|
İncirlik, Paris İklim Anlaşması ve NATO’nun geleceği

Körfez-Katar krizi dünyanın Batı yakasında görünür hale gelen krizin üzerine gölge düşürdü.

Malum, Mayıs’ın son haftasında Avrupa kıtasında ardarda gerçekleşen
NATO
ve
G7 zirvelerinde
ortaya net biçimde dökülen görüş ayrılıkları,
ABD
ve
Almanya’nın
arasını iyice açmıştı. Transatlantik paktının göbeğindeki bu yırtık, Eylül ayında dördüncü seçimine girecek olan
Almanya Başbakanı Angela Merkel’
in Berlin’de bir bira çadırında kurduğu ve
ABD Başkanı Donald Trump
’laberaber, bu hafta seçime giden İ
ngiltere
’yi de hedef alan
“Başkalarına güvenebileceğimiz günler geride kalmış gibi görünüyor. Bunu son birkaç günde tecrübe ettim. Biz Avrupalılar kendi kaderimiz için kendimiz mücadele etmeliyiz,”
sözleriyle belirginleşmiş; Trump’ın verdiği cevap harareti daha da artırmıştı:
“Almanya ile devasa ticaret açığımız var, artı NATO’ya ödemeleri gereken parayı vermiyorlar. ABD için çok kötü, bu değişecek.”

Bu cümleler Almanya’da deprem etkisi yapmış,
Sosyal Demokrat Parti (SPD) lideri Martin Schulz
, Trump’ın
“Batı değerlerini yok ettiğini”
söylerken,
SPD Meclis Grubu Başkanı Thomas Oppermann
da, Trump’ın Almanya’yı
siyasi hasım
olarak gördüğünü açıkça belli ettiğini iddia etmişti. Onlara başka Avrupalı liderler ve ABD’nin yeni nesil milyonerleri başta olmak üzere pek çok kişi de katılmıştı.
Trump’ın Brüksel’de NATO’yu eleştirmekten diğer liderlere yönelik davranışlarına pek çok tavrı büyük tepki çekerken
5. Maddeye
, yani ortak savunma maddesine atıfta bulunmaması çok konuşulmuş, üstüne G7 zirvesinde
“Paris İklim Anlaşması’yla ilgili nihai kararı gelecek hafta açıklayacağım”
demesi işin tuzla biberi olmuştu.
Ancak 15 gün sonra bu Cuma günü Romanya Devlet Başkanı’nın Beyaz Saray'ı ziyaretindeki ortak basın toplantısında
“ABD’nin 5. Maddey'e bağlılığını”
ağzına alan Trump, Haziran’ın ilk haftasında tahmin edildiği ve seçim kampanyasında vaat ettiği gibi
ABD’nin Paris İklim Anlaşması’ndan çekildiğini
ifade edince ortalık iyice karışmıştı.
Tüm bu yaşananlar Batı cephesinde Transatlantik ittifakının geleceğini tartışmaya açmıştı. NATO’nun ilk Genel Sekreteri
Lord Hastings Lionel Ismay
, 70 yıl önce organizasyonun kuruluş amacını
“Amerikalıları içeride, Rusları dışarıda ve Almanları kontrol altında tutmak”
olarak açıklamışken, acaba Amerikalılar ittifakın dışına mı çıkıyordu? O zaman artık varoluşsal bir tehdit olmasa da jeostratejik açıdan Avrupa için hala bir tehdit olmayı sürdüren Rusya nasıl durdurulacaktı? Ve Almanlar bir kez daha ipleri eline mi alıyordu? Uzun süredir fısıltıyla tartışılan bu sorular artık açıkça sorulur oldu.
Öte yandaysa,
Türkiye
ile
Almanya
arasında bir süredir devam eden
İncirlik gerilimi
sürmekteydi. Malum, 2016’daki Ermeni soykırımı iddialarını kabul eden tasarının kabulünden 15 Temmuz darbecilerinin Almanya’ya iltica taleplerine, FETÖ’cülerin iade edilmemesinden Almanya’nın PKK’ya verdiği desteğe, 16 Nisan referandumu kampanya döneminde yaşanan gerilimden Türkiye’nin Alman milletvekillerinin üssü ziyaretine izin vermeyişine uzun süredir Ankara-Berlin arasında bir kriz devam etmekteydi. Almanya bir yandan,
“üssün başka bir yere taşınabileceği”
konusunda medya üzerinden mesajlar verirken, ABD’den de Türkiye’yi bu konuda yumuşatmasını bekliyordu. Alman yetkililer Amerikalı mevkidaşları üzerinden bu konuda taleplerini iletiyordu. Ancak NATO ve G7 zirveleri sonrası Transatlantik ittifakında yaşanan kırılma, anlaşılan o ki, Almanların İncirlik ısrarından vazgeçmelerine neden oldu.
Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in 5 Haziran’da Ankara’ya yaptığı ziyaret
, tüm blöflerine rağmen İncirlik’in Almanya için kritik önemini göstermekteydi. Bilindiği gibi İncirlik, bir NATO üssü değil, Türkiye’nin malı ve inşa edilişinden bu yana ikili anlaşmalar gereği ABD’nin buradaki askeri varlığı NATO savunma faaliyetleri çerçevesinde kalmak durumunda. Almanya’nın üste 280 civarı askeri personeli ve bir yakıt uçağı ile 6 Tornado gözlem uçağı bulunuyor. Taşınacak malzeme 10 bin ton civarında. Ortaya çıkan iş yükünün ve maliyetin yanı sıra, bölgede İncirlik’in yerini doldurabilecek bir başka üs de bulunmuyor; Ürdün gibi alternatiflerin hiçbiri göz kamaştırmıyor.
Başbakan Binali Yıldırım Ankara’da Gabriel’le görüşmedi, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile yapılan görüşme de İncirlik açısından sonuçsuz kaldı. Ancak bu sonuçsuz kalma, sabır ve inatlarıyla bilinen Almanların aynı gün içinde apar topar İncirlik’ten çekilme kararı almalarını açıklamaya yetmiyor.
Peki Almanya ısrar etmeyi sürdürmek yerine neden alelacele 5 Haziran günü çekilme kararı aldı?
Ve yaklaşık altı hafta sürecek karar ve onay süreci niye iki gün gibi kısa sürede tamamlandı?
Acaba
Türkiye’nin aynı gün Paris İklim Anlaşması’nı askıya almış olduğunu açıklamasının bunda etkisi olabilir mi?
NATO’nun geleceğine dair tartışmalarda NATO’nun etkisizliğini vurgulayan ve terörle mücadelede daha aktif rol alması gerektiğini her fırsatta tekrarlayan Türkiye, harcamalar noktasında yük paylaşımında üzerine düşeni yerine getiren az sayıda ülkeden biri. Türkiye bu açıdan Transatlantik ittifakı içinde Trump’la aynı cepheye düşerken, Trump’ın Paris Anlaşması’ndan çekilme kararı sonrası verdiği askıya alma kararıyla da nerede duracağını belli etti. Türkiye onay sürecini tamamlamak için gelişmeleri takip edeceğini söyledi; ancak hem fona en büyük kaynağı sağlayan ABD’nin çekilmesi anlaşmanın geleceğini tehlikeye atmış durumda hem de Paris Anlaşması, savunmadan çevreye kültürden ekonomiye her alanda birlikte adım atan Batı ittifakının geleceği açısından anlaşmanın kendisinden çok daha önemli bir yer tutuyor.

Almanları Orta Doğu’nun kuzeyindeki faaliyetlerini olumsuz yönde etkileyecek dahi olsa İncirlik ısrarından vazgeçiren karar, sadece Türkiye’ye yönelik bir tavır değil aynı zamanda ABD’yle Almanya arasında yıkılan köprülerden biri gibi görünüyor.

#İncirlik
#Paris İklim Anlaşması
#NATO
٪d سنوات قبل
İncirlik, Paris İklim Anlaşması ve NATO’nun geleceği
Olası ikinci dalga ve ekonomiler
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!