Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Hindistan dönüşünde uçakta muhafazakar medyada son dönemde yaşanan tartışmalara ilişkin söyledikleri, dünün en çok tartışılan gündemiydi.
Aslında ilgili soru, mevzunun son dönemde evrildiği
konusu üzerinden sorulmamıştı; “daha çok dış politika tartışması üzerinden çıkan bu tartışma”da Erdoğan'a görüşleri,
bağlamında fikirleri soruldu. Cumhurbaşkanı da bu soruyu demonte ederek iki ayrı cevap verdi.
“Ak Parti'yi destekleyen yazarlar arasındaki tartışma”ya ilişkin görüşleri sert değildi ama yeterince netti. Şaşırtıcı değildi. Gönül koyduğu, kırgın olduğu belliydi.
sözleri gönülden konuştuğunun göstergesiydi. Verilen zorlu mücadelede karşı karşıya kalınan engellere takılan, mücadeleden vazgeçen, yoldan sapanlara kırgındı. Bunu
olarak görüyordu.
Konunun
tartışmasına dönmesini,
” ayrıştırmalara gidilmesini
bulduğunu söyledi, çoğu gazetenin dün manşetine taşıdığı
cümlesini kurdu. Doğrusu Erdoğan'ın harcında alın teri olan Ak Parti, kuruluşundan bu yana hiçbir zaman kendini
diye tanımlamadı;
ifadesini kimliğini tanımlamak için tercih etti.
Mısır darbesiyle başlayan ve Orta Doğu'da Siyasal İslam çizgisini benimsemiş Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) merkezli hareketlere yönelik saldırılar sonrası, başta Erdoğan olmak üzere Ak Parti'nin tavrı, kendilerinin de 'İhvancı' olarak anılmasına yol açtı. O dönemde,
. Korkunç bir saldırıydı bu, İhvan ve Deaş'ın yan yana konulamayacağını vurgulamak, Ak Parti'nin bir İhvan hareketi olmadığını söylemekten daha öncelikli, daha kritik ve daha adaletliydi. O günlerde sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan ve bazı Ak Partili isimler böyle resmedilmiyordu, Ak Parti'ye destek veren sağcı, solcu, seküler ya da dindar olan herkes aynı kapsama alınıyordu.
Şimdi benzer bir yaklaşımla içeride karşı karşıyayız.
. Hatta “İslamcıları tasfiye edelim, onlardan kurtulunca Batı'yla ilişkilerimiz düzelecek” diyerek de bir siyaset dizaynı peşinde olduklarını hissettiriyor.
Başından beri ne diyorsa onu yineleyen Erdoğan, “[AB'nin] fasılları hemen masaya yatırıp Türkiye'nin önünü açması lazım....Hala bekletmeyi, kapıları kapatmayı tercih ederlerse, bizde başımızın çaresine bakarız. İngiltere'den nasıl bir Brexit çıktıysa bizim de olabilir,” cümleleriyle AB adaletli davranmaya başlarsa
hala aynı tutum sürerse üyelik müzakerelerini sonlandırarak
diyeceklerini yineledi. Açıkçası buraya kadar anlaşılmayacak bir durum olduğunu düşünmüyorum.
Yine de Cumhurbaşkanı'nın dünyada da yaşanan 'Siyasal İslam' tartışmasıyla ilgili görüşlerinin bu çerçevede boşlukları dolduracağını düşünerek, söz konusu soruyu müteakip bu hafta
'ın açıkladığı yeni siyasi vizyonuyla ilgili yorumlarını merak ettiğimizi dile getirdim. Malum geçtiğimiz yıl Tunus'daki
'nın lideri
de kendilerini artık
değil,
kimliğiyle tanımlayacaklarını dile getirmişti ve yankı uyandırmıştı. Daha önce İhvan çizgisine sıkıca bağlı olduklarını ifade eden Hamas da şimdi yeni vizyon belgesinde İhvan'a herhangi bir atıfta bulunmuyordu. Acaba bu İhvan'ın haksız şekilde de olsa, terör örgütü ilan edilmesiyle ilgili bir durum muydu? İhvan çıkışlı diğer partiler, İhvan'la aralarına mesafe mi koymaktaydı?
Cumhurbaşkanı
diyerek duruşunu tereddütsüz ortaya koydu ve şöyle devam etti:
Elinde silah olmayan bir teşkilat için terör örgütü diyemezsiniz. Faaliyetleri öyle bir çerçeveye oturtulamaz.
.”
Özetle, Erdoğan'ın duruşunda dünden bugüne değişen hiçbir şey yok. Batı'yla da Doğu'yla da, İslam ya da 'İslamcılık'la da ilgili olarak dün nerede duruyorsa orada duruyor, aynı şeyleri söylüyor. Bunca saldırıya rağmen kendi değişmeden yola devam ederken,
kırgın.
şeklinde başlıklar atarak, yazılarında kendilerinden 3. tekil şahısta bahsedecek kadar itici bir kibre bürünenlerin, Cumhurbaşkanı'nın da dediği gibi
ve
bu sözlerin hedefinde olduğu aşikar. En az onlar kadar garip oyunlar peşinde olanların, onlar gibi itici olup
diyerek çember daraltan, yarın ne yapabilecekleri konusunda soru işaretleri oluşturanların, bir başka açıdan
girenlerin yerinde olsam bu kadar sevinmez, ders çıkarmayı denerdim doğrusu...