|
Tecavüz edenlere en temiz ceza, idam

Söylemediği sözlerin hesabını istiyorlar Bakan Sema Ramazanoğlu'ndan.



İftira attılar, sözünü çarpıttılar…



Şimdi güya hesap sorma makamına geçtiler.



Bal gibi de biliyorlar öyle söylemediğini.



O çirkin ifadeyi kullanmadığını elbette biliyorlar.



Öyle bir sözü asla söylemeyeceğini biliyorlar.



İnsan aptal olsa bile öyle bir laf kullanmaz.



*


Fakat bunlar algı yönetimi ustaları.



Biz nasıl bilinmesini istiyorsak, öyle olur.



Halkın kulağına nasıl üflersek, olay odur.



Gerçeğin başka türlü olması sonucu değiştirmez.



Çamuru atarız, tutarsa tutar.



Tutmazsa, izi kalır.



O da yeter zaten.



Kısa günün kârı.



*


Fakültenin son sınıfına gelmiş bir öğrenci, bir dersten çakmış.



Girdiği bütün sınavlarda başarısız olmuş.



Gelmiş son hakkına.



Verirse geçecek, geçemezse okuldan atılacak.



Öyle sıkı çalışmış ki, “sular seller gibi içmiş” bütün konuları.



Sınav günü gelmiş çatmış.



Kâğıtlar dağıtılmış.



Beş soru var.



Bizimki ilk soruya bakmış, “Bunu biliyorum” demiş.



İkinci soruya bakmış, “Bunu da biliyorum”.



Üçüncü soru, dördüncü soru, onlar da iyi bildiği yerlerden.



Son soruya doğru heyecan yükselmiş.



Onu da yüksek nabızla kontrol etmiş.



“Bunu da biliyorum.”



Sevinçten havalara uçmuş.



O kadar uçmuş ki, sıranın üstüne çıkıp Doğan'ın Nazlı gelini gibi oynamaya başlamış.



“Biliyom da yapmıyom, biliyom da yapmıyom…”



Zavallı çocuk kafayı sıyırmış.



Sorulardan birini bilmese, 80 puan alacak ve rahatlayacak.



Aşırı sevinç yüzünden aklını oynatmış.



*


Bizim algı yönetimi ustası müfteriler de ondan farksız.



Hepsini biliyorlar, her şeyin farkındalar, fakat maksat kötü, niyet bozuk.



Kimsenin, sapıkları koruduğu yok.



Aksine, en ağır cezanın verilmesi gerektiği hususunda herkes hemfikir.



Tecavüzcülerin idam edilmesini savunanlar, ne gariptir ki tecavüzcüyü savunuyormuş gibi gösterilmek isteniyor.



*


Bir kurumda bir zamanlar görev yapmış bir öğretmen, idamlık bir suça bulaştı diye bütün kurumu cezalandırmak olmaz, söylenen bu.



Öyle olsa, bütün okulların kapatılması gerekir.



Her dönemde küçük çocuklara tecavüz vakalarının ayyuka çıktığı kiliselerin kapatılması, hatta Vatikan'ın kapısına kilit vurulması gerekir.



Ve tabii CHP'nin de.



Onların sicili bu konuda hayli kabarık; say say bitmez.



*


Saldırmalarının sebebi, vakıflara olan tahammülsüzlük.



Özelde de söz konusu Ensar Vakfı'na karşı gösterilen düşmanlık.



Bu bozuk niyetliler saldırdığına göre, demek ki vakıflar doğru yolda.


*


Bu sene en iyi film dalında Oscar ödülü alan Spotlight filminin konusunu hatırlatalım yeri gelmişken.



Gerçek bir hikâyeden uyarlanan Spotlight, taciz olayıyla gündeme gelen bir kilisenin, kendini aklamaya çalışmasını ele alıyor.



Katolik Kilisesi'ndeki taciz iddialarıyla ilgili eski defterlerin deşilmesiyle başlayan olaylar, çarpıcı şekilde gelişiyor.



Zaten bütün filmler ya çarpıcıdır, ya sürükleyici.



Ödüllü filmlerde, ikisinden biri olmazsa, paranızı geri istemek haktır.



*


Çirkinlikte zirve yapan siyasî sapıklara da değinecektik, fakat bize ayrılan sürenin sonuna geldik.



Bir dahakine kısmetse.



Unuttum sanıp sevinmeye kalkmasın hiçbiri; büyük turp torbada.


#tecavüz
#istismar
#Katolik Kilises
#vakıflar
#Sema Ramazanoğlu
8 yıl önce
Tecavüz edenlere en temiz ceza, idam
Kişi başına düşen milli sağlık ve milli mutluluk: Ulusların zenginliğinden ulusların ahlakına geçelim!
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?