|
Kırılgan zeminde başlayan Suriye ateşkesi

2017, 30 Aralık 2016 itibarıyla Türkiye ve Rusya'nın garantörlüğünde Suriye'de varılan ateşkesle başlıyor. 6 yıldır süren iç savaş açısından bir dönüm noktası olan ateşkes umarız iç savaşın yakıp yıktığı Suriye'de iyiye gidiş için başlangıç olur. Ancak ateşkesin kısa sürede kalıcı barışa ulaşmasını beklemek zor, zira Esad'ın geleceğinden Şii ve Sünni yabancı savaşçıların çekilmesine, çekilince nereye gideceklerine, tarafların sözünde durup durmayacaklarına, durmazlarsa yaptırımların neler ve nasıl olacağına, pek çok soru işareti var. Bu soruların bir kısmı Ocak ayında Astana'da gerçekleşecek Suriye görüşmelerinde cevap bulabilir ancak her dakikanın kritik önemde olduğu kırılgan zemin türlü sabotaj ihtimallerine de gebe.



Suriye'de ateşkese doğru giden yolda neler yaşandığına bakarsak, zeminin ne kadar kırılgan olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Türkiye el Bab'da Daiş'le mücadelesinde ilerleme kat ederken, ABD Daiş'e yönelik Rakka operasyonunu bahara ertelediğini duyurdu. Halihazırda 'ha başladı ha başlayacak' diye gündemde tutulan Rakka operasyonunun, Fırat Kalkanı'nı geri plana itme amacıyla köpürtüldüğü anlaşılıyordu, zira sıkça dile getirilmesine rağmen icraat yoktu. Hatta sözüm ona Suriye'de Daiş'le mücadele için bulunan ABD liderliğindeki koalisyon güçleri uzun süredir Daiş'e yönelik hava harekatı bile gerçekleştirmiyordu. Rakka operasyonunun ertelenmesi haberleri, Daiş'in Rakka'dan el Bab'a yönelttiği militan ve canlı bomba desteğini artırmasına neden oldu.



Öte yandan Esad rejimi, Mart ayında Daiş'ten geri aldığı Palmira'yı Aralık'ta iki gün gibi kısa bir süre içinde Daiş'e geri verdi. Humus'un doğusundaki T4 askeri hava üssü gibi kritik bölgeleri ele geçiren Daiş önemli miktarda ağır silah ve mühimmat ele geçirdi. Bu silahların da el-Bab'a taşındığına şüphe yok. ABD tarafından Daiş'le mücadele etme bahanesiyle desteklenen PKK'nın Suriye kolu PYD/YPG'ninse ne yaptığı malum. Beşiktaş'taki çifte bombalı saldırı ve Kayseri'deki terör saldırısının faillerini, daha önce de pek çok kez yaptıkları gibi, Rasulayn ve Kobani'den Türkiye'ye göndermekle meşguldüler.



Ateşkes öncesi Türkiye el-Bab'da ve içeride sıkıştırılmaya çalışılırken, rejim tarafı da Rusya'dan ve İran'dan aldığı destekle Halep'i alelacele boşaltmakla meşguldü. Nitekim Halep Suriye'de yeni ve korkunç bir insani drama daha sahne olarak düştü, Türkiye sivillerin tahliyesi için seferber oldu. Ankara'da Rus yetkililerle Suriyeli muhaliflerin bir süredir görüşmekte olduğu biliniyordu. Bunun yanı sıra Rusya, Türkiye ve İran 20 Aralık'ta Moskova'da Suriye için masaya oturdu.



Ancak Suriye'de hiçbir şekilde çözüme istemeyenler, FETÖ eliyle Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov'a Ankara'da suikast düzenledi. Büyükelçinin ölümü Moskova'daki toplantıyı engelleyemeyince Rusya, bazıları kaza gibi görünen bir dizi saldırının daha hedefi oldu. Tüm bunlara rağmen, Rusya ve Türkiye'nin Suriye takvimi işlemeye devam etti. Ancak ateşkesin başlayacağı gece, tüm bunlarla alakasızmış gibi görünen ama bağlantılı bir şekilde, siber saldırı suçlamalarıyla ABD'de görev yapan 35 Rus diplomatı sınır dışı edildi ve ABD iki Rus temsilciliğini de kapatacağını duyurdu. Obama, daha önce Demokrat Parti ve Hillary Clinton'ın seçim kampanyasına karşı siber saldırı düzenlediği iddiasıyla Rusya'ya karşı bir dizi yaptırım uygulayacağını açıklamıştı. Bunu sadece Obama'nın giderayak sergilediği bir hazımsızlık olarak görmek mümkün değil, zira Rusya'yla iyi ilişkiler geliştirme vaadinde bulunan Trump kafası karışık mesajlar verirken, Senato'nun önde gelen Cumhuriyetçileri yaptırımların artırılması için çalışacaklarını söylemekte. Türkiye ve Rusya arasındaki ikili ilişkiler jet kriziyle donma noktasına gelirken artış gösteren Suriye konulu ABD-Rusya temaslarının, Türkiye ve Rusya ilişkilerinin yeniden başlayıp iyileşme göstermesiyle tekrar bozulduğunu, hatta birkaç ay önce tamamen durduğunu da hatırlamakta fayda var.



Malumunuz Daiş'i, Nusra'yı ve YPG'yi kapsamayan ateşkesin Batı medyasında en çok yankı bulan tarafı, ABD'nin süreçten dışlanması oldu. Bazıları giderayak Obama yönetiminin Suriye politikasını eleştirirken, bazıları 20 Ocak'ta görevi devralacak yeni Başkan Trump'a Türkiye'yi dizginleme konusunda ne yapması gerektiğini söylüyordu; bazılarıysa Rusya'nın yeniden süper güç olduğuna dikkati çekiyordu.



Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye'de ateşkesin başladığı hafta yüksek perdeden sarf ettiği 'ABD teröre destek veriyor' cümleleri okyanus ötesinde pek çok kişiyi çıldırtırken, Obama yönetiminin PYD'ye verdiği destekten rahatsız olmayan ancak Esad rejimine yönelik politikasını onaylamayan Cumhuriyetçilerin, Rusya ve Türkiye'nin bu girişiminden rahatsız olduklarına şüphe yok. Obama'nın Suriye politikasını olduğu kadar, İsrail'den uzaklaşmasını ve İran'a yakınlaşıp Körfez ülkelerini uzaklaştırmasını da eleştiren Cumhuriyetçiler, Trump yönetiminin görevi devralmasından sonra neler yapacak, yapacaklarının arasında “Esad'ın bugüne kadar aştığı kırmızı çizgiler”in hesabını sormak ve altı yılın ardından nihayet ateşkese varılan Suriye'ye 'demokrasi getirmek' de var mı, işte bunlar önemli soru işaretleri. Örneğin İran'ı devre dışı bırakmak adına Körfez ülkeleriyle yakınlaşıp muhalifleri bugüne kadar hiç olmayan şekilde silahlandırır ve bu sayede bir taşla birkaç kuş vurarak Türkiye'yi de bir kez daha zor durumda bırakmaya çalışırlar mı?



Trump, vaat ettiği dış politika ve Kurulu Düzen'in dayattığı ABD çıkarları arasında yol tutturmaya çalışırken, Suriye'de oyun dışı kalan ABD'nin züccaciye dükkanına giren fil misali devreye girip, bugüne kadar dokunmadığı Esad'ı devirmeye kalkması ihtimali göz ardı edilebilir mi? Dahası, 20 Ocak'a kadar vakti bulunan Obama yönetiminin, Suriye'de, daha önce pek çok kez yaptığı gibi 'yanlışlıkla' bir hedefi vurması ve bu hedefin TSK'nın bulunduğu noktalar olması riskine, tüm yaptıklarından sonra 'imkansız' diyebilir miyiz?




#Suriye ateşkesi
#FETÖ
#Andrey Karlov
#PYD
7 yıl önce
Kırılgan zeminde başlayan Suriye ateşkesi
Sahi siz kimsiniz, imtiyazınız nereden geliyor bay profesör?
Türkiye’nin varlığı bile emperyalistlerin korkulu rüyası!
“Türk dünyası” diye bir “dünya” neden yok?
Yağmura dönmek gerek!
Ruh atılımının yapı-taşlarını döşemeden aslâ!