellerinden benim için bus et (Öp). O"na de ki... O"na de ki, gönül komasın. O"na de ki, "11. Makinalı Takım Komutanı Iğdırlı Onbaşı Hasan, o günden bu yana, bıraktığın yerde nöbetinin başındadır. Tekmilim tamamdır kumandanım" dedi dersin..."

***

Bu hazin hatırayı Bardakçı"nın kaleminden okuyanlar, belgeselden izleyenler, anahaber sonrası ekranlarda rastlayanlar, öğretmeninden veya bir arkadaşından duyanlar... Hep aynı hislere kapılırlar. İçinde birazcık vatan sevgisi olanların gözleri yaşarır.

En son dün TRT Türk"te anlatıldı ve boğazımızda bir yumruk varmış gibi takip ettik.

TRAJİK SAVAŞ HİKAYELERİ

Bir de trajik savaş hikâyeleri vardır.

Son zamanlarda rastlanmıyor ama eskiden ara sıra duyardık...

2. Dünya Savaşı"nın bittiğinden haberi olmayan Japon askeri diye başlardı haber.

Savaşın devam ettiğini zanneden askerlerin, ıssız bir adada yıllardan beri tek başına yaşadıkları anlatılırdı.

***

ABD"de ise Vietnam"daki savaştan fena halde bozulmuş bir ruh haliyle dönen bazı askerlerin tuhaf davranışları filmlere konu olmuştur.

Son dönemde ise Irak ve Afganistan"dan dönen askerlerden bazıları yaşadı aynı durumu.

Kimisi zaman zaman aşırı ölçüde şiddete başvurmakta, kimisi her an yine savaşa gönderileceği fikrine kapılmakta, kimisi evinin bodrumunda bir sürü silah ve cephane bulundurmakta...

Hepsinin ortak özelliği, cephe hatıralarından kaynaklanan kötü rüyalar.

HAKİKATEN KOMİK

Hazin olana ve trajik olana örnek verdik, bir de komik olana değinelim.

Zaman ve mekân olarak çok uzağa gitmeye gerek yok.

Birkaç gün önce Mısır"a giden eski diplomatların durumu diyelim, herhalde anlaşılacaktır.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Milletvekili olan eski diplomatların ne sıfatla Mısır"a gittiklerini soruyor.

Mısır"daki darbe yönetimiyle Türkiye"nin ilişkilerini hangi sıfatla düzeltmeyi düşündüklerini soruyor.

Belli ki o eski diplomatlar da Japon askerleri gibi hâlâ görevlerine devam ettiklerini sanıyorlar.

Gülünesi bir hal işte.

Yazlıktaki komşunuz emekli albayın kendini hâlâ ordu mensubu sanıp sağa sola emir yağdırması en fazla bir sitede yaşayanları ilgilendirir ve idare edilebilir.

Fakat iktidara gelip ülkeyi yönetmek isteyenlerin bu şekilde zanlar içinde bulunmaları ve öyle davranmaları ülke adına kayıp demektir.

11 yıl önce
Ona de ki: Bıraktığın yerde nöbetinin başında
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi